Okun translate Turkish
185 parallel translation
Well, if it's a prop, it's really well-made'cause you see the barbs. They're curved.
Sahteyse epey iyi yapılmış çünkü okun ucunu görüyorsun ya kavisli.
And they taught me how to make the best bow and arrows too.
En kaliteli yay ve okun nasıl yapılacağını da öğrendim.
The arrowhead's right over Quayne's heart, Nathan. - It's got to come out.
Okun ucu Quayne'nin kalbine çok yakın bir yerde.
The time I met up with a party of Osages... and got an arrow in my sixth lumbar vertebra.
Oh, sırtım. Osega'yla tanıştığım o partideki okun bir hatırası
Have you got a real Indian arrow?
Gerçek yerli okun var mı?
Each arrow has a meaning.
Her bir okun anlamı vardır.
She took off the way that arrow is pointing.
Şu okun işaret ettiği yoldan gitmiş.
Though this may be a spirit creature, it would not jest with your arrow poised at it`s heart.
Bu, ruhani bir yaratık olmasına rağmen kalbine hedeflenmiş okun ona komik gelmeyebilir.
There will be a great loss of blood... but the arrow must be withdrawn immediately.
Çok fazla kan kaybedecek ama... Okun derhal çıkarılması gerekiyor.
It is the wish of my husband that the arrow shall not be removed.
Kocamın isteği, okun çıkarılmamasıdır.
- Your arrow.
- Okun.
Whether'tis nobler in the mind to suffer The slings and arrows of outrageous fortune...
Bu haşmetli ızdırap çekse de okun ve yayın inanılmaz gücü...
And the Arkenstone, the white heart of Dale, was the arrow-head destined for the black hart of Slag.
Arkentaşı, yani Dale'ın Beyaz Kalbi de, Slag'in habis kalbine yönelen okun ucu oldu.
A chemical analysis of that dart.
Okun kimyasal analizi.
Three seconds for flight of arrow?
Okun uçuşu üç saniye mi sürer?
The arrow wasn't meant for Captain Carrol.
Okun hedefi Yüzbaşı Carrol değildi.
I want you to cut a groove in the shaft of this arrow just deep enough for a good pinch of gunpowder.
Senden bu okun gövdesine bir oyuk açmanı istiyorum. Sadece bir miktar barut alabilecek kadar derinlikte.
Plug the holes both sides.
Okun her yerini yosunla sıva.
Look how short the arrow is.
Şu okun kısalığına baksana.
Launched, the arrow has no choice but to seek its target.
Fırlatıldığında, okun hedefe gitmekten başka seçeneği yoktur.
The owner of this dart.
Bu okun sahibi olan kız.
I'd sure like to shoot your bow and arrow.
Senin okun ve yayınla atış yapmak isterim.
Where this falls, John put us close and leave us there.
Bu okun düştüğe yerde, John bizi yan yana koy ve orada bırak.
I have also made use of the Ice Arrow and trapped all the heroes here
Diğerleri de okun zehriyle... komada ve elimizde hapisler!
Because he needs his knife, but I need no weapon.
Çünkü okun kılıca ihtiyacı var, ama benim bir silaha ihtiyacım yok.
I hope the spell Madam put on this arrow works
Umarım Madam'ın bu okun üzerine koyduğu büyü işe yarar.
I didn't sign on for this shit.
Bu b.okun üzerine imza atmadım.
The arrowhead is still there.
Okun ucu hala burada.
Now if she waves her hand around you can see the arrow moving, and soon she's going to approach the door and touch it with the hand, with the arrow, it opens the door. And through we go into the corridor.
Şimdi elini oynatırsa, okun hareket ettiğini görebilirsiniz ve birazdan kapıya yaklaşacak ve eliyle ya da okla kapıya dokunacak kapıyı açıyor ve bir koridora geçiyor.
And if she keeps on looking, they produce an extra protein, so deadly that one drop on the tip of an arrow could kill a fucking rhino in 2 seconds.
Ve eğer kadın bakmaya devam ederse, o kadar fazla üretmeye başlarlar ki okun ucundan düşen bir damla lanet olası bir gergedanı 2 saniyede öldürebilir.
If you find enough force in yourself... you will be able to change the course of the arrow.
Eğer kendinde yeterli kuvveti bulursan... Okun güzergahını değiştirebilirsin.
If you find enough force in yourself, you will be able to change the course of the arrow.
Kendinde yeterli güç varsa Okun yönünü değiştirebileceksin.
Gentlemen, I go now to discover the exact length, width and depth of the shaft.
Beyler, Şimdi keşfetmeye gidiyorum.. tam olarak uzunluk, genişlik okun derinliği.
Do you think he's the one the spinning arrow was pointing to?
- Rüyam mı? - Sence dönen okun gösterdiği O'muydu?
Now, break the arrow head.
Şimdi de okun kafasını kır.
Mr. President, this is Dr. Okun.
Bay Başkan, bu, Dr. Okun.
Fine.
Tamamdır, Dr. Okun.
Dr. Okun?
Doktor Okun?
Will I succumb drilled by an arrow...
Bir okun delmesiyle yenilmem...
So the animal's down before it even feels the dart.
Yani, hayvan okun battığını hissetmeden, düşüp ölür.
But you have to admit a lot of the arrows are pointing in her direction.
Fakat birden çok okun onu işaret ettiğini kabul etmek zorundasın.
The small triangle between her legs is like the head o fan arrow... which points, "Go here!"
Bacaklarının arasındaki küçük üçgen "Bu taraftan" diyen bir okun... başını andırır.
She took an arrow that was meant for me.
Bana gelen okun önüne attı kendini.
The Visigoths assumed the arrow came from the Huns, took revenge, and won the day for us.
Vizigotlar, okun Hunlardan geldiğini intikam aldığını ve bunun için kazandığımızı varsayıyorlar.
She is the arrow.
O okun ta kendisi.
The bow is meant to find the ring!
Bu okun yazgısı yüzüğü bulmaktır!
Here's your arrow.
İşte okun.
That arrow came too close!
Okun da çok yakına düştü!
( man ) The ceremonial shooting of the flaming arrow through the coronation ring.
Taç haklasından yanan okun atılması töreni.
What lies within that dart, just begging to course its way through your veins is an incredibly potent and quite infallible truth serum.
O okun içinde bulunan ve iznin olursa damarlarında yolunu arayan şey son derece etkili ve oldukça güvenilir bir gerçeklik serumu.
I see it on the barb.
Bunu okun ucunda görüyorum.