English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ N ] / Nuzzle

Nuzzle translate Turkish

40 parallel translation
And as I stand there against the glory of Mother Nature, my horse will steal up behind me and nuzzle my hair.
Tabiat Ana'nın zaferi karşısında, orda ayakta dururken atım arkamdan yürüyecek ve saçlarıma yaslanacak.
Imagine holding that wriggling life and letting it nuzzle and nibble at the breast.
O kıpır kıpır canı kollarımda tutmayı ve onun göğsüne sokulup, emzirdiğini düşlüyor.
Nuzzle her muzzle, holding her paw
Burnuna sürtünür, patisini tutardım
He'd nuzzle his hot little nose into my breasts
O küçük sıcak burnunu göğüslerimin içine sokardı.
They love to get in bed and nuzzle right up to you.
Yatakta hemen senin yanında yatmayı ve burnuyla sana dokunmayı sever.
Nuzzle my head against his rippling, heaving chest?
Kaslı ve güçlü göğsüne başımı yaslayacağımı mı?
You'd nuzzle me, and I'd stare at you.
Sen bana sokulmuştun bense sana bakakalmıştım.
He liked to nuzzle in when we went to sleep.
Yatağa gittiğimiz zaman sokulup uyamaktan hoşlanırdı.
Nuzzle In?
Sokulup?
You were gonna nuzzle'em to death?
Sevişerek mi?
You know, you get a little neck nuzzle or an upper-arm squeeze.
Boynuna burnunu sürter, kolunu sıkar.
People who don't know each other can't just nuzzle and trade tummy - rubs, but for animals, skritching is perfectly normal.
Birbirini tanımayan insanlar birbirine sarılıp sürtünmez ama hayvanlar için bu, gayet normal bir şeydir.
You could nuzzle me all night.
Bütün gece beni eğlendirebilir.
- The way horses nuzzle.
- Atların yaptığı gibi.
LET ME NUZZLE'EM A LITTLE BIT.
Biraz dokunmama izin ver.
Then you gargle in a way you mistakenly think is sexy. then you dance over to the bed-peck, nuzzle, then it's right hand on the left breast as you say... well, look what I found!
Sonra, seksi olduğunu düşündüğün garip bir gargara yapıyorsun sonra dans ederek yatağa gelip, öpüp, sokulup... sağ elini sol göğsüme götürüyor ve az öncede dediğin gibi...
Nary a nuzzle.
Hiç yanaşmadı bile.
This one's nuzzle is longer.
Bunun burnu uzun.
Let him nuzzle a little bit.
Biraz ellesin.
And then you and I can nuzzle.
Biz de fırsat bu fırsat, biraz birbirimizi severiz.
You go and nuzzle each other instead.
Bunun yerine gidip birbirinizin kucağına sokulun.
Some of them not so much, but overall your shirts are nuzzle-worthy.
Bazıları pek iyi değildi ama tüm tişörtlerin koklamaya değerler.
No nuzzle this time, okay?
Bu sefer sokulmak yok, tamam mı?
A gentle nuzzle, and she appears won over.
Nazikçe dürterek, İstediğini elde etmiş görünüyor.
So if I was to nuzzle with a non-domesticated zoo dweller,
Evcilleştirilmemiş hayvanat bahçesi sakinine sokulmak zorunda kalsaydım...
"Nuzzle... Neck."
"Boyna... sokul."
"Let's nuzzle our breasts into his face."
"Hadi memelerimizi yüzüne yaslayalım."
I rush to nuzzle his bony cheek.
Kemikli yanağına sokulmak için acele ediyorum.
Grayson's still like that, but instead of letting him nuzzle up with my boobs,
Grayson hala böyle. Ama artık göğüslerimi çekiştirip durmak yerine,... o artık...
The horse nuzzled the boots of the trainer but wouldn't nuzzle Scarlett.
Burnuyla eğitmenin botlarına bile dokundu. Ama Scarlett'e dokunmuyordu.
Come on, you gonna give me a nuzzle?
Haydi bakalım beni burnunla dürtmeyecek misin?
Give me a nuzzle.
Haydi sokul bakalım.
Who don't talk to each other or rub each other or nuzzle or anything.
Birbiriyle konuşmayan, sürtüşmeyen ya da birbirine sokulmayan.
One little nuzzle of the nose, and he'll...
Burna küçük bir temas vee...
I play with her, nuzzle her, rub her.
Onunla oynadım, burnunu sürttüm, ovaladım.
Nuzzle her neck or something.
Biraz daha boynuna sokul.
- Did you say "nuzzle her neck"?
- "Boynuna sokul" mu dedin?
Now, just close your eyes and nuzzle in under the big clown fangs.
Şimdi gözlerini kapat ve kocaman bir palyaçonun kollarında uyuduğunu hayal et.
- Now nuzzle him.
- Şimdi sokul ona.
Let's practice nose-nuzzle.
Haydi biraz burun sürtmesi çalışalım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]