Obliged translate Turkish
1,647 parallel translation
Much obliged Ma'am, folks round here call me Billy!
Size çok minnettarım bayan, Buralarda beni Billy diye çağırırlar.
We're very much obliged to you, for everything.
- Her şey için çok özür dileriz. - Özür dileriz.
So they aided him in seeking out these curiosities in the traveling carnivals and dumb shows, where they were obliged to earn their keep.
Essex, sirklerde ve gezici karnavallarda çalışan insanları da topluyor karşılığında da iyi para veriyordu.
Much obliged.
Ve... Bazen de...
It states that I'm obliged to answer to you although I am not a catholic... and that I need your blessing before I can assume... Legal custody of his two sons.
Burada, Katolik olmamama rağmen size hesap vermem gerektiği, bir de, oğullarının velayetini almadan önce sizin hayır duanıza ihtiyacım olduğu yazıyor.
But, sadly, they had missed their all-important connection, and to make matters worse... they were obliged to wait some days for the next flight home.
Ama ne yazık ki, tüm önemli bağlantılarını kaçırmışlardı, ve işleri berbat etmek için... bir sonraki uçuş için günlerce beklemek zorunda kaldılar.
Much obliged, partner.
Fazla zorlamaydı, ortak.
I am obliged to tell you that if the vessel of souls is not returned to our order within 20 of your time minutes they will attack.
Şunu söylemek zorundayım ki, eğer ruh aygıtı sizin zamanınızla 20 dakika içinde grubumuza teslim edilmezse saldıracaklar.
So much obliged.
Çok yükümlüdür.
Well, I'm-I'm much obliged to you chaps.
Size çok minnettarım arkadaşlar.
Miranda was obliged to attend her firm's annual softball game.
Miranda, firmasının geleneksel softball oyununa katılmak zorunda kalmıştı.
You know, I pride myself on being a good host, so I'm obliged to offer you a beer... but I'm so darn mad it's gonna be mostly head.
Kendimi iyi bir ev sahibi olarak görürüm. Bu nedenle kendimi size bira ikram etmeye mecbur hissediyorum. Ama öyle kızgınım ki, çok köpüklü koyacağım!
Much obliged!
Zorundasın!
He who gives that which he has, is obliged to give no more.
Elinde olanı veren kimse daha çok vermek zorunda değildir.
On the one hand, as a physician, I'm obliged to help you.
Bir yandan, bir doktor olarak size yardım etmek zorundayım.
Excellency, I'm obliged to point out... that my brother's name is on this list.
Ekselansları, yanılmıyorsan bu listede kardeşimin adını da var.
Comrade General, I'm obliged to report... that the evidence turned out to be unfounded.
- Şaka yaptığını mı sanıyorsun? - Yoldaş general, şüphelinin... aleyhinde şu ana kadar hiçbir kanıt bulamadım.
You are both contractually obliged to supply a new work on request.
Kontrata göre ikinizde istendiğinde yeni bir eser hazırlamak durumundasınız.
Much obliged.
Minnettarım.
And I should be much obliged if you would play it "comme ça".
Ve eğer bu şekilde oynarsan minnettar olurum.
Even so, I'd be much obliged if you'd mark my copy.
Öyle bile olsa, benim için imzalarsanız müteşekkür kalırım.
I'm much obliged.
Minnettar oluruz.
I'm obliged for that, son.
Sana minnetarım evlat.
Be obliged.
İyi olur.
Thank you. We're very much obliged.
Teşekkür ederiz, çok minnettarız.
In a town where there is no law a man is obliged to make his own.
Kanunun olmadığı bir kasabada, insan kendi kanunu yaratmak zorundadır.
I'm obliged to under the terms of my employment, posthaste.
İşim gereği bunu yapmaya mecburum, bir an önce.
I'd really be much obliged.
Gerçekten minnettar kalırım.
A man is obliged to satisfy his wife.
Erkekler eşlerini kendilerinden memnun kalmaya zorluyorlar.
If you can give me a copy, I'll be obliged for life.
Bu konuda ısrar etmek istiyorum. O kayıtları dinlemem gerekiyor. Bana dinletebilir misin peki?
- I was obliged to.
Beni zorladılar.
I'm much obliged to you.
Size minnettarım.
- I'm truly obliged to you.
- Size minnettarım.
Even so, I'd be much obliged if you'd mark my copy.
Öyle bile olsa, benim için imzalarsanız müteşekkir kalırım.
Much obliged, Eli.
Çok sağ ol, Eli.
And I feel obliged to strongly recommend the peanut clusters.
ve size fıstıklı çikolatayı şiddetle tavsiye ederim.
Miranda was obliged to attend her firm's annual softball game.
Miranda, firmasinin geleneksel softball oyununa katilmak zorunda kalmisti.
'" " With that, Fanchon expelled a scream so extravagantly pitched that the surgeon was obliged to tear out her tongue. "
Bununla beraber Fanchon öyle bir çığlık atmış ki doktor kızın dilini koparmak zorunda kalmış.
I'm obliged.
Minnettarım.
I'm much obliged.
Çok mecbur bırakıldım.
They'd be much obliged.
Kendilerini mecbur hissederler.
Since then I have been obliged to work for my living.
O zamandan beri yaşamımı kazanmak için çalışıyorum.
At this stage I must inform you that you're not obliged to say anything... And anything you do say may be given in evidence, understand?
Cevap vermek zorunda degilsiniz ve soylediginiz hersey aleyhinizde delil olarak kullanilabilir.
I'd be obliged, if you could provide a more concrete explanation.
Daha somut bir açıklama yaparsanız memnun olurum.
I'm highly obliged to them.
Onlara çok minnettarım.
If they have obliged you.. Kept you home for 19 years..
Eğer seni zorlarlarsa 19 yaşında kal.
Anker obliged with a snap that became famous in the photo histories.
Anker, fotoğraf tarihine geçecek bir sahne çekti.
Er, not really largesse of heart or freedom or... or love, but I was never contractually obliged to sleep with foreign businessmen.
Aslında kalpten gelen bir cömertlik, özgürlük ya da aşk değil. Ama ben asla yabancı bir işadamıyla yatmak zorunda kalmadım. Tamam mı?
Much obliged.
- Minnetarım
I don't think you girls should be doin'this, And i feel obliged to tell him what you're up to.
Siz kızlar bunu yapmamalısınız ve sanırım yaptığınız şeyi babana söylemek zorundayım.
Tell Mr. Glynn I'm much obliged.
Bay Glynn'e teşekkürlerimi iletin.