Obelisk translate Turkish
147 parallel translation
Down there where the obelisk stands, that's where the guillotine used to be.
Dikilitaşın bulunduğu o yerde, eskiden giyotinler varmış.
Sammy darling, I've said good morning to the obelisk for the last time.
Sammy hayatım, o dikilitaşa son kez günaydın dedim.
There is the obelisk of your jubilee.
İşte Yıldönümünün dikilitaşı.
- With the obelisk, yes, but not with certain accusations made against you.
Dikilitaştan mı? Evet, ama sana karşı öne sürülen belirli suçlamalardan hayır.
Before an obelisk is erected in our honour of Ural gems... - In Starokonyushenny, in Moscow.
Ural cevherlerimizin onuruna bir heykel dikilmeden önce..
In New York City, there is an obelisk called Cleopatra's Needle which comes from Egypt.
New York City'de Mısır'dan gelen Kleopatra'nın İğnesi adlı bir dikilitaş vardır.
In only a little more than a century in New York's Central Park the inscriptions on that obelisk have been almost totally obliterated.
Sadece, bir yüzyıldan biraz daha fazla bir sürede dikilitaşın üzerindeki yazıtların neredeyse tamamı silindi.
And just at the wrong moment. I could have sold him the Obelisk.
En uygun zamandı.Eğer isteseydim dikilitaşı bile satabilirdim.
Near the obelisk!
Dikilitaşın yanında!
The guillotine was there, in the centre, where the obelisk is now.
Giyotin meydanın ortasındaydı, dikilitaşın olduğu yerde.
One capable of building that obelisk or developing a deflector system?
Obeliski yapacak kapasitede veya yansıtıcı sistem geliştirebilecek?
But first I want another look at that obelisk.
Ama ben obeliske tekrar bir daha bakmak istiyorum.
All you've been doing is staring at that blasted obelisk.
O lanet obelisk kütlesine bakıp duruyorsun.
There isn't time, doctor, I must decipher those obelisk symbols.
- Bu obelisk sembollerini çözmeliyim.
That obelisk is.
Ama bu obelisk önemli.
The symbols on the obelisk are not words, they are musical notes.
Bu obelisk üstündeki semboller müzik notaları.
Yes, the obelisk is a marker, just as I thought.
- Obelisk düşündüğüm gibi nişangah.
- And we to the obelisk.
- Biz Axum'un oradayız.
Fortunately, Champollion had available a kind of second Rosetta Stone an obelisk which had been excavated at the temple of Philae and which had inscribed upon it cartouches representing the hieroglyphic equivalent of another Greek name :
Şans eseri, Champollion ikinci bir çeşit Rosetta Taşı benzeri bir dikili taşla Philae Tapınağı denen bir yerde karşılaşmıştı ve bunda Yunanca yazılı bir kalıbın hiyeroglif yazısındaki karşılığını saptamış bulunuyordu :
I've inserted two sticks, or obelisks.
Bu yerlestirdigim iki çubuk iki obelisk olsun.
This obelisk is of your hardest stone.
Bu sütun sizin en sağlam taşınız olacak.
Well, there's an obelisk there to the glory of the Royal Marines, and it's a plaque depicting a Marine shoving his bayonet into a Chinaman's guts.
Dışarıda, bir kraliyet denizcisini resmeden bir obelisk var. Denizci, süngüsünü, bir Çinli'nin bağırsaklarına saplamış vaziyette.
Do you want to be going to see the obelisk?
Dikilitaşı görmek ister misin?
The highest bidder gets the Obelisk and the Cabildo. And you're not selling.
En yüksek teklifi veren Buenos Aires'in dikilitaşına ve koloni dönemi hükümet binasına da sahip olacak.
Now, Obelisk, I need your opinion.
Şimdi, Obelisk, senin fikrine ihtiyacım var.
Obelisk, no.
Obelisk, hayır.
I was standing in front of the obelisk and as I looked up, for one moment I understood it all...
Dikili taşın önünde duruyordum, yukarı baktığımda, bir an için, her şeyi anladım.
No, that's an obelisk.
Hayir, o bahsettigin, obelisk.
Like the obelisk sent Jack and Teal'c to Thor's hammer.
Thor'un çekici Jack ve Teal'c i başka yere yollamıştı.
The Obelisk at Khitomer, the fields at Gettysburg, those were other people's memories, too, but we don't honor them any less.
Khitomer Dikilitaşı, Gettysburg Alanı, bunlar da başkalarının anıları, ama biz onları daha az onurlandıramayız.
Look at this world around you- - the obelisk, the cannisters, the food, the clothing.
Şu dünyanın etrafına bir bak. Dikilitaşlar, tüpler, yiyecekler, elbiseler.
Now the closest obelisk is quite a hike.
Şimdi, en yakın dikili taş epey bir yürüyüş mesafesinde.
Now my Obelisk the Tormentor is the strongest monster in play.
Benim Obelisk Tormentor'um bütün canavarlardan daha güçlü.
Obelisk the Tormentor, show him what true power is all about.
Obelisk Tormentor, gerçek güç neymiş göster.
Obelisk the Tormentor and The Winged Dragon of Ra.
Tormentör ve Kanatlı Ra'nın Ejderi.
Allow me to introduce Obelisk the Tormentor, Slifer the Sky Dragon and The Winged Dragon of Ra.
Tanıştırayım, Obelisk Tormentor, Slifer Gök Ejder. Ve tabii Kanatlı Ra ejderi.
Maybe one of the bookends, the obelisk, crystal ashtray.
Kitap dayanağı, küçük bir heykel, kristal bir küllük.
By the Obelisk.
Dikilitaş civarı.
Perhaps, when the extraction team arrives, we can repair the obelisk.
Belki kurtarma timi geldiğinde dikilitaşı tamir edebiliriz.
Circle the obelisk.
Dikilitaşın etrafını dolaş.
The Gate must have been activated remotely, then the obelisk beamed us through the wormhole.
Geçit uzaktan kontrol edilmiş olmalı, sonra da dikilitaş bizi solucan deliğinden buraya gönderdi.
The crystal on the obelisk began to glow and everything changed.
Dikilitaş'ın üstündeki kristal parladı ve her şey değişti.
Sam, what just happened? The obelisk transported us to another planet.
Dikili taş bizi başka bir gezegene nakletti.
What, the obelisk?
Ne, dikilitaş mı?
Look, I still think I'm right about the obelisk, but I can't make heads or tails of its programming.
Bak, ben dikili taş hakkında hala haklı olduğumu düşünüyorum, fakat onun programlamasını çözemiyorum.
- The Obelisk?
- Obelisk?
I can go guard the obelisk.
Dikili taşları korumaya gidebilirim.
The obelisk.
Dikili taş.
The obelisk is the key?
Anahtar, sütun mu?
That's an obelisk.
Bir dikilitaş.
This obelisk is one huge deflector mechanism.
Bu obelisk bir saptırma mekanizması.