Nuances translate Turkish
109 parallel translation
Mademoiselle d'Istria has a knack for such nuances
Bayan d'Istria böyle işlerde yeteneklidir.
People like bold colors and find it dull and grey to look for the nuances between black and white.
İnsanlar koyu renk gibiler. Aynı beyaz ve siyah arasındaki ince gri mat rengi gibi.
He drifted around things like the air, like twilight, catching unawares in the shimmering shadows the nuances of color that he transformed into the invisible core of his silent symphony.
Nesnelerin etrafına ; rakseden gölgelerin gizli parıltılarını veya havayı sis gibi flulaştırarak ekliyor onları soyutlaştırıyor ve hepsini görünmez senfonisinin tam kalbine aktarmaya çalışıyordu.
Even our language has nuances, which allow us to avoid any question we do not want to answer.
Dilimizin bile nüansları vardır, cevaplamak istemediğimiz sorulardan kaçmamızı sağlar.
Acid, on the other hand, can be used for such wonderfully subtle shading such delicate nuances.
Diğer yandan asit, bu tür zarif ayrıntıları hassas bir şekilde gölgelemekte kullanılabilir.
He needs time for the nuances to soak in.
İnce ayrıntıları kavrayabilmesi için zamana ihtiyacı var.
I do not believe Lt Worf understands all the nuances of betting.
Yüzbaşı Worf'un para sürme olayını tam olarak anladığına inanmıyorum.
With all of your complexities, Lore, your nuances, basic emotions seemed almost simple by comparison.
Tüm karmaşıklıklarınla Lore, ince ayrıntıların temel duyguların çok basit görünüyordu.
But Lal couldn't understand the nuances - of how they related to each other.
Ama Lal onların birbiriyle olan ilişkilerindeki... ince ayrıntıları anlayamadı.
He drifted around things like the air, like twilight, catching unawares in the shimmering shadows the nuances of color that he transformed into the invisible core of his silent symphony.
Nesnelerin etrafına ; rakseden gölgelerin gizli parıltılarını, veya havayı sis gibi flulaştırarak ekliyor, onları soyutlaştırıyor ve hepsini görünmez senfonisinin tam kalbine aktarmaya çalışıyordu.
In Arabic there are sixty words to express nuances of being in love.
Arapça'da aşık olmanın nüanslarını ifade eden altmış kelime vardır.
We always knew how you did it, but to experience the moment, to witness the nuances, it's indescribable.
Nasıl yaptığını her zaman biliyorduk, ama anı yaşamak, ayrıntılara şahit olmak, anlatılamaz.
However, I am certain the audience was oblivious to such nuances.
Yine de, dinleyicilerin böyle ince ayrıntılardan habersiz olduğuna eminim.
Certain nuances escape Beaufort.
Beaufort bazı ayrıntıları gözden kaçırıyor.
There are nuances that only Kerelians can pick up.
Anladığım kadarıyla yalnızca Kerelianların yakalayabildiği nüanslar var.
I was chosen by the prophets to lead our people into a new era. I know that! But I was not meant to be in a room with a Cardassian debating legalisms and diplomatic nuances.
Halkımızı yeni bir çağa taşımak için Kahinler tarafından seçildiğimi biliyorum ama bir Kardasyalı'yla bir odada oturup yasalara uymayı ve diplomatik ayrıntıları tartışmamam lazım.
I just want to get these nuances out of your head and to get it straight from you.
Tüm istediğim kafandaki gereksiz ayrıntılardan kurtulman ve bunu senden direk olarak duymak.
There are nuances in neonatal surgery.
Neonatal cerrahide nüanslar vardır.
I'm supposed to trust your evaluation... of the nuances of my sanity?
Akli durumum hakkında senin değerlendirmene mi güveneceğim.
luckily, I reconsidered and Had a nice talk with Clint and He assured me that we would work and try to find some nuances and things in tHe character.
Ne şans ki, bir kez daha düşündüm... ve Clint'le aramızda güzel bir konuşma geçti... ve birlikte çalışarak... karakterdeki nüansları ortaya çıkarabileceğimize beni ikna etti.
All the details, the nuances- - they're all gone.
Her nüansı, detaylıca anlatırsın - -... her birini.
With my guidance, you will master the nuances of social interaction in no time!
Rehberliğim sayesinde, sosyal etkinleşmenin ince ayrıntılarını çarçabuk hakim olcaksın!
I have recreated the infinite nuances of a human being... a human soul.
Bir insanın sonsuz nüanslarını insan ruhunu yeniden yarattım.
Amazing Freudian nuances of memory and consciousness.
