O'dare translate Turkish
521 parallel translation
And like her Gorgon sisters she has the power to turn those who dare to look straight into her eyes into stone.
Gorgon kardeşler gibi O da, gözlerinin içine bakanları taşa çevirirdi.
I wonder if she is ready to dare... as much or anything for the sake of love.
Acaba o da aşk uğruna bu kadarını ya da bir şeyleri göze almaya hazır mı?
If that blighter was my man, he wouldn't dare to lay a hand on me... not if he knowed what was good for him.
Eğer o adi benim erkeğim olsaydı, kendi iyiliğini düşünüyorsa... bana el kaldırmaya cesaret edemezdi.
How dare you bow to that woman?
O kadına nasıl selam verirsin?
I don't dare sign this, or I would probably get lynched myself.
Adımı veremem, çünkü o zaman beni de linç ederler.
They dare not produce it because that document is a forgery to seal Dreyfus'fate and save the face of the general staff.
Belgeyi açıklamadılar çünkü o belge sahte. Dreyfus'un kaderini mühürlemek ve genelkurmaylığı suçsuz göstermek için burada bulunan bir istihbarat memuru tarafından yazıldı.
- He'll send it along. - I bet you £ 10 to a shilling... you wouldn't dare let your wife pick up the telephone and ask Melbeck... if he ever saw this American.
- Sana bir şilinge 10 sterlin bahse girerim ki... karının telefonu alıp Melbeck'e O Amerikalıyı görüp görmediğini... sormasına izin veremezsin.
How dare you come from that den of iniquity that haunt of debauchery, to pollute my home?
O günah yuvası batakhaneden çıkıp evimi nasıl kirletirsin?
How dare you let her walk out with other men when she's engaged?
Nişanlı olduğu halde o adamla dışarı çıkmasına nasıl izin verirsin?
I dare you to get out of that pony cart. I dare you outside that gate.
Sıkıysa in o arabadan!
- I dare you halfway here, I dare you.
Sıkıysa çık o bahçeden! Sıkıysa yolun yarısına kadar gel bakalım!
And if you ever dare to climb up that ladder... I'll hit you on the head with a baseball bat.
O merdivene tırmanmaya cüret edersen de beysbol sopasıyla beynini patlatacağım.
I wanted it that day too but I didn't dare tell you.
- O gün söylemek isterim ama cesaret edemedim.
I don't dare let that man out of my sight.
Gözümün o adamın üstünde olması gerekiyor.
If this had been Yoshitsune none of them would dare strike him.
Eğer o Yoshitsune olsaydı onlardan kimse ona vurmaya cesaret edemezdi.
You coward, you dare with him!
Seni korkak, o senin dengin mi?
And then she'll say, "How dare you?" And you'll say, " I'll dare and dare again.
O da sana "Bu ne cüret?" diyecek. Sen de ona " Cüret ederim tabii.
♪ We dare not stop or waste a drop So let the paint be spread
Durmaya kalkamayız ve bir damlayı boşa harcayamayız O zaman bırak da boya yayılsın.
How dare I maul your fragile body with my beastly hands I told Ma that childhood friends, like childhood days are gone... never to return
Ne cüretle senin o narin vucüduna hayvani ellerimle vurabilirim? Anneme çocukluk anıları gibi, giden arkadaşlıkların da asla geri gelmeyeceğini söylemiştim.
How dare you write on that blackboard!
O tahtaya yazmaya nasıl cüret edersiniz!
I was so scared, I didn't dare sleep.
Hatırlıyorum da o kadar çok korkmuştum ki uyumaya cesaretim olmamıştı.
How dare you talk to me like that, you whore?
Senin gibi bir fahişe beni baştan çıkaramaz! O yüzden sadece öde!
I'm sure none of them would dare speak up... if it wasn't forthat Carmelo and two orthree others.
Eminim o Carmelo ve diğer iki-üç kişi olmasaydı konuşmaya cesaret bile edemezlerdi.
Cannot, is false, and that I dare not, falser.
Gelmeye gücüm yetmiyor desem yalan. Gelmeyi göze alamıyorum desem, o da yalan.
Not at all, but I dare not ask my husband for it. I've borrowed heavily from him ever since we were first married.
