English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ O ] / Obsessed

Obsessed translate Turkish

4,220 parallel translation
Well... And by the way, I don't think that this girl, however attractive, is worth being obsessed about.
Bu arada kızın çekiciliği, takıntı yapmaya değmez bence.
I just watched Strike. I'm obsessed with Europe in the'20s, see.
Daha geçen gün "Strike" ı izledim ve kafamı 20'lerin Avrupa'sına taktım.
I'm obsessed with nailing this dude.
Ben kelepçeyi vurmayı aklımdan çıkaramıyorum.
Because as long as I'm alive, he will be obsessed with hunting us.
Çünkü ben sağ oldukça kafayı bizi avlamaya takacak.
You're obsessed with that thing.
Sen de buna amma takmışsın ya!
- You're an obsessed freak.
- Takıntılı bir manyaksın.
Dude, why do you think you're so obsessed with that old couple next door, all right?
Dostum sence neden yandaki yaşlı komşulara böylesine takmış durumdasın?
We don't get humiliated. - You're obsessed with humiliation.
Aşağılanmaya kafayı takmışsın.
You guys are all freaking obsessed.
Hepiniz de leş gibi takıntılısınız.
You've been obsessed with getting married since you were a kid, so... yeah.
evlenmeyi kafana koymustun evet.
You've been obsessed. You should get to enjoy the wedding.
Takintili hale geldin bu dügünden zevk almalisin
She's obsessed with you.
Sana takintili
he's kind of obsessed.
Biraz takıntılıdır.
franny, what was the song that you were so obsessed with that, um... oh...
Franny senin şu takıntılı olduğun şarkı neydi? - Hani şu...
We're obsessed with categorizing and...
Sınıflandırma konusunda takıntılıyız ve...
But he got obsessed with this Visser case.
Visser davasına kafayı takmıştı.
I am obsessed with that idea.
O fikre bayılmıştım.
They're obsessed with cannibalism.
Yamyamlığa takmışlar.
They're... obsessed.
Çok takıntılılar.
Tell me... why are white folks so obsessed with being black?
Neden beyaz insanların siyah olmaya bu kadar takıntılı olduğunu söyler misin?
She seemed obsessed with bizarre visions.
Tuhaf görülere takmış gibiydi.
He was obsessed.
Amy'ye takıntısı vardı.
Death might have obsessed him a bit.
Ölüm onun için bir takıntı olabilir.
She's nasty, vile, bowl-obsessed.
Pis, iğrenç ve kase takıntıIı.
I am completely obsessed with him.
Kafayı tamamen ona takmış durumdayım.
Beyond obsessed with him.
Kafayı takmanın da ötesinde.
But, while we were still together, my dad died and... Suddenly Alex, at age five, became frightened of the dark and obsessed with death.
Biz daha evliyken babam öldü ve Alex henüz 5 yaşındaydı birden karanlıktan ve ölümden korkmaya başladı.
College guy who's obsessed with Star Wars meets a similarly-obsessed Star Wars girl.
Star Wars bağımlısı bir adam, yine Star Wars bağımlısı bir kızla tanışır.
After that... He became obsessed with his ability.
O günden sonra yeteneğine takıntılı hale geldi.
He's so obsessed with staying alive forever.
Bu onun için çok önemli.
Who were so obsessed with the Phantom, that one faked his own death.
Kafayı Hayalete takmış, biri kendi sahte ölümü düzenlemiş iki çocuğu yakaladığımı.
When I was a kid, I was totally obsessed with you.
- Ben çocukken sana tamamen takıktım.
Why are we so obsessed with zombies?
- Neden zombilere bu kadar çok takıntılıyız?
I mean look at my job, and I'm just obsessed with money, and I market mac and cheese, that's like, not what I'm supposed to do,
Demek istediğim, işime bakıyorum da sadece para kazanıyorum ve peynirli makarna pazarlıyorum. Yapmak istediğim şeyleri yapmıyorum.
No doctor or psychiatrist could explain why I became obsessed with a country that I wouldn't have been able to show them on a map.
Hiçbir doktor ya da psikiyatr... neden haritada yerini bile gösteremeyeceğim bir ülkeye bu kadar takıntılı olmamı açıklayamaz.
He's obsessed with the French Revolution.
Fransız devrimine kafayı takmış durumda.
You're clinically obsessed.
Sende klinik saplantı var.
He's obsessed with the land we've lost, not with the land we have left.
terkettiğimiz değil, kaybettiğimiz toprak onda takıntı yaptı
You know, they're obsessed...
Biliyorsun, onlar takıntılıdır...
- They're obsessed with upward mobility.
- Statü hakkında takıntıları var.
"I am obsessed now, Lord, you don't know."
"Artık takıntılıyım. Tanrım, sen bilmiyorsun."
Someone private perhaps, obsessed with personal security.
Belki de özel biri kişisel güvenliği konusunda takıntılı biri.
Okay, the last time I checked I covered your rent for the past two months and I'm guessing you don't have this month's either because you're so obsessed with this job that just wants to fuck you instead of the job that actually pays your bills.
Son baktığımda, son iki aydır kiranı ben karşıladım ve bu ay da paran olmadığını düşünüyorum çünkü faturalarını ödeyen iş yerine, sırf seni sikmeye çalışan işe bu kadar takıntılısın.
You're so obsessed with finding this Rabbit that you're losing sight...
Rabbit'i bulmaya o kadar takmışsınız ki diğer şeyleri göremiyor...
Oh, I am just a little concerned that you seem obsessed with... morbidity or something.
Ölüme takıntılı gibi davrandığın için biraz endişeleniyorum sadece.
You are obsessed with that dead woman. Why?
O kadına kafayı takmışsın.
DANIELLE : I've been kind of obsessed with him for a long time.
- Uzun zamandır onu kafaya taktım.
Yeah, brilliant parents who didn't get along, closer to his aunt than his mother, obsessed with mortality, believes in nothing, finds life to have no meaning.
Evet, birbiriyle geçinemeyen parlak ebeveynler, halasına, annesinden daha yakın, ölümlülüğe takıntıkılı, hiçbir şeye inanmıyor, hayatın anlamı olmadığı düşünüyor.
That's where he became obsessed with the King.
- Kral'a orada taktı zaten.
I'm obsessed with turquoise.
Turkuaza bayılırım.
Why are you obsessed with her death?
Niye bu kadar kafayı taktın?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]