Obstruction translate Turkish
774 parallel translation
You're an obstruction, the likes of you.
Siz ve sizin gibiler engelsiniz.
- Doesn't seem to be any obstruction?
- Tıkanıklık yok gibi mi görünüyor?
I seriously doubt it would have met with any obstruction.
Herhangi bir engelle karşılaşacağımı sanmıyorum.
No obstruction to foIIow-up.
Engel beklenmiyor.
Henson and Stringfellow built a rubber-powered model... that flew 600 meters before encountering an obstruction.
Henson ve Stringfellow Lastik sistemli bir model uçak icat etmişlerdi... bir engelle karşılaşmadan havada 600 metre uçmuştu.
Henson and Stringfellow... built a rubber-powered model aircraft... that flew 600 m-meters before encountering an obstruction.
Henson ve Stringfellow... Lastik sistemli bir model uçak icat etmişti... Havada engelsiz 600 metre Uçabilmişti.
For obstruction of justice.
Kanuna engel oluyorsun.
- That's obstruction!
- Bu bir engel!
You'll be laying yourself open to charges of perjury, contempt of court, obstruction of justice and accessory to murder.
Yalancı tanıklık, mahkemeye itaatsizlik adaleti engelleme ve cinayete ortaklık suçlarından yargılanabilirsiniz.
They may have encountered a magnetic field or some other obstruction.
Manyetik alanla karşılaşmış olabilirler.
Obstruction of an officer in the exercise of his duties...
Görevli memurun görevini yapmasına mani olmak...
When I fight with them you won't be an obstruction
Onlarla savaşırken, merhamet göstermemeli
If you resist, I'll shoot you for obstruction of justice!
Eğer direnirseniz, adaleti engellediğiniz için ateş açarım!
I warn you, one more lie out of you, and I will charge you with obstruction, and, believe me, Miss Rose, that is a promise.
Sizi uyarıyorum, bir yalan daha söylerseniz, sizi mukavemetle suçlarım, ve inanın, Bayan Rose, buna söz veriyorum.
Quickly cause is causing obstruction!
Çabuk çünkü yolu tıkıyor!
And has a little more obstruction than you
Onun senden daha az ayak bağı var
I was thinking, if we could blast away just a section of that rock, there'd be no more obstruction.
Düşünüyordum da, O kayanın bir bölümünü patlatabilirsek, Daha fazla engel kalmaz
And I don't want to see an obstruction of justice.
Adalete engel olunmasını istemiyorum.
Michael, I'm picking up an obstruction a half a mile ahead.
Michael, yarım mil ötemizde bir barikat belirledim.
If they make any trouble he should book them for obstruction!
Eğer itiraz ederlerse içeriye tıkarsınız.
And you're just about a gnat's hair away from getting busted for obstruction of justice.
Ve şu an adalete engel olmaktan tutuklanmaya, en yakın adaysınız.
michael, there's an obstruction ahead.
Michael, ileride bir tıkanıklık var.
[KITT] There's an obstruction ahead, Michael.
İleride bir tıkanma var, Michael.
- Could be an obstruction.
- Bir şey tıkıyor olabilir.
Obstruction of federal agents in the line of duty.
Federal ajanları görev başında engellemek.
Do you know what the term "obstruction of justice" is, mister?
"Adaleti engelleme" ifadesinin ne olduğunu biliyor musunuz, bayım?
I want you to tell us how you came into possession of this or I am going to have to place you under arrest for obstruction of justice.
Bunun sende ne aradığını söyle... aksi halde kanuna engel olmaktan seni tutuklamak zorunda kalacağım.
Was there a barricade, or an obstruction of any kind, that forced the car to stop?
Arabayı durmaya zorlayan bir barikat ya da herhangi başka bir engel mi vardı?
I could nail you for obstruction.
Ben tıkanıklığı için tırnak olabilir.
The head judge and two others marked you down for obstruction.
Baş hakem ve iki tane hakem engelleme yaptığını belirtmiş.
- An obstruction in the fourth lumbar.
- Dördüncü lomberde tıkanma var.
How about assault and battery, obstruction of justice, manslaughter?
Saldırı ve dayağa ne dersin? Adaleti engelleme ya da adam öldürme?
Bob Alexander and eight other members of the Mitchell administration were indicted on 34 counts of election law violations and obstruction of justice.
Bob Alexander ve hükümetin başka sekiz üyesi... seçim kanunlarını çiğnemek ve adalete engel olmakla ilgili... 34 suçtan yargılanacaklar.
Probably made before decomposition, and not from hitting any obstruction in the sewer line.
Muhtemelen ölmeden önce olmuş, ve kanalizasyon borularından kaynaklanmıyor.
That's obstruction of justice.
Yargıyı engelliyor.
If Voyles says you told him to back off the case, we face an obstruction charge.
Voyles açıklarsa, yasamayı engellemekle suçlanacaksınız.
No obstruction to mouth tissue.
Ağız dokusunda tıkanıklık yok.
Why didn't she just leave me the bowel obstruction that killed her?
Neden bana, onu öldüren bağırsak düğümlenmesini bırakmadı ki?
That's obstruction.
Mani olmak demek.
- Ever hear of obstruction of justice?
- Adaleti engellersen.
No, we are alleging only obstruction of justice.
Hayır, ama adaleti engellememeli.
You've been busy : obstruction of justice, tampering with evidence contributing to the delinquency of a minor.
Pek meşgulsün ; adaleti engelledin, delilleri yok ettin küçüğün suçuna ortak oldun.
Acute small bowel obstruction.
Akut ince bağırsak tıkanıklığı.
So I reached my hand in felt around, and pulled out the obstruction.
Elimi uzattım biraz etrafta gezdirdim, ve o şeyi çıkardım.
Detective Anthony Fiore pleaded guilty yesterday in federal court to charges of first-degree murder after the fact, grand larceny and obstruction of justice.
Dedektif Anthoniy Fiore dün federal mahkemede birinci dereceden cinayetin ardından hırsızlık yapma ve adaleti engelleme suçlamalarını kabul etti.
I was a scientist. In Russia, I was chief of obstruction.
- Obsesyon şefiydim.
Not obstruction, is obstetrics.
Obsesyon değil, obstetri.
-... gets us to obstruction of justice.
Adaletin engellenmesine sebep olabilir.
... were all indictable for obstruction of justice.
.. yargının engeli için o ihtamedilebilir.
Good. to protest the removal of squatters in the city- -... about two hours after vandalism, public harassment... and obstruction of traffic, the group dispersed- - Charlie, where have you been?
- Charlie, nerede kaldın?
Obstruction?
- Obsesyon? - Atraksiyon?