English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ O ] / On purpose

On purpose translate Turkish

3,843 parallel translation
Water, and on my way back from the cellar I saw something that scared me so badly I locked myself in here on purpose.
Mahzenden geri dönerken beni o kadar korkutan bir şey gördüm ki kendimi buraya kilitledim, kasıtlı olarak.
You did this on purpose?
Bilerek mi yaptın?
Are you being rude on purpose?
Kasten mi böyle kabasın?
Yeah, but never on purpose.
Tabii, kendini zorlayarak mı.
It's like you were trying to distract me on purpose.
Sanki bilerek dikkatimi dağıtmak istiyorsun gibi.
But that's on purpose too!
Bunu bilerek yaptık!
I tanked the note on purpose.
- Bilerek yenildim.
He pretended to be flying straight but in actuality he was flying off tangent on purpose
Düz uçuyormuş gibi rol yapsa da aslında kasıtlı olarak teğet açıdan uçuyordu.
She did it herself on purpose.
kendi kasten yaptı.
She did that on purpose.
kasten yaptı.
And sometimes on purpose -'cause I enjoy... " "The sensation."
"Hatta bazen bilerek çünkü o his hoşuma gidiyor."
On purpose...?
Amaçla...?
I stabbed her, Possibly on purpose but probably on accident.
Bir ihtimal bilerek ama muhtemelen kazayla.
I fell on purpose, and it worked.
- Bilerek düştüm ve işe yaradı da.
'Sometimes I think she's being a bitch on purpose.
'Bazen bilerek sürtük gibi davrandığını düşünüyorum.
Maybe he tanked the tests on purpose.
Belki de testi kasıtlı olarak geçmedi.
I didn't choose you on purpose!
Bilerek seni seçmedim!
You did that on purpose, didn't you?
Bunu bilerek yaptın değil mi?
I thought someone scratched it on purpose.
Birileri bilerek çizmiş diye düşünmüştüm.
So you picked a fight with the Lees on purpose.
Leelerle kavgayı kasten çıkardın demek.
Do you doctors write like dunces on purpose?
Siz doktorlar bilerek mi mal gibi yazıyorsunuz?
Not on purpose.
Bilerek olmadı.
Hey, you're doing that on purpose.
Hey, bunu bilerek yapıyorsun.
But maybe he didn't run out on dad - - I mean, not on purpose.
Belki babamdan kaçmamıştır, yani isteyerek yapmamıştır.
Or do you just look the other way on purpose?
Yoksa diğer kısmı kasten mi görmüyorsun?
You did that on purpose!
Bilerek yaptın!
Are you gonna screw up the surgery on purpose
Yapacaksın berbat mı bilerekameliyat
Yeah. They were doing it on purpose.
Bunu bilerek yapıyorlardı.
Someone sent her on purpose.
Birileri onu maksatlı göndermiş.
See, you know what I think happened? I think you sent us in the wrong direction on purpose.
Bence bizi bilerek yanlış tarafa yönlendirdin.
On purpose?
Kasten mi?
Okay, Beth probably shot Maggie Chen on purpose. She never told us anything about this.
Beth muhtemelen Maggie Chen'i kasten vurdu ve bize bu konuda hiçbir şey söylemedi.
I shot her on purpose.
Onu bilerek vurdum.
Are you doing this on purpose?
Bunu bilerek mi yapıyorsun?
- On purpose?
- Kasıtlı mı?
He tanked on purpose?
Bilerek mi başarısız olmuş?
Somebody smashed it on purpose to attract the attention of the law.
Birileri, polisin dikkatini çeksin diye mahsus kırmış onu.
Come on. That one had to be on purpose.
Yapma ama, bunu bilerek yaptın artık.
Think someone could have done that to your car on purpose?
Birisi arabana bunu kasten yapmış olabilir mi?
Yes? I don't wanna tell you how to do your job, but I just saw a guy drop that bag under that chair and then just walk away. I thought he forgot it, but it really looked like he left it there on purpose.
- İşinize karışmak istemem ama şu çantayı şuradaki sandalyenin altına bırakıp uzaklaşan bir adam gördüm.
What, you didn't do it on purpose?
- Bitti artık, tamam mı?
- Like she did it on purpose?
- Bilerek mi yaptı yani?
He's doing this on purpose!
Resmen bilerek yapıyor.
Was it on purpose?
Bile bile mi?
Are you losing this on purpose? - What?
Bunu bilerek mi kaybediyorsunuz?
People are drunk, they'll just think you did it on purpose.
Herkes sarhoş, bilerek yaptığını düşüneceklerdir.
Yes, but it just felt on purpose...
Evet, ama bilerek yaptın gibi geldi.
So, you're telling me that your purpose on Earth is to look out for, like a superhero, 533 children.
Yani sen diyorsun ki senin bu dünyadaki amacın, süper kahraman gibi bu 533 çocuğa göz kulak olmak.
But Rose is doing it on purpose.
Arada büyük fark var.
George, she's questioning her purpose on planet earth. A new squeaky toy or an $ 8 milk-bone is not gonna cut it.
George, şuan hayattaki amacını sorguluyor yeni bir oyuncak yada bir kemik hiçbir şeyi çözmez.
It had to be on purpose.
Mahsus olduğu belli.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]