English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ N ] / Nibbling

Nibbling translate Turkish

120 parallel translation
Good heavens, nibbling your knuckles.
Ulu Tanrım, aşkla kıkırdıyorsun.
- Stan, when did you start nibbling'?
- Stan, içmeye ne zaman başladın?
Like in all the little towns, there was in Montreuil sur Mer a class of young men who were nibbling on their private income, being deeply bored while they thought they were having fun.
Ufak şehirlerin hepsinde olduğu gibi Montreuil'de de bir genç grubu vardı. Eğleniyoruz sanırken kişisel gelirlerini tırtıklayıp duruyorlardı.
So stop nibbling on me.
Yapma, ısırma dedim.
I'm not having a little animal nibbling at me.
O küçük hayvanın beni ısırmasına izin veremem.
... hollywood was nibbling.
- Prenses mi yakaladın? Vay!
I'm sorry, uh - I was just, uh - nibbling on something.
Affedersiniz, uh- - Ben sadece, uh- - Birşeyler atıştırıyorum.
And why does he keep nibbling on her neck?
Ve neden kızın ensesini kemirip duruyor?
We're getting married next week and she's... nibbling my ear...
Carol'ın annesi bir katil. Bir köpek balığı. Gelecek hafta evleneceğiz ve kulağımda dırdır edip duruyor.
Every now and then the train stops in the middle of nowhere and right there is a family of giraffes, nibbling the trees or a herd of zebra, galloping off in a cloud of dust.
Tren her yerde durur, hiç biryerin ortasındasındır ve karşında zürafa ailesi vardır, ağaçlara uzanmışlardır yada zürafa sürüsü toz bulutu içinde koşuyordur.
Don't want an antelope nibbling the hoops.
Antilop halkaları kemirmesin de.
No, dear- - nibbling the hoops.
- Yok canım, halkaları kemiriyor.
Um... caribou nibbling at the croquet hoops.
Ren geyiği kroket halkalarını kemiriyor.
Two little rabbits there did sit... nibbling the green, green grass...
Çimenlikte iki tavşancık geziniyor. Yeşil yeşil çimenleri kemiriyor.
Nibbling the green, green...
Yeşil yeşil çimenleri kemiriyor.
Nibbling the ear lobe, kneading the buttocks, and so on and so forth.
Kulak memesini dişlemek, kalçaları sıkmak, falan filan.
That was the time I was nibbling a giant shrimp out of Jerry Reed's hand.
Sanırım tam o sırada Jerry Reed'in ellerinden koca bir karides yiyordum.
# Goldfish shoals nibbling at my toes
# Goldfish shoals nibbling at my toes
I adore the oh, so painfully slow escalation of touch and caress, the tiny nibbling kisses, the sigh of silk on milk-white flesh.
Hafif dokunuşları, okşamaları, küçük öpücükleri, beyaz, süt gibi vücutları severim.
I'm gradually murdering Joan - about the housekeeper Fadela, whom I've hired... to makeJoan deathly ill by witchcraft... about the medicines and drugs I've given her... about the constant nibbling away at her self-esteem and sanity... that I've managed without being at all obvious about it.
Ya da büyücülük yaparak Joan'ın ölümcül şekilde hastalanmasını sağlamak için kiraladığım Fedela'dan. Ya da verdiğim uyuşturucu ilaçların onun ruh sağlığının yavaş yavaş ve kalıcı şekilde yok etmesinden. Ve bunları yaparken kimseye belli etmediğimden.
( Man ) While love bites are best avoided after adolescence, gently nibbling and teasing suction can send shivers of anticipation through your lover's body.
Aşk ısırıkları güzeldir fakar ergenlik sonrasında kaçınılmalıdır, bunun yerine hafif ısırıklar ve azdırıcı emme hareketlerini sevgilinizin bedeninde uygulayabilirsiniz.
We had to cut our honeymoon short so that we could make a two-day trek through the dark side of Wisconsin's cheese country living off cheese wine, nibbling on cheese bread having to make cheap cheese love.
