English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ N ] / Nonchalant

Nonchalant translate Turkish

91 parallel translation
I'm going to assume a very nonchalant attitude.
Çok umursamaz bir tavır sergileyeceğim.
Nonchalant.
Umursamaz.
Couldn't we all be a little bit more nonchalant?
Biraz daha umursamaz bir tavır takınamaz mıyız?
- Charlie, very nonchalant...
- Charlie, o kadar soğukkanlıydı ki...
He's being nonchalant about it.
Kayıtsız gibi davranıyor.
The parties greeted each other in an offhand, nonchalant way.
Her iki taraf da birbirini kaba ve soğuk bir şekilde selamladı.
Why are you acting so nonchalant?
Neden bu kadar umursamaz davranıyorsun?
Be nonchalant.
Heyecanlanmayın.
Right, which is the most nonchalant chair to be discovered in?
Üstünde onları bekleyecek en vurdumduymaz sandalye hangisidir?
Act nonchalant.
Soğukkanlı olun.
Each time that nonchalant way of his made my heart quiver.
Onun her zaman soğukkanlı bir şekilde durması Kalbimi titretiyordu.
Look nonchalant.
İlgisiz görünün.
- Nonchalant.
- ilgisiz.
- Nonchalant?
- İlgisiz mi?
- Oh, yeah. Nonchalant.
- Evet, soğukkanlı duralım.
Good word, "nonchalant."
Güzel kelime "soğukkanlı."
I'm nonchalant.
Soğukkanlı bir adamımdır.
- Barry, don't be so nonchalant.
- Barry, bu kadar umursamaz olma.
If Oswald was the assassin, he was nonchalant about moving into position.
Kübalılar gitti. Dave sarhoş olmuştu.
You're lazy and nonchalant!
Ama sen dikkatsiz ve obursun
You look so nonchalant.
Çok kayıtsız görünüyorsun.
- Nonchalant.
Ona bir sandviç vereceğiz.
You act all nonchalant about fucking 12 girls.
Sonra da 12 kızı siktiğinden bahsederken buz gibiydin.
Don't be ridiculous. Listen, we gotta act nonchalant!
- Dinle, soğukkanlı davranmalıyız!
- How can you be so nonchalant?
- Ne kadar da soğukkanlısın.
Don't be so nonchalant!
Bana bak! Bu kadar vurdumduymaz olma!
'He took the walk from the comparator room,'all the way down to the director's office,'and he stopped, did his tie and combed his hair a little,'and said "I wanted to appear a little nonchalant about this."
Komparatör odasından müdürün odasına kadar gitti, kapıda durdu ve kravatını düzeltti, biraz saçını taradı ve "Bu konuda biraz umursamaz görünmek istiyordum" dedi.
Okay, try to be nonchalant.
Tamam, soğukkanlı olmaya çalış.
All right, you're nonchalant.
Anladık, soğukkanlısın.
UNCONCERNED, NONCHALANT.
İlgilenmeyen, kayıtsız.
Nonchalant. Nonchalant.
Sakin ol, sakin ol.
Nonchalant.
Sakin ol.
You can stop with the nonchalant attitude. I know it's driving you crazy.
Soğukkanlı tavrını bırakabilirsin. Seni çıldırttığını biliyorum.
THE INSECURE WRITER ASKED, TRYING DESPERATELY TO SOUND NONCHALANT.
, "diye sordu." Hoşuma gitmedi.
Just make sure you get my nonchalant side.
Sadece ilgisizmişim gibi görüneyim yeter.
How can you be so nonchalant?
Nasıl bu kadar umursamaz olabiliyorsun?
So just be nonchalant.
Lakayt ol.
- That's not nonchalant!
- Öyle lakayt olunmaz!
- And he was so nonchalant.
- Deprem hissi verir.
What's more, the box features finely crushed jade, in a nonchalant, yet at the same time luxurious design.
Aynı zamanda bu kutu da çok kaliteli ve... yeşim işlemeleri var.
Player holding the nuts will often glance away from the table... an unconscious effort to appear nonchalant.
İyi eli olan oyuncu sık sık masadan başka tarafa bakar... soğukkanlı gözükmek için yapılan bilinçsiz bir harekettir.
Now I see how you can be so nonchalant about this.
Nasıl bu kadar kayıtsız davrandığını şimdi anlayabiliyorum.
Go back in there, Bridge, and whatever you do, act completely nonchalant.
Oraya geri dön, Bridge, ve ne yaparsan yap, kayıtsız davran.
He didn't seem casual or nonchalant the way he was a moment ago.
Birkaç dakika önce olduğu gibi soğukkanlı ya da ilgisiz değildi.
I could tell him there's nothing in my cup and I'm just pretending to drink to seem nonchalant...
Ona bardağımın boş olduğunu ama kayıtsız görünmek için bir şey içer gibi yaptığımı söyleyebilirim.
You're extremely nonchalant for a man whose collection of microorganisms... could wipe out more than half of this country.
Bu ülkenin yarısından çoğunu ortadan kaldırabilecek mikroorganizmaları toplayan biri için oldukça soğukkanlısın.
Don't be so nonchalant about it.
Bu kadar ilgisiz olma bu konuda.
But he wasn't very nonchalant about it.
Ama buna çok kayıtsız kalıyor gibi değildi.
How can you be so nonchalant about this?
Bu konuda nasıl bu kadar kayıtsız kalabiliyorsun?
They are spying on us, Let's look nonchalant.
Zaten bizi arıyorlar, ilgisiz görünelim.
WELL, THOSE PEOPLE AREN'T MICHAEL. AND YOU WEREN'T SO FUCKING NONCHALANT WHEN YOU THOUGHT YOU MIGHT HAVE BEEN INFECTED.
Ayrıca Aids'e yakalanan siz olsaydınız bu kadar ilgisiz olmazdınız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]