On its own translate Turkish
1,066 parallel translation
One day, it started working on its own.
Bir gün bilgisayar kendiliğinden çalışmaya ve bağımsız işlemler yapmaya başlamış.
The Party drops bombs on its own citizens.
Parti kendi vatandaşlarının üstüne bomba atıyor.
It rubs against your tongue, hurting, insisting on its own importance.
Diline sürter durur, canını acıtır kendi önemini diretir.
On its own, I hope.
Umarım tarafsız.
I'm afraid this might go off on its own.
Durduğu yerde patlar diye.
The machine works on its own.
Makina kendisi çalışır.
My fiancée says heart decides on its own.
Nişanlım bunun vicdanının sesi olduğunu söylüyor.
It's coming on its own.
Kendiliğinden geliyor.
The right arm's moving on its own...
Kendi kendine hareket ediyor...
It swallowed me up, and then it shot up a helicopter, all on its own!
Önce beni içine hapsetti, sonrada kendi kendine helikopteri düşürdü.
The next time, my hand flies on its own, for where I come from, there are penalties when a woman lies.
Bir dahaki sefere, beş kardeş geliyor. Geldiğim yerde, yalan söyleyen kadınlar cezalandırılır.
His head must weigh 50 pounds on its own.
Yalnızca kafası 25 kilo çekiyordur.
My power's acting on its own...!
Gücüm kendi kendine hareket ediyor...!
A local Shiite spokesman living in Madrid... stated that the commando group was acting on its own... without any connection to the Shiite community.
Madrit'te yaşayan bir Şii sözcü bu komando gurubunun kendi başlarına hareket ettiğini... Şii toplumu ile bağlantısının olmadığını söyledi.
My relationship with her stands well on its own without help from you.
Onunla olan ilişkim siz yardım etmeseniz de iyi.
Not on its own at any rate.
Kendi kendine olamaz.
Look, it's moving on its own.
Bak, kendi başına hareket ediyor.
You think your underwear just stops dancing all on its own?
İç çamaşırın dans etmeyi kendi kendine mi bırakıyor sanıyorsun?
Open it, and it closes on its own.
Sen açarsın, kendi kendine kapanır.
Your hand is feeling very light, my dear, so light that I'm afraid if I were to let go of it, it would just float up, all on its own.
Elinin hafiflediğini hissediyorsun canım, o kadar hafifliyor ki elini bırakırsam tek başına havada asılı kalmasından korkuyorum.
And what will you say when the great faceless mass comes calling on its own initiative?
Bu yüzsüz kitle, hesap sormaya geldiğinde ne diyeceksin?
After a while, the ass started talking on its own.
Bir süre sonra kıç kendi adına konuşmaya başladı.
It looks as if one of Svenning's oxen has gone off on its own.
Svenning'in öküzlerinden biri de kendi kendine gitmiş gibi gözüküyor.
It gets cold, it just falls down on its own.
Hava soğuyunca kendi kendine düşüyor.
Will this creature be able to survive on its own without the parent?
Ebeveyni olmadan, kendi başına hayatta kalabilir mi?
My lecture will have to stand on its own.
Konuşmam kendi ayakları üzerinde durur.
But, of course, this is just to illustrate my confidence that chance on its own could never make an eye or a 747.
Ama elbette bu, şansın tek başına bir göz ya da 747 oluşturmaya yetmeyeceğine olan inancımı göstermek için yaptığım birşey.
The true story is that hydrogen peroxide on its own does decompose to form oxygen and water, but it needs a catalyst under the normal conditions to do that.
İşin aslı, hidrojen peroksit gerçekten de tek başına ayrışarak oksijen ve su oluşturur. Ama bunu yapması için normal şartlar altında bir katalizöre ihtiyacı vardır.
Because I could make any part of my body move on its own.
Çünkü vücudumun herhangi bir parçasini istedigim zaman oynatabiliyorum.
