Now's your chance translate Turkish
367 parallel translation
Now's your chance.
İşte şansın!
Now's your chance.
Şimdi sıra sende.
Now here's your big chance.
İşte sana büyük şans.
Now is your chance.
- Artık sıra sende.
- Well, now's your chance.
- İşte eline fırsat geçti.
Rusty, now's your chance.
Rusty, işte sana fırsat.
Now's your chance, Buck.
Şimdi fırsatı Buck.
Now's your chance.
Şans kapına geldi işte.
Now's your chance, sir.
şimdi tam sırası, efendim.
You said you were going to save Dunbar? Now's your chance.
Sen Dunbar'ı kurtarmak istediğini söylememiş miydin?
Now's your chance to stand up for yourself.
Şimdi kendini savunmanın tam zamanı.
- Well, now's your chance to learn.
- İşte sana öğrenme şansı.
Let's say your folks got a chance now to do that for you.
Şimdi kendi aileniz için yapmanız gereken bir şansınız var.
Now's your chance.
İşte eline fırsat var.
Well, now's your chance. Come on.
Al sana fırsat.
Now's your chance to shoot her.
Artık onu vurabilirsiniz.
Now's your chance.
İşte size fırsat.
If you want to escape, now's your chance.
Kaçmak istiyorsanız, şu an bir şansınız var.
- Now's your chance to prove my point.
- İşte, fikrimi kanıtlama şansı.
Now's your chance, daddy.
Fırsat çıktı, babalık.
Chesterton, now's your chance!
Chesterton, bu senin şansın!
Now's your chance
İşte şansın ayağına kadar geldi.
- Now's your chance to learn.
- İşte öğrenme olanağı.
Now's your chance to learn.
İşte sana öğrenme fırsatı.
All right, Coy, now's your chance.
Pekala, Coy. İşte sana fırsat.
Now it's your chance, Young Master.
Şimdi senin sıran Genç Usta.
If you're going to run, now's your chance.
Eğer kaçacaksan, artık şans sende.
Well, now's your chance to do something positive for a change.
Şimdi değişiklik olsun diye olumlu bir şey yapma şansın var.
Now, if you've got money like he has, there's a chance to buy your way out.
Onun kadar zengin olabilirsen, kaçmak için şansın olabilir.
Now's your chance. I can make a pitch for me when I'm not gorgeous. I mean, when I am gorgeous and not me.
Hemen geliyorum, Boris.
- Well, now's your chance to wear it...'cause I'm taking you out to dinner tonight.
- Tamam işte sana onu denemek içi bir şans... çünkü akşam yemeğini dışarda yiyeceğiz.
Anybody who wants a last night on the town, now's your chance.
Kasabada son bir gece geçirmeyi kim isterse bu son şans.
Now's your chance.
Git.
Now it's the part of the programme where you, yeah, you the viewers, get a chance to put your ideas and opinions - new concept, right?
Şimdi de programın ; sizlerin, evet siz izleyicilerin düşüncelerini ve fikirlerini söyleme şansını yakaladığı bölüme geldik. Yeni konsept, değil mi?
( Thinks ) Now's your chance.
( Düşünür ) Tanrım tam senin zamanın.
Now's your chance.
İşte sana fırsat.
Just on the off chance that the guy's not able to get you out of there, don't you think you'd feel better if you declared your love for me now, while you still had the chance?
Bir ihtimal adam seni oradan çıkartamazsa hâlâ şansın varken bana olan aşkını ilan ederek daha iyi hissetmez misin?
Now's your chance, Cusack.
O fırsatı bulacaksın, Cusack.
Now here's your chance to make a real killing.
İşte gerçek bir cinayet izleme şansınız var.
Now is your chance, because we have a contest to find a new DTV regular couple.
şimdi şanslısınız çünkü dtv çiftini bulmak için bir yarışma yapıyoruz.
- Well, now's your chance, Schtulman.
- Şans kapına geldi Schtulman.
Now's your chance... you've earned it.
Bu sizin sansınız... Bunu hak ettiniz.
Marcie, your chance is coming up right now.
Marcie, şimdi senin sıran.
Eat all you can. Now's your chance.
Yiyebildiğiniz kadar yiyin.
Right, Mitchel, now's your chance.
Tamam, Mitchel, işte sana şans.
Clay, now's your chance.
Clay, bu fırsatı kaçırma.
Now's your chance, go!
Şimdi senin şansın, git!
C'mon, now's your chance!
Haydi, fırsatın varken çık!
- Well, now's your chance.
- Artık fırsatın var.
Now, you're either gonna tell me every damn thing you know so there's a small chance that I can actually do them some good or I'm gonna be all over you like a fly on shit for the rest of your life.
Şimdi, bana bildiğin her şeyi anlatırsın, böylece onlara yardım etmek için küçük bir şansın olur ya da hayatın boyunca bok sineği gibi peşinde olurum.
Jack, this is your chance to make it right. lt's up to you now.
Jack, her şeyi düzeltmek için son şansın. Her şey sana bağlı şimdi.