English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ O ] / Obviously i don't

Obviously i don't translate Turkish

494 parallel translation
I can't ever remember seeing anything quite like them they obviously don't come from any normal substance.
Daha önce böyle bir şey gördüğümü hatırlamıyorum. Açıkça normal bir maddeden gelmiyorlar.
Why, I don't know... but she'd obviously planned that they should go together.
Nedenini bilemiyorum ama onunla beraber ölmek istemiş.
Look here, Inspector, I don't know the meaning of this but obviously the man's lying.
Buraya bakın, Müfettiş, bunun ne demek olduğunu bilmiyorum fakat adam açıkça yalan söylüyor.
Well, I don't know what number Miss Inglewood gave you, but it was obviously the wrong one.
Şey, Bayan Inglewood'un sana hangi numarayı verdiğini bilmiyorum, fakat öyle anlaşılıyor ki yanlış numara vermiş.
Obviously, they don't know who I am.
Belli ki kim olduğumu bilmiyorlar.
I obviously don't have the talent of Farina or Micheletti but I do alright.
Farina veya Micheletti gibi yeteneğimin olmadığı çok belli ama kendime yeten biriyim.
Obviously, if I don't escape from here, we'll never get past "hello."
Eğer buradan kurtulamazsak,'Merhaba'muhabbetini hiç geçemeyeceğiz.
Obviously, if I don't know where a person lives or works, I can't work out the odds of running into them.
Ancak bu kişinin nerede oturduğunu ve çalıştığını bilmezsem ihtimalleri çıkarmada başarılı olamayacağım aşikâr.
When I say "between the eyes" Obviously I don't have to be that accurate.
"İki kaşın ortası" derken kesin olmam gerekmez.
Obviously. I don't know why you need all these cards, but if you do, I guess it's all right.
Öyle görünüyor. niçin bu kartlara ihtiyacın olduğunu bilmiyorum, fakat varsa da, sanırım sorun yok.
I don't like to say this... but obviously you were the target.
fakat açıkça hedefte siz varsınız.
Obviously - but I don't think he knows how few people we have left.
Besbelli öyle, ama ne kadar az kaldığımızı bildiğini sanmıyorum.
I don't know how many had their influence, some did obviously, some more than others, but Danny Kaye was the biggest influence because it made me want to be in show business.
Yani bunların çizgisinde bir manyaklık diyelim. Bazılarının açıkça etkisi oldu tabi ama kaçının etkiledi bilmiyorum. Kimi diğerinden fazla etkiledi ama en çok etkileyen Danny Kaye oldu çünkü şov dünyasına atılma isteği doğurdu.
Tung Chun, you obviously don't believe what I say.
Komser, belli'ki söylediklerime inanmıyorsun.
Of course, I don't know what your mission was but obviously it just isn't on now, is it, colonel?
Tabii göreviniz neydi bilmiyorum ama herhalde artık yapamazsınız, değil mi yarbay?
Obviously, I did. Don't jump to conclusions about that impulse.
Bu arzularin sonuçlarina atlama hemen.
They obviously thought it was... ( Baldrick ) I don't think they thought it up.
Alenen öyle düşünmüşler... ( Baldrick ) Öyle düşündüklerini hiç sanmıyorum.
I don't think that selling admission... to an obviously unqualified student... is very ethical or honorable.
Yetersiz bir öğrencinin kabulünü, kesinlikle etik dışı ve şereften yoksun buluyorum.
I'm s... I didn't... mean to pry, and, uh, you obviously don't want to tell me, so we'll just...
Ben özel hayatına karışmak istemezdim..., ve açıkçası, sen bana anlatmak istemiyorsun.
Obviously, I want to go to Kristin's wedding, but I don't...
Tabi ki Kristin'in düğününe gitmek isterim ama...
Well, I'm going shopping, so if I don't come back in four days, eat without me, and if I do come back, call the doctor, because obviously, I don't know who I am.
Şöyle başlayan sözünü hatırla, "Casablanca'nın renkli versiyonunu izlerim izin vermeden önce- -" Evet, biliyorum, biliyorum.
You obviously, you just don't understand what I'm trying to do.
Açıkçası sen ne yapmaya çalıştığımı anlamıyorsun.
I don't have time for this nonsense. Well, we obviously got the bastards worried now.
Diğer ekiplerle telsiz aracılığıyla konuşan ikinci gözcü, bütün alanı görüyordu.
Obviously I don't have to.
Görünüşe göre mecbur değilim.
I don't know why. He obviously knows what he's doing.
Bilmiyorum ama, sanki ne yaptığını biliyor gibi.
The judges have their favorites and they obviously don't include Moseley and Dorsey. It looks like the Weidermans will join Neuman and Pekurovsky on the olympic team.