Freud'a göre her ayrıntı küçüklüğümüzdeki bilinçaltımıza bağlı.
These little nuances change your rhythm, change your - - the way you would normally say it.
Bu ufak değişiklikler ritminizi bozuyor. genelde söyleyiş tarzınızı bozuyor.
The nuances are infinite.
Ayırmak gerekir.
Full of nuances.
Nüanslarla dolu.
It's like all of the Gods are letters in that language, they express nuances, shades of sort of meaning or certain subtleties of ideas.
Sanki bu dilde tüm Tanrılar birer harf gibidir her biri nüansları fikirlerdeki anlam tonlarını ya da farklı incelikleri ifade etmektedir.
Everything has so many nuances.
Her şeyde ince bir ayrıntı vardır.
"My eyes are intoxicating, my nuances, sensuous"
"Gözlerim sarhoş, duygularım ayaklandı."
Got the nuances more.
İnce detaylardan iyi anlardı.
Yeah, I think you're really going to appreciate... all the subtle nuances in my performance. For example, see how even though this other guy is talking... your eye is drawn to me. See?
Evet, bence performansımdaki ince ayrıntıları... çok takdir edeceksin.
And we must remember that all these things the nuances, the anomalies, the subtleties which we assume only accessorize our days are, in fact, here for a much larger and nobler cause :
Ve tüm bunların, hayatımızı çok daha hoş ve asil kılan, birer nüans birer ayrıntı, birer detay olduğunu unutmamalıyız. Çünkü :...
Yes, but my Caiman must have more facets, more nuances.
Evet, ama benim Timsah daha çok yöne, daha çok ayrıntıya sahip.
My point is... does your friend understand... the finer nuances of executive protection?
Benim demek istediğim arkadaşın idari korumanın ince nüanslarından anlıyor mu?
For the first time, Teri had someone on her side... who understood the art world... and all of its nuances.
Teri'nin yanında ilk kez, sanat camiasından, camianın işleyişinden anlayan biri vardı.
Well, Madam President, the nuances of that cooperative effort are beginning to come into focus for me.
Sn. Konsey Başkanı, orkestrada kimlerin rol almak istemediği... benim için belirginleşmeye başladı.
A language which can grasp all the world's nuances.
Dünyanın tüm nüanslarını yakalayabilen bir dil.
I won't know the nuances like you.
Küçük farkları senin kadar bilemem.
But unlike the other detainees here, you have the education, intelligence to convey the nuances of your culture.
Ama burdaki diğer tutukluların aksine sen, kültürünün küçük farklarını ifade edecek eğitim ve zekaya sahipsin.
It just means, you know, "Hi, there are some nuances in this discussion that people should be aware of."
Bu, THC'yi görülmemiş düzeyde arttırdığımız anlamına mı geliyor? Bunun anlamı, işte bilirsin. "Bu meselede insanların bilmesi gereken bazı ayrıntılar var."
Which was fine when it was just kids telling tales, but there are certain nuances involved in a murder investigation which
Çocuklar hikaye anlatınca güzeldi ama cinayet soruşturmasına kesin nüanslar eklendi ve...
Well, plain English does not allow for the nuances that my job requires, Karen.
En basit tabir, işimin gerektirdiği nüanslara izin vermiyor Karen. Bunu daha ne kadar devam ettireceksin?
Well, i-i might have, Uh, fleshed out some of the more subtle nuances, But, yes, I suppose that's the gist of it.
Ben daha belirsiz ayrıntılarla dile getirmiş olabilirim ama evet, sanırım özü bu.
I missed some nuances the first time.
İlk seferinde bazı şeyler gözümden kaçmıştı, düşündüm ki...
I'm sure it has its nuances just like anything else, but I'll figure it out.
Eminim diğer her şey gibi bunda da yeni başlayanlar diye bir şey vardır. Ama öğrenirim.
You know, it's a pretty upside down world when this guy's the one picking up on the emotional nuances around here.
Buradaki tüm duygusal yükün bunun üstüne binmesi çok garip bir dünyada olduğumuzu gösteriyor.
Only I don't think they quite understood the nuances of being partners with the Russian mob.
Bence Rus mafya babasıyla iş ortağı olmanın ince ayrıntılarını tam olarak anlamadılar.
Nuances are lost on these people.
Bu insanlar küçük farkları ayırt edemiyor.
Meanwhile, Jay and Neil headed to discuss the nuances of sexual politics.
Bu sırada, Jay ve Neil alt kata gidip seks nüanslarını tartışıyorlardı.
- Nuances?
Şef liderliği öğrenmem...