Problems such as acid rain, ocean pollution... the diminishing ozone layer... cannot be tackled by one country on its own.
Asit yağmurları, okyanusların kirlenmesi... Ozon Deliğinin büyümesi gibi problemler var... Bunlar tek bir ülkenin baş edebileceği problemler değil.
I don't know what's happening, but the reaction is stabilizing on its own.
Kaptan, neler olduğunu bilmiyorum ama reaksiyon kendiliğinden dengeye giriyor.
If you believe in your dreams, no tornado, volcano or typhoon can knock you "out of love," because love exists on its own.
Rüyalarınıza inanıyorsanız hiçbir kasırga, yanardağ ya da tayfun sizi aşkın dışına itemez ; çünkü aşk, kendi başına var olur.
There's one here on its own.
Burada kendi başına bir tane var.
This one on its own.
Şu, tek başına.
" It Does Not Insist On Its Own Way.
" Kendi yolunda ısrar etmez...
It's small and tough because it had to make it on its own.
Küçük ve sert, çünkü tek başına var olmaya çalışmış.
It's forbidden to make one so young so helpless that cannot survive on its own.
Bu kadar genç, bu kadar çaresiz... başının çaresine bakamayacak birini... vampir yapmak yasaktır.
Toasted. Dry. On its own.
Kızarmış, sade.
It initiates a nuclear counterstrike on its own.
Kendi başına bir nükleer karşı saldırıyı düzenleyebiliyor.
Betty, my report did nothing your belly wouldn't announce on its own.
Betty, benim ihbarıma gerek yok. Karnın her şeyi ortaya koyuyor.
You will actually kiss another human being right on the head but if one of those hairs should somehow be able to get out of that skull and go off on its own it is now the vilest, most disgusting thing that you can encounter.
Aslında insanların kafasından öptüğünüz oluyor ama saç tellerinden biri yerinden çıkarsa, birden karşılaşabileceğiniz en berbat, en iğrenç şey haline geliyor.
I just think the subject should resolve itself based on its own momentum.
Sadece konu kendi akışı içinde kendi kendine değişebilirdi.
If the pain has not subsided on its own by then, we'll attempt to decrease the sensitivity of the nerve in that region.
Eğer acıları dinmeyecek olursa, o bölgede bulunan sinirlerin hassasiyetini, düşürme girişiminde bulunuruz.
Life keeps a balance on its own.
Yaşam dengeyi korur.
On the 23rd day of the month of September in an early year of a decade not too long before our own the human race suddenly encountered a deadly threat to its very existence.
23. Gününde Eylül ayının yüzyılın başlarında fazla geçmişte değil insanoğlu aniden karşılaştı ölümcül bir tehdir ile...
It did that on its own!
Kendi kendine oldu!
It's like every choice or decision you make... the thing you choose not to do... fractions off and becomes its own reality, you know... and just goes on from there forever.
Yaptığın her tercih ve verdiğin her karar... yapmamayı seçtiğin şey... parçalanır ve kendi gerçekliğini oluşturur, yani... ve sonsuza kadar oradan gider.
It's taken my entire life... but I can now say that I've practically given up on not only my own people... but for mankind in its entirety.
Bütün hayatımı aldı... ama şimdi söyleyebilirim ki sadece kendi halkımdan değil... bütünüyle insanoğlundan da umudumu kestim.
A vampire bat must consume ten times its own weight in blood each day, or its own blood cells will die.
Bir vampir yarasa ağırlığının on katı kan tüketmelidir günde, yoksa kan hücreleri ölür.
Living on your own has its perks.
Yalnız yaşamanın iyi yönleri var.
Then with the seven green tongues of seven green tigers... of seven green seas... it caresses it, kisses it, wets it... and pounds on its chest, repeating its own name.
Sonra yedi denizin Yedi yeşil kaplanının yedi yeşil diliyle onu öpüp okşayıp ıslatıyor... göğsüne dökülüp adını tekrarlıyor.