Hakemlerin kendi favorileri var ve bunların arasına belli ki Kate Moseley ile Doug Dorsey'i katmamışlar Öyle gözüküyor ki Weidermanlar Neuman ve Pekurovsky'e olimpiyatlarda eşlik edecek.
They didn't mind, because... I don't want to totally trust my childhood memories, obviously, but the family was split up.
Eğer 20 dakikanız varsa ve sunucu beş dakikasını ısınmak için harcıyorsa,... Chomsky'nin neyi bilmediğini bilemem.
You obviously don't give two hoots about your own life, sir, but I do.
Hayatınıza iki kuruş değer vermiyorsunuz bayım, fakat ben veriyorum.
Now, I don't know what you got going on here but obviously, we all need a vacation a little bit more than I thought.
Burada neler oluyor bilmiyorum ama açıkçası, hepimizin benim düşündüğümden fazla bir tatile ihtiyacı var.
Listen, Buck, obviously I don't need to talk to you about the importance of player morale.
Dinle, Buck, sana oyuncuların morallerinin yüksek olmasının önemini anlatmama gerek yok herhalde.
But since you obviously don't want the house, I have the perfect solution.
Ama evi istemediğinize göre, mükemmel bir çözüm buldum.
Obviously, I don't know.
Açıkçası bilmiyorum.
You've obviously had more time to think about this than I have so why don't you answer one question for me : How can I ever trust you again?
Belli ki bu konuda senin bana göre düşünecek daha çok vaktin olmuş bu yüzden lütfen neden benim için bir soruyu yanıtlamıyorsun :
I don't know where they're being taken, but there's obviously some problem getting them back.
Bilmiyorum, ama onları geri almanın sorun olduğu ortada.
I don't know where you are, Michael, but wherever you are you obviously enjoy being there more than spending time with me.
Nerede olduğunu bilmiyorum... ama belli ki orada olmak benimle olmaktan daha çok hoşuna gidiyor.
Well, I'm obviously the dumbest person on earth... so why don't you tell me what I'm supposed to ask.
Belli ki dünyanın en aptal kişisi benim... o yüzden niçin neyi sormam gerektiğini söylemiyorsun.
Obviously, you and I don't see eye-to-eye on this issue.
Bu konuda anlaşamadığımız belli.
So obviously there's some connection to me but I don't know what it is.
Bence kesinlikle benimle bir bağlantısı var ama ne olduğunu bilmiyorum.
I mean he obviously worked this thing out pretty well, Scully, so if there's anything you can get out of Mrs. Tanner tonight, anything at all, at this point we don't have much else to go on.
Bu işi çok güzel planlamış, Scully. Bayan Tanner'den öğrenebileceğin en ufak şey bile şu noktada bize çok yardımcı olur.
I'm... I didn't mean to pry, and you obviously don't want to tell me, so we'll just...
Ben özel hayatına karışmak istemezdim ve açıkçası, sen bana anlatmak istemiyorsun.
Obviously you want me to say something in particular. I don't know what it is, but you want me to agree with you or say that you're right or something. But I wouldn't take it.
Açıkçası, sanki bana bir şeyler söylemeye çalışıyor gibisin, ne olduğunu bilmiyorum ama seninle aynı fikirde olmamı istiyorsun ya da senin haklı olduğunu söylememi, ama ne olduğunu anlayamadım.
I obviously don't know anything about you.
Açıkçası senin hakkında hiçbirşey bilmiyorum.
- Alright, look, I don't know what's going on between us... but obviously it's something that set you off.
- Pekala, bak, Aramızda neler olduğunu bilmiyorum... ama seni kızdıran birşeyler olduğu belli.
You obviously want to get married... and I don't know what I want.
Sen evlenmek istiyorsun ve ben ne istediğimi bilmiyorum.
Obviously I don't.
Belli ki hatırlamıyorum.
Look, I don't know what went on between the two of you, but it's obviously over now.
Bak, aranızda geçen şeyin ne olduğunu bilmiyorum, ama besbelli ki şu andan itibaren bitmiş durumda.
Obviously, I don't.
Açıkçası, anlamıyorum.
Billy, I, I don't know what's going on. Obviously, you're... you're going through something.
Billy, neler olup bittiğini bilmiyorum ama görünüşe göre sıkıntılı bir dönem geçiriyorsun.
There's obviously something to it, if you can still... I don't live in a dream universe, Mom!
- Ben hayal dünyasında yaşamıyorum.
Leela, I don't understand this world, but you obviously do.
Leela, ben bu dünyayı anlamıyorum, fakat sen kesinlikle anlıyorsun.
Yeah. I mean, obviously, I don't turn you on anymore.
Evet, belli ki artık seni tahrik edemiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]