Occupant translate Turkish
170 parallel translation
The real occupant of the room 29...
29 numaralı odanın kağıt üzerindeki müşterisi...
There was another occupant in that garage... an enormous, foreign-built automobile.
Garajın bir sahibi daha vardı. Kocaman yabancı bir araba.
Occupant : a Mrs. Van Dorn.
Bayan Van Dorn orada oturuyor.
- Ah, occupant issued, I see.
- Bir yerleşim belgesi demek.
Was Mrs Fennan, would you say, on intimate terms with the occupant of the other stalls?
Sizce Bayan Fennan... yanındaki koltuğun sahibiyle sıkı fıkı mıydı?
The other occupant of the stalls was Blondie.
Öbür koltukta oturan kişi Blondie'ydi.
Main occupant : first surname.
- Asıl kiracı.
A room should reflect its occupant.
Bir mekan, içinde olanın kişiliğini taşımalı.
About it's next occupant.
Sonraki kiracı.
Acceleration keeps the machine and occupant outside all time spheres... -... conscious, but vaporized.
İvme makineyi tutar ve kişi bilincin algıladığı zamanın dışına çıkar, fakat buharlaşır.
If the occupant is injured during a flight the passenger is returned to the point of departure.
Eğer kişi uçuş sırasında yaralanırsa yolcu kalkış noktasına geri döndürülür.
You're the only occupant of the attic.
Çatı katında kalan tek kişi sensin.
And there will be pitch and yaw thrusters to enable the occupant...
İleri geri ve dönüş levyeleri, yolcunun...
It might, or might not bite the occupant of the bed.
Yılan yatakta bulunan kişiyi sokabilir ya da sokmayabilirdi.
Shuttle occupant, identify yourself.
- Açık. Mekik yolcusu, kendini tanıt.
Transporter 2, prepare to beam the occupant of the scoutship directly aboard.
Keşif gemisindeki şahsı ışınlamaya hazırlanın.
Computer, identify the occupant of the detention cell.
Bilgisayar, hücredeki kişinin kimliğini tespit et.
We have reason to believe that your wife was the other occupant of that car.
Arabadaki diğer yolcunun sizin karınız olduğuna inanmak için nedenlerimiz var.
Occupant.
Kiracıya.
My mail is addressed to "occupant" because, Max, I am the fucking occupant of my place!
Benim mektuplarım orada oturan kişiye yollanmış. Çünkü Max, orada oturan kişi benim.
You, on the other hand, are no longer an occupant.
Ayrıca artık sen orada oturmuyorsun.
"The premises, occupant." A search...
"Her tarafı darmadağın ettiler." Arama emri...
Sensors are reading one occupant... human.
Sensörler içinde bir kişi olduğunu tespit etti... insan.
Chao, see if you can get the name of the future occupant here.
Chao, yarın buraya gömülecek kişinin ismini bulabilir misin?
... designed to take a single human occupant into space presumably to the star Vega.
... bir insanı uzaya, tahminen Vega'ya götürmek için gönderildiği sanılıyor.
"There is every indication that this is beyond our capabilities, that this endeavor will fail and that the Machine's occupant will pay for it with his life."
"Belli oluyor ki yeteneklerimizin ötesindeki bu çaba başarısız olacak ve Makineye binen bunu hayatıyla ödeyecektir."
Was the victim the only occupant of the residence? Yes, sir.
Evde ikamet eden tek kişi kurban mıydı?
"Dear occupant : Because of your fine credit history you have been preapproved for a Money Bank charge card."
" Sayın Ev Sahibi, kredi kayıtlarınızın iyi olması nedeniyle Money Bank kredi kartı almaya hak kazandınız.
One occupant aboard.
Güvertede bir kişi var.
The previous occupant had been a bit of a shut-in.
Burada daha önce oturan kişi kendini adeta hapsetmişti.
The camel gets to stay in the tent, and the occupant is thrown out!
Deve çatırda kalsın, işgalciyi dışarı atın!
Occupant lighting mode.
İşgalci aydınlatma modu.
The occupant was badly injured.
İçerideki kötü yaralanmıştı.
Besides, the occupant of the Prowler is a Relgarian
Öte yandan, Haydudu bir Relgaryalı kullanıyor
Hardly two blocks away meet the man who is to be the final occupant of that booth.
Neredeyse iki blok ötede bu kulübenin son müşterisiyle tanışın.
How are you coming with the canvass for the fifth occupant of the craft?
Beşinci uzaylının aranması nasıl gidiyor?
So what do we know about our previous occupant?
Odanın bir önceki müşterisi hakkında neler biliyoruz?
The Vatican deemed its occupant dangerous enough to include it on The List of Avignon, of which, by the way, we hold a copy.
Vatikan, onun içindekinin çok tehlikeli olduğunu düşünüp Avignon Listesi'ne eklemiş, bizde bir nüshası var.
These electrodes were collecting biometric data from the occupant.
Bu elektrotlar yolcudan gelen biyometrik verileri topluyorlardı.
Check the occupant.
Ev sahibine bak.
The fire department was too late to save the occupant but managed to contain the fire before it spread.
İtfaiye görevlileri yangını kontrol altına almayı başardılar. fakat maktulu kurataramadılar
Where is it headed now I'm the occupant?
Şimdi ben burada olduğuma göre nereye gidecek?
Dirk abrams, the last occupant of kensington arms.
Dirk Abrams, Kensington Arms'ın en son sakini.
Occupant is a civilian named Thorne. Robert J.
Kiracı bir sivil, Robert J. Thorne.
But on land those shells serve just as well to keep the occupant nice and moist.
Karada bu kabuklar, sadece ev sahibini rahat ve nemli tutmaya yarar.
There was an occupant in room 10.
10 numaralı odanın müşterisi.
You're speaking of the occupant theory.
Müşteri teorisinden bahsediyorsun.
There has to be an occupant. Right?
Odanın bir müşterisi olmalı, değil mi?
There's no occupant.
Müşteri yok.
The occupant and the eye.
Müşteriyi ve gözü.
- Occupant?
- Ya içindeki?