O'er translate Turkish
1,091 parallel translation
Let's go find the Legendary Doctor Lai Yao Er
O zaman Efsane Doktor Lai Yao Er'e gidelim!
He's Lai Yao Er?
Doktor Lai Yao Er o mu?
But th e f eath er, mu ch weaker th an th e win d, can d o n o oth er.
Ama tüy rüzgardan güçsüz olduğu için başka bir şey yapamaz.
- O h, th er e'I I be a d ay of r ec kon i n g.
- Hesap vereceksiniz.
- O'Neil, John.
- Er John O'Neil.
Hath hurtful power o`er true virginity. "(" Two Brothers " 1827 by John Milton )
Gerçek bekarete zarar verme gücüne sahip değildir.
Whose broad stripes and bright stars Thro'the perilous fight O'er the ramparts we watch'd
Geniş çizgileri ve parlak yıldızlarıyla o korkulu mücadele boyunca biz siperlerden izlerken dalgalanmaya devam eden bayrağımızı?
... O'er the land of the free...
... hür yaşayanların ve...
Take me to the valley and lay the sod o'er me
Take me to the valley and lay the sod o'er me.
~ Light of light, shine o'er us
~ Nurun nuru, üstümüze yağ
~ When the 40 days were o'er ~
# O 40 gün geçtiğinde.
I just had the feeling that I should die sooner or later - sooner, better.
Er ya da geç öleceğimi biliyordum. Ne kadar erken, o kadar iyi.
That floats on high O'er vales and hills
Vadilerin ve tepelerin üzerinde süzülen
I was giving him a bit of a pat on the back and he sort of moved just as I was, er...
Sırtına vuruyordum... o anda kımıldadı ve...
During five years of war the illustrious Frederick had so exhausted the males of his kingdom that he had to employ recruiters who would commit any crime, including kidnapping to keep supplied those brilliant regiments of his with cannon fodder.
Beş yıllık savaş süresince... şanlı Frederick, krallığındaki erkekleri o derecede tüketmişti ki... er toplayan adamlar tutmak zorunda kalmıştı. Bunlar, çocuk kaçırmak dahil her tür suçu işleyebilecek kişilerdi. Bu sayede o müthiş birliklerinde, okkanın altına gidecek erler eksik olmuyordu.
You said yourself what I want to kill... should be killed and can be killed
Sen de biliyorsun ; kimi öldürmek istiyorsam.. o kişi er yada geç ölür!
I should accept his call of course
Kendinizi kurtarmak için er geç O'nu yok edeceksiniz. - Beklerken ne yapacaksın?
Then I'll resign my commission and fight on here as a private.
O zaman görevimden istifa edip burada bir er olarak savaşırım.
Because somewhere, at some point, he has to get his hands on that money.
Çünkü er ya da geç o paraya dokunmak zorunda kalacak.
O'er the land of the free No.
Hayır.
Sooner or later the fleet's gonna stop letting those old boys tinker around and demand that we open the cases.
Er ya da geç filo, o yaşlı çocukların etrafı kurcalamasına karşı çıkıp kutuları açmamızı isteyecek.
Er, she left me.
O beni terk etti.
Well, she could look upon it as, er theatre.
O, bu durumu bir tiyatro oyunu gibi görebilirdi.
"When stooping o'er a thirsty rose, she murmured,'Frederick, fetch my hose."'
" Susamış bir gül, Boynunu bükünce, Mırıldandı ; 'Frederick, hortumu getir.'"
But, Minister, if you put information into the machine, you'll eventually take information out of the machine.
Fakat bakanım, o makineye bilgi girilecekse er geç çıkacaktır da.
So, I, er, pay this little creep a visit. I give him a grand, right?
O serseriyi ziyaret ettim ve cebine yüz dolar soktum.
Soldier Blue's spirit flows within me.
O da Er Blue'nun ruhunun içimde aktığı.
Sooner or later, the day comes...
Er ya da geç, o gün gelir...
- Yeah, er, no... Listen... it's...
Evet, hayır, dinle... o bir mit.
But the technique you used to... separate Qing Er and the other girl ;
ama temin o ikisini ayırırken...... kullandığın teknik ;...
But if they refused too, then eventually...
Ama reddetseler de o zaman er geç...
Gan Er Jiao said that the white horse which carried... the corpse was from the palace Then... who is the owner of the horse?
Gan Er Jiao dedi ki, o cesedi taşıyan at saraydan geliyormuş o zaman... atın sahibi kimdi?
Okay, you wanna keep that little plane... below the artificial horizon... and you just keep turning'er until you see zero-six-niner on the compass.
Tamam, o küçük uçağı suni ufuğun aşağısında tut ve pusulada 0-6-9 rakamlarını görene kadar çevirmeye devam et.
Er, Thomas, this is Father O'...
Thomas, bu da Peder O'...
You are trespassing. I...
Fang Er, o Yun Fei Yang mı?
It, er...
O, eee...
O'er the world's Tempestuous sea
Dünya'nın çalkantılı denizi üzerinden...
Savior, breathe forgiveness O'er us
Hz İsa, bizi bağışla.
" O'er mountain, hill and plain
" Dağa taşa, ovalara
" And the lamplight o'er him streaming throws his shadow on the floor
"Bakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan"
Sooner or later, I'm gonna get those rats.
Er ya da geç o sıçanları yakalayacağım.
Winds that blow south or winds that blow north, day come white or night come black, home, o'er rivers and mountains from home, singing of time, minding no time, while we two keep together.
Kuzeyden esen rüzgar Ya da güneyden esen rüzgar Beyazdan gelen gün Ya da siyahtan gelen gece Ülke Dağların ve nehirlerin ülkesi
Sooner or later you have to learn that after me, the boss in the house is him.
Benden sonra evin reisinin o olduğunu er ya da geç öğreneceksiniz.
- But, er... he died.
- Ama, ee... o öldü.
So he asked me to ask you, Tap, if you'd be interested in re-forming and, er... doing a tour.
O yüzden size gelip... sormamı istedi... Tap'i yeniden kurmakla ilgilenip ilgilenmeyeceğinizi... ve, er... bir turneye çıkmayı. Japonya turnesi.
You take a cop whose wife splits sooner or later that cop will react like anybody else.
Karısından ayrılmış bir polis bulursun er yada geç o polis de herkes gibi davranır.
Yan Bei Er, he...
Yan Bei Er, o...
Then can I grieve at grievances foregone... and heavily from woe to woe tell o'er... the sad account of forebemoaned moan... which I new-pay as if not paid before.
Bir daha ağlarım geri gelmeyecek sevginin gidişine. Geride kaldı, dediğim hüzünlerle hüzünlenirim, Sıkışır göğsüm, birbir sayarken acıları baştan ;
All I could do was wait and watch the criminal news knowing that if I was patient sooner or later he would make a mistake.
Bütün yaptığım beklemek ve suç haberlerini takip etmek oldu. Biliyordum ki, eğer sabırlı olursam, er ya da geç o bir hata yapacaktı.
I suppose it won't be the same without er...
Sanırım o olmadan...
Well er a black coffee, then.
Şey o zaman sade kahve alayım.