O kadar çok değil ama kocamdan istemeye cesaret edemedim evlendiğimizden bu yana ondan defalarca borç istedim.
The world is grown so bad... that wrens may prey where eagles dare not perch.
Dünya o kadar bozuldu ki bakıyorsun, kartalın konamadığı yerde çalıkuşu avlanıyor.
But then he ran back to the other boys... and I heard him say, " I'll kiss anything on a dare...
Ama o, arkadaşlarının yanına koşarak döndü. Şöyle dediğini duydum : " Bahse girdim mi, herşeyi, hatta...
How dare you try to mix me up with your blather!
Beni o ihtiyarla nasıl bir tutarsın!
With that, uh, white nun's dress... you won't dare stick your nose outside... even at night, if there's a moon.
O şeyle.. beyaz rahibe giysisiyle burnunuzu bile dışarı uzatamazsınız. Hatta dolunay varsa gece bile.
They couldn't turn those pylons like they do, wouldn't dare, if they had human brains.
İnsanoğlu kanı taşısalar o pilonları öyle dönüp durmazlardı. Ve insanoğlu beyinleri olsa bunu yapmaya cesaret etmezlerdi!
Don't you dare take that coat.
Sakın o paltoyu almaya cüret etme.
How dare you come in when I'm in this miserable barrel?
O üstünde kalsın. Su soğuktu. Ben bu berbat fıçının içindeyken ne cesaretle içeri giriyorsun?
How dare that man disobey you!
O adam size nasıl itaat etmez!
He wouldn't dare.
O buna cesaret edemez. Hele bir deneesin.
They woke me up, and then I didn't dare go back to sleep.
Uyandırdılar beni, o zaman yeniden uyumaktan korktum.
His rates are so high that I didn't dare go to him before, but I can't worry about that anymore.
Faizleri o kadar yüksek ki daha önce gitmeye cesaret edememiştim ama artık bunun için endişelenemem.
How dare you jackass me down here on her say-so!
O öyle söyledi diye beni buraya getirmeye nasıl cüret edersiniz!
- How dare you mention that place to me? !
- O yerin adını ne cüretle anarsın bana?
Let 20 of your men fight 20 of ours if they dare, and then see who are cowards.
Sizin 20 adamınız bizim 20 adamımıza karşı savaşsın. Cesaretiniz varsa çıkın, korkaklık ne demek görürsünüz o zaman!
Don't you dare try that game on me.
O oyunu bana oynamaya kalkma.
So dreadful I scarcely dare give it utterance.
O kadar korkunç ki söylemeye cesaretim yok.
How dare you hit that man.
Sen o adama nasıl vurursun.
But he'll dare. Who's to stop him?
Ama o cesaret edecek.
- I never thought you'd dare come back after all that has happened.
- Tüm o olanlardan sonra bize geri dönme cesaretini göstereceğini hiç düşünmemiştim.
We'll build a new Germany so powerful, so invincible, that no nation would dare challenge our rebirth!
Kuracağımız yeni Almanya o kadar güçlü, o kadar yenilmez olacak ki hiçbir millet yeniden doğuşumuza meydan okumaya cüret edemeyecek.
You wouldn't dare.
- Buna cüret edemezsin. - Nedenmiş o?
Madam, ifyou dare again to set your contemptible wretch of a father on a level with my papa, I will tear that bonnet offyour head and trample it under foot!
Madam, eğer o aşağılık, alçak babanızı bir kez daha benim babacığımla yanyana getirirseniz kafanızdaki tülbenti çeker alır, ayaklarımın altında ezerim!
Fight if you dare
O zaman döğüş benimle!
He's a very clever writer, but in Russia one dare not say anything about the rich people doing wrong or what ought to be done for the poor.
O çok iyi bir yazarmış, fakat Çar döneminde kimse Rusya'daki zenginlerin kötü şeyler yaptığını veya fakirlerin daha iyi şeyler yaptığını söyleyemezmiş.
No Me xican would dare put a hand on that holy relic.
O aziz herkes için kutsaldır. Kimse dokunmaya cüret edemez.
After going through this tragedy,... he knows he is not your match ; What else would he dare?
... tüm bu felaketten sonra... o da boyunun ölçüsünü almıştır başka ne yapabilir ki?