Often translate Turkish
18,276 parallel translation
And the pair of them often played the two-backed beast, joyfully rubbing their bacon together.
Ve çifti sık sık iki destekli canavar oynuyordu. Neşeyle pastırmalarını birlikte sürtün.
It makes you think, dream about them, these are the nightmares I relive often...
Onları rüyalarınızda görürsünüz. Yaşadıklarımı kâbuslarımda tekrar tekrar görürüm. Hem de sık sık.
Well, I often like a healthy serving of cat food on a Friday night, instead of Chinese.
Genellikle sağlıklı bir kedicilik hizmetinden hoşlanırım. Çin yerine bir Cuma akşamı.
Well, your expectations have often been your downfall, Charles.
Tahminlerin hep düşüşünü hazırlamıştır Charles.
I try to get back as often as i can.
Elimden geldiğince sık gitmeye çalışıyorum.
Often given to flights of fancy.
Sık sık hayal ürünü şeyler uydurur.
Quite often I's left, instead of right.
Genelde sağ yerine sol olurum.
Often enough on a clear night
Hava açık olduğunda görebilirsin.
It's strange,'cause as an adult, I'm often told no.
Garip, yetişkin olarak, Sıklıkla hayır söylendi.
Well, how often does he come in?
Buraya ne sıklıkla geliyor?
Psycho's the word. Often though, that kind of girl's good in bed.
Geri zekalı ama bu tür kızlar genelde yatakta harikalar yaratır, bilirsin.
Since then, I've often wondered.
O zamandan beri merak ediyorum.
Plus, every time you visited my website this week, which was quite often, it was from an IP in Virginia.
Ayrıca bu hafta web sitemi her ziyaret ettiğinde ki bu çok sıktı, IP adresi Virginia'dan geliyordu.
Who, more often than not, don't have the full picture or neglect to report it.
Çoğunlukla tam resmi görmeyen ya da bunu haberleştirmeyi ihmal eden kişilerdir.
Your friend, how often did she see it?
Arkadaşın, kaç kez gördüğünü gördü mü?
Often.
- Sıklıkla.
Sometimes I feel okay about things. Not often.
Çok sık olmasa da kimi zaman bazı şeyleri iyi sezerim.
If you are referring to romantic entanglement, Watson, which I rather fear you are, as I have often explained before, all emotion is abhorrent to me.
Romantik ilişkilerden bahsediyorsan Watson, ki korkarım öyle daha önce sık sık açıkladığım üzere, tüm duyguları tiksindirici buluyorum.
Aunt Bima, you often hum this tune.
Teyze Bima, sık sık bu melodiyi mırıldanırsın.
You should go to church more often, outside of office hours, James.
Kliseye daha sık uğramalısın. İş saatleri dısında James.
Often photographers used various lighting tricks to create interesting photos to build up hype for their meetings.
Fotoğrafçılar genellikle çeşitli aydınlatma hileleri kullanarak ilginç fotoğraflar oluştururdu. Böylece görüşmelerindeki insanları kandırırlardı.
Witch bottles have often been found buried in the hearse of very old houses.
Cadı şişeleri genelde eski evlerin bahçesinde gömülü halde bulunur.
Apparently, he experimented often with drugs.
Görünüşe göre uyuşturucu yapmayı deniyormuş.
Like many actors I've often dreamed of what I'd say on such an occasion.
Birçok oyuncu gibi, sıklıkla böyle bir vesile ile söyleyeceğim şeyleri hayal ettim.
And do you come here pretty often? - Yes, I do.
Buraya sık sık gelir misin?
We should really have people over more often.
Gerçekten daha çok ziyaretçimiz olmalı.
Is that because you have sex so often, it kind of just all blurs together?
Çok sık seks yaptığın için ayrıntıları karıştırıyorsun, öyle mi?
It's called a redacted document, edited to render unreadable any content the FBI deems a threat to national security, or, more often, to the security of the workings of the FBI itself.
Bunun ismi basılı evrak, okunulmasın diye düzenlenmiş. FBI'daki her bilgi ulusal güvenlik için bir tehdit oluşturuyor. Ya da daha çok, FBI'ın kendi çalışmalarının güvenliğine karşı bir tehdit.
Which is often.
Hemen her zaman.
How often do you think the owner of a bank visits his branches?
Banka sahibi, şubelerini ne sıklıkla ziyaret eder sence?
It's more often while I'm listening.
Dinlemeye başladığım zamanlar oluyor.
The problem is it's so often about getting things done.
Asıl sorunun kendini sürekli bir şeyleri halletmeye odaklamış olman.
How often do I fall in love?
Her gün aşık mı oluyorum ben?
Do you come here often?
- Buraya sık sık gelir misin?
I often thought of you over the years, Arthur.
Geçen yıllarda seni çok düşündüm Arthur.
- Do you do this often?
- Bunu sıkça yapar mısın?
- You know how often she calls?
- Ne kadar sık aradığını biliyor musunuz?
As often as you like.
Ne zaman istersen.
- Yes, I don't recall seeing her often.
- Evet, onu sık gördüğümü hatırlamıyorum.
Though it so often is what people deserve.
Çoğu zaman insanlar onu hak etse dahi...
Haitian migrants often travel by the Bahamas en route to the United States.
Haitili göçmenler sıklıkla Bahama'dan Amerika'ya gidiyor.
You are a strong asset, whose reckless actions are often a liability.
Pervasız eylemlerinle işlerimizi tehlikeye atabilen güçlü bir ortaksın.
It's not often I see a prisoner leave you speechless.
Bir tutuklunun karşısında nutkunun tutulduğunu pek görmemiştim.
Often, a drunk underachiever.
Genellikle de sarhoş.
Are you often unable to reach a compromise with people... whom you don't see eye to eye with?
Aynı fikirde olmadığın insanlarla anlaşamama sorununu sıklıkla yaşar mısın?
I wouldn't say often, sir.
Sıklıkla diyemem efendim.
"This man of dark deeds but of large heart... " who often at noonday would lie down... to sleep under its shade. "
Karanlık ihtiyaçları olan bu koca yürekli adam öğle saatinde gölgenin altına uyurdu.
Polls are of course a useful tool, but they can often be misleading.
Anketler pekâlâ işe yarar şeylerdir ama sıklıkla yanlış çıkabilir de.
It's not often someone like you frequents our establishment.
Sizin gibi biri sık sık müessesemize uğramaz.
When I'm lonely, which is not nearly as often as before
Yalnızken, ki bu artık eskisi kadar sık değil onunla konuşuyorum ve beni gerçekten de duyuyor.
I am aware how painful this must be for you, but the truth is often vexing.
Ancak gerçek çoğu zaman üzücüdür.