Nifty translate Turkish
256 parallel translation
A very nifty job.
Çok ince bir iş.
Oh, I go to get nifty suit.
Şık bir takım alacağım.
Oh, very nifty suit.
Çok şık olacak.
- This is quite a nifty place.
- Şık bir yer.
He's nifty.
Junior iyi biri.
- Nifty!
# - Şaşaalı
I found this nifty new deal, it's a piece of property.
Bu hoş yeni kelepiri buldum, bir emlak parçası.
Yes. "Kiss me, my darling" is nifty.
- Evet. "Öp beni sevgilim" çok hoş.
I hit fifty, but I'm still nifty
Aslında elli yaşındayım ama arzularım hâlâ canlı!
Gesu bambino, that's really nifty.
Gesu bambino gerçekten fiyakalı.
Heard the two of you have a mutual friend, a nifty little girl named Crystal.
Siz ikinizin ortak bir arkadaşı olduğunu duydum, Crystal adında şık bir küçük kız.
I'm sure Mr. Hagopian's just a little cranky... because he got tired polishing all these nifty boats.
Eminim Bay Hagopian bu havalı tekneleri cilalamaktan bıktığı için biraz huysuzluk etmiştir.
This is some nifty idea, Vera.
Müthiş bir fikir vEra.
- Very nifty.
- Çok müthiş.
A class struggle in three little words. Nifty?
Mücadeleyi iş geleneğine sığdırdım, ha?
Nifty, I say.
Doğrusu öyle.
- Nifty.
- Akıllıca.
There we go, another nifty landing, Jack, my boy.
İşte oldu fiyakalı bir iniş daha Jack dostum.
I didn't have time to get a window, but I found these keys. Nifty, huh?
Pencerelere bakacak vaktim olmadı, ama bu anahtarı buldum, çok iyi değil mi?
nifty piece of work, too.
Fazla havalı bir iş.
Not only is it a monthly savings, but we got a nifty little rebate from the government for energy conservation.
Aylık tasarrufun yanında, enerjiyi koruduğumuzdan devletten hoş bir indirim de aldık.
Well, the truth is, I didn't have a nifty childhood.
Gerçek şu ki, mükemmel bir çocukluk geçirmedim.
Nifty, huh?
Çok hoş, değil mi?
Yeah, right, and if you buy that, I got this real nifty bridge to sell ya.
- Evet bu doğru, tabii yersen bunu gerçekten köprüde satmak için alabilirim.
And, just so you don't think those pits you see in the woods, the ones with the white lime circles around them, just so you don't think they're nifty little hiding places, every once in a while the bogeyman is gonna make them go...
Ormandaki şu çukurları sığınak sanıp etrafı beyaz kireçle işaretlenmiş olanları uygun saklanacak yer sanmamanız için arada bir öcüler gelip bunları patlatacak.
It was a nifty theory.
Güzel bir düşünce.
And don't forget, kids, there's a nifty surprise inside every box of Mrs. Hockenburger's...
Ve unutmayın çocuklar, her kutuda Bayan Hockenburger'in güzel bir sürprizi...
I admit it all sounds pretty nifty in theory.
Teoride çok ilgi çekici olduğunu kabul ediyorum.
That's a pretty nifty theory.
Oldukça iyi bir teori.
I'll bet she does some nifty undercover work.
Bahse girerim etkileyici ve gizli işler çeviriyordur.
So, who belongs to that nifty car out front?
Dışardaki müthiş araba kimin?
Pretty darn nifty, if you ask me.
Bana sorarsanız oldukça şık.
It's quite a nifty little item there.
- Elbette. Çok şık, ufak bir şey.
Sounds like you did some pretty nifty manoeuvring.
Duyduğuma göre, oldukça şık manevralar yapmışsın.
Yeah, it's pretty nifty, huh?
- Rezalet, değil mi?
- That's nifty.
- Çok hoş. - Bence de.
Nifty lid!
Etkileyici!
Nifty piece, huh?
Güzel değil mi?
- It's pretty nifty.
- Çok harika, değil mi?
Itwas nifty, you know.
İyiydi, bilirsin.
It was nifty, you know.
İyiydi, bilirsin.
- It'll be really nifty.
- Bu gerçekten çok etkileyici olacak.
It wasn't to trick you into letting us have a party or that nifty vomit thing or anything.
Bunu, parti için ya da fiyakalı kusmuk olayı ya da herhangi bir şey için yapmadık...
You were one nifty number.
Sen süper bir numarasın.
This is really... nifty.
Burası gerçekten çok şık.
"Bon appetit, buon appetito and nifty noshing."
"Agfiyet ogsun, afiyetto olsunno ve hafif şeyler yiyin." diyor.
Pretty nifty, huh?
çok şık, değil mi?
- This could be a nifty bit of hustle-bustle.
Bu çok etkileyici bir hırsızlık olacak.
Nifty footwork. - Gerald!
Ayak numaraların harika
Pretty nifty.
Çok şık.
She's nifty on her pins.
Bu işi iyi biliyor.