Nets translate Turkish
630 parallel translation
Nets hanging out to dry. Great warships in the bay. And children picking cockles for their bread.
Kurumaya bırakılmış çamaşırlar koyda büyük harp gemileri ve ekmeklerinin arasına koymak için midye arayan çocuklar vardı sadece.
Nets everywhere!
Her yer ağla dolu!
Instead of mending nets we should be fighting the Germans.
Ağları tamir etmek yerine, Cermenlerle savaşıyor olmalıyız.
You take five men with nets and smoke cylinders to the upper floor.
Sen 5 adam alıp ağlar ve sis bombalarıyla yukarı çık.
I keep feeling that two men with butterfly nets... are going to creep up behind you and lead you away.
Korkum odur ki kelebek yakalama kepçeli iki adam arkandan sinsice yaklaşıp seni alıp götürecekler.
Go on and dry your nets.
Gidip ağlarınızı kurutun.
Go on and dry your nets.
Ağlarınızı kurutmaya devam edin.
We have nets.
Ağlarımız var.
What a terrible night. Our nets are torn too.
- En azından bir haftaya!
The nets are dropped and then hauled back up... swarming with silvery fish.
Pırıl pırıl salye edilmek üzere ağlar parlıyor.
Through the long night the strenuous work goes on. Up and down go the nets... up and down... until dawn breaks over the hills.
Kayıklar Capo Mulini'den dönene kadar ağlar bükülerek ve düzelerek gelip gidiyorlar.
There's cloth to weave and nets to make.
... dokunacak kumaşlar ve örülecek ağlar var.
The nets, the mast, the oars, the sail.
... ağlarını, küreklerini, yelkenlerini.
I don't like jumping in those nets
- Bu, hepimizi mutlu eder.
We caught rock twice, ripped up two nets, otherwise we'd have made more.
İki defa kayalara takılıp ağları yırttık, yoksa daha çok olurdu.
They're working without nets.
Gösteriyi ağsız yapıyorlar.
The boys can keep track of them tonight, and we'll bring up the nets tomorrow.
Çocuklar bu gece izlerini sürerler, yarın da ağları yanımıza alırız.
You and Boltchak check the nets on the other side.
Boltchak ile diğer taraftaki ağları kontrol edin.
The nets wobble.
Ağlar sabit değil. Boltchak!
Got himself all tangled up in one of his nets like a gorilla and he doesn't know how to get out.
Bir goril gibi kendi ağına yakalanmış ve nasıl kurtulacağını da bilmiyor.
We'll say it's for the Mauguio Lagoon... to find out if it's the water that rots our nets so fast.
Bunun Mauguio Gölü menfaatine olduğunu söyleyeceğiz... ağlarımızı bu kadar çabuk çürütenin su olup olmadığına bakacaklar.
You have your nets... but we only get shellfish!
Ağlarınız var... ama sadece midye yakalayabiliyorsunuz!
Give your scientists mosquito nets and send them into the bogs.
Senin şu bilim adamlarına sineklikleri ver ve onları bataklığa gönder.
If dad and Martin set the nets, Minus and I can fetch the milk.
Baba sen Martin'le ağı gereceksen, Minus'la ben bu arada akşam sütünü alalım.
No, David and Minus can set the nets so I can take a walk with my wife.
Bence bu akşam David'le Minus ağı gersinler. Ben de karımla bir gezinti yapabileyim.
Or Karin and I can set the nets and Minus and Martin fetch the milk.
Karin'le ben ağı geremez miyiz? O zaman Minus'la Martin de süt almaya giderler.
Should we get dressed before we set the nets?
Eve gidip giyinelim mi yoksa ağı hemen gerelim mi? Ne dersin?
- Shall we go back to the nets?
- Ağı gerelim mi? - Ben de tam bunu söyleyecektim.
- Want to come and pull in the nets?
- Martin benden ağı çekmemi istedi.Sen de gelir misin?
- Dad and Minus are doing the nets.
- Babamla Minus sandalla, ağı çekmeye gittiler.
Throw your nets.
Ağları atın.
Get the nets ready!
Ağları hazırlayın!
I set some lobster nets on the reef.
Resife ıstakoz ağları koydum.
What about all those fish nets?
Peki ya şurdaki balık ağları ne oldu?
The nets!
Ağları!
Get the nets!
Ağları atın!
It was not to be. The airport's invisible nets had caught the plane and were dragging it helplessly towards the ground.
Zaten havaalanının görünmez ağları uçağımızı ele geçirmiş ve karşı koymasına fırsat vermeden yere çekmeye başlamıştı.
Naughton of Northants got a nasty knock on the nut in the nets last night but it's nothing of note.
Northants'li Naughton, taşaktan taşaklı bir tekme yedi. ... ama önemli bir şey yok.
- No. What swims in the sea and gets caught in nets?
Denizde yüzüp ağlara takılan nedir?
- We found the body in the nets
- Cesedi ağlarda bukduk.
We'd just put down the nets, so around midnight
Biz ağları atıyorduk, yani geceyarısı gibi.
The gorillas hunted them for sport, with nets and with guns.
Goriller onları spor için ağlarla ve silahlarla avlıyorlardı.
The fishermen's small boats and nets are useless.
Balıkçıların ufak kayık ve ağları hiçbir işe yaramaz.
Make sure they don't go over the nets again.
Yine ağın üzerinden atlamasınlar.
They're somewhere under the nets.
Ağların altında bir yerdeler.
( man # 4 ) A lot of boys got caught in the nets.
Birçok asker ağlara takıldı.
Most fortunate they had nets, the others slept in compartments, what it was very desconfortável.
Şanslı olanlar hamakta talihsiz olanlarsa dolapların üzerinde yatmak zorundaydı. Bu çok rahatsızlık veren bir durumdu.
Those nets everywhere in the sea?
Bu ağlar denizin her yerinde mi?
That ones for the gladiators, that ones... for the ones with nets, that ones for Fulvia, I wonder what's she's doing... in there, this one for the lions.
Bu gladiatorler için, bunlar... ağları olanlar için, bu da Fulvia için, acaba o şimdi içerde ne yapıyor... bu da aslanlar için. - Sana yardım etmekten zevk duyarım.
There are the day laborers to pay... and the daily cost of mending nets and repairing damage to the boats.
Gündüzcülerin parası ödenmeli ağlar ve sandallar onarılmalı.
Yet when they pulled in their nets... they were full.
Geçen gece ağlarını tamamen doldurmalarına rağmen.