Balayımızı kısa kesip Wisconsin peynir diyarının karanlık bölümünde iki gün yol yaptık. Peynir şarabı içtik. Peynir ekmeği kemirdik.
It's nibbling on a bush, relaxing, whatever.
Bu, ne olursa olsun rahatlatıcı, bir çalının üzerine nibbling olduğunu.
My wife's a real nibbling goat, huh?
Karım gerçek bir kemiren keçi gibi, ha?
Don't want Jack Frost nibbling'at your ears.
Kulaklarında soğuk ısırığı istemiyorum.
Can you feel those electric ants nibbling at your privates?
Elektrik karıncalarının takımlarını dişleğini hissedebiliyor musun?
How about nibbling my earring?
Küpelerimi ısırmaya ne dersin?
I fancy nibbling a langouste next door.
Yan restorandaki longouesteyi Yemeyi hayal ediyorum.
He looked real cute nibbling on Angela's ear.
Angela'nın kulağını ısırırdı.
Start nibbling, motherfucker!
Isırmaya başla pislik. Şimdi.
A little nibbling makes me... go crazy.
İçinde sanki kemir kemir bir kurtçuk, anlarsın...
- Nibbling is good.
- Tatmak güzeldir.
If you really must know, I've been nibbling on Delavian chocolates all morning.
Doğrusunu istersen sabah boyunca Delavian çikolatası atıştırıp durdum.
Genuinely, they just hooked themselves. But occasionally they were crafty. Just nibbling the bait.
Normalde kendileri kancaya gelir ama bazen de babam kurnazlık edip yem kullanır.
So I'm nibbling my biscuits and drinking my coffee.
Kahvemi içip, bisküvilerimi kemiriyordum.
Kissing, nibbling on nipples, tongues in ears and mouths groping of breasts and thighs, hands on penises, groins that's real.
Meme uçlarını ısırmak, dillerini birbirlerinin ağızlarına kulaklarına sokmaları, göğüsleri, kalçaları avuçlamak. Penislerin üzerindeki eller. Bunlar gerçek.
Nibbling his ear lobes?
Kulak memesini dişlemek mi?
She's constantly nibbling on you.
Seni sürekli kemiriyor.
Stop nibbling on everyone.
Herkesi kemirmeyi kes.
With infinite patience the yearlings supervise the pups in turns becoming targets for this nibbling, nuzzling, chewing mob.
Bir yaşındakiler büyük bir sabırla bu yavrulara gözcülük ederken kemiren, koklayan, çiğneyen bu kalabalığın da hedefi oluyorlar.
I mean it wasn't so much kissing... as it was a groping... sloppy, pawing, nibbling nightmare.
Öyle aman aman bir öpme değildi... elle sarkıntılık etmek gibi... baştan savma, kemirici bir kabustu.
Their long snouts and nibbling teeth can reach under her thick scales.
Uzun burunları ve kemirgen dişleri onun kalın derisini aşabilir. Onu içten dışa doğru yiyorlar.
Pollock showed 30 pictures last fall and sold all but five... and his collectors are nibbling at those.
Pollock geçen bahar otuz resmini sergiledi ve beşi dışında hepsini sattı ve koleksiyoncuları onların da peşinde.
Next thing I know, she's nibbling on my earlobe and...
Sonra bir baktım kulak mememi emiyor.
Rats nibbling at my toes?
Ayak parmaklarımda dolaşan fareler olacak mı?
I'm just saying that a boy doesn't have to be a friend to be nibbling my package.
Yani bir oğlanın beni okşaması için erkek arkadaşım olmasına gerek yok.
No nibbling, no biting, no scratching.
Dişlemek, ısırmak... tırmalamak, emmek, okşamak.
I do a little playful nibbling.
Biraz başını ısırırım.
They're everywhere, nibbling and eating and swallowing.
Onları duyuyorum. Her yerdeler. Kemiriyorlar, çiğniyorlar, yutuyorlar.
And I get this Westside asshole nibbling on four ounces, right?
Batı yakasından bir piçi dört kilo isterken yakaladık.
She's... she's nibbling it.
Evet, onu kemiriyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]