One day at a time translate Turkish
359 parallel translation
One day at a time, I guess.
Günler birer birer geçiyor sanırım.
Live it one day at a time.
Gününü yaşa.
- Just one day at a time.
- Bir gün için denesen.
Let us try to live one day at a time.
Günbegün yaşamaya çalışalım.
I only dread one day at a time.
Sadece bir gün berbat hissediyorum.
Go on living one day at a time just like we always done.
Günleri tek tek yaşayıp devam edeceksin, hep yaptığımız gibi.
One day at a time.
Zamanı gelecek onun da.
PROBABLY JUST LIVING ONE DAY AT A TIME.
Bir an bile ayrılmamaları sanırım.
YOU KNOW - THE 22 YEARS I'VE BEEN MARRIED TO YOU HAVE BEEN THE HAPPIEST "ONE DAY AT A TIME"
Biliyorsun... 22 yıllık evliliğimizde hayatımın her anından bir an bile mutsuz olmadım.
One day at a time.
Günde bir defa.
oh, i was just saying you should take it one day at a time, mellie.
Diyordum ki günde sadece 1 tane almalısın, Mellie.
'We gotta play'em one day at a time.'
"Biz birlikte oynamalıyız."
'One day at a time.'
"Birlikte oynamalıyız."
You gotta play them one day at a time, though.
Sonuçta onlarla bir gün çıkıp oynamalısın.
I'm just goin one day at a time.
Günde bir kez gidiyorum.
Shop one day at a time?
Alış-verişiniz her gün mü?
One day at a time.
-... Sadece bugün...
One day at a time.
Ve sadece bu gün.
- Five Years, Man. One Day At A Time.
- Beş yıldır kullanmıyorum dostum.
The rest of us work so damn hard at life and you guys just live it one day at a time.
Çünkü biz deli gibi çalışırken, siz gününüzü gün ediyorsunuz.
We only ask that you don't use or drink, one day at a time.
Bir bakıyorsun ne alkol istiyorsun Ne uyuşturucu.
When I get out, I'll just take everything one day at a time.
Çıktığımda mutlaka, bir bakacağım hayatıma yeniden başlamışım.
One day at a time.
Bir gün mutlaka.
It means setting small, reasonable goals for yourself one day at a time, one tiny step at a time.
Bunun anlamı kendin için ufak amaçlar belirleyeceksin... günde birer kez. Her seferinde ufak bir adım.
Boy, if there ever was a moment for a drink... One day at a time, right?
İçkiye başlamak için en iyi an her gün bir zaferdir, acaba?
just take it one day at a time, and know that I love you.
Günbegün daha alışacaksın. Ve seni sevdiğimi bil.
Lisa, the only way you'll lick this is one day at a time.
Lisa, bunu atlatmanın tek yolu günde bir kereye indirmek.
Take it one day at a time, that's what I say.
Günü gününe yaşıyoruz.
Like you said. One day at a time.
Dediğin gibi herşey sırayla.
Me, I'm just tryin'to take it one day at a time and do what's right... whatever that is.
Bense, günlük yaşamaya çalışıyorum ve doğru olan neyse,... onu yapmaya çalışıyorum.
Take it one day at a time.
Her gün bir tanesini düşünmeye çalış.
One day at a time.
Her gün bir tane.
One day at a time.
Bir gün.
Why don't we just take it one day at a time and see what happens?
Niçin bunu başka bir zamana bırakmıyoruz ne olacak görelim?
Just one day at a time.
Her günü tek tek karşılayın.
I take it one day at a time, you know?
Günde bir kez alıyordum.
When you're up against the wall and there's no tomorrow, take one day at a time, and remember :
Köşeye sıkışmışsan ve başka umut kalmamışsa acele etme ve şunu unutma.
- One day at a time.
Her şey yavaş yavaş olur.
I'm just taking it one day at a time.
Günde sadece bir kez alıyorum.
Well sometimes upholding the law is not easy, but you get there one day at a time.
Yani, bazen kanunların arkasında durmak kolay olmuyor, fakat gün be gün, oraya daha da yaklaşıyorsun
We interrupt this program for some episodes of One Day at a Time.
Bu programı One Day at a Time'ım bazı Bölümlerini yayınlamak için bölüyoruz.
We will do it, one day at a time.
Yapacağız, her defasında bir gün.
One day at a time... sweet Jesus, that's all I'm asking of you
Bir gün olsun Sevgili İsa Budur senden tek dileğim
If you ask me fora straight answer then I shall say that, as faras we can see, looking at it by an large, taking one time with another, in terms of the average of departments, then in the final analysis it is probably true to say that at the end of the day, in general terms, you would probablyfind that not to put too fine a point on it, there probably wasn't very much in it one way orthe other.
Pekala Bakanım, madem benden direkt bir cevap bekliyorsunuz o halde şöyle diyebilirim, gördüğümüz kadarıyla geniş perspektiften baktığımızda, birini alıp diğerinin üstüne koyduğumuzda bakanlıkların genel uygulamalarını düşündüğümüzde son bir analiz yaparak şöyle diyebilirim ki genel koşullarda, günün sonunda şuna ulaşmanız kuvvetle muhtemeldir ki o kadar açıkça üstüne gitmeden öyle ya da böyle içine dahil olmamalı.
You're going into stores- - we could go one day and get 100 cans at a time.
Hikayeye devam edersen- - biz bir günde ve tek seferde yüz tane boya indirebiliriz.
You know, sometimes I say to myself, if every single day, at exactly the same stroke of the clock, one were to perform the same single act, like a ritual, unchanging, systematic, every day at the same time, the world would be changed.
Bazen kendi kendime şöyle derim :..... eğer biz de her gün..... tam aynı saatte..... bir ayin yapar gibi..... belirli bir davranışı..... hiç değiştirmeden sistemli olarak yinelersek..... dünya çok farklı olur.
You can only get through this one day, one hour at a time.
Bununla ancak, gün gün, saat saat başa çıkabilirsin.
If they do not specify a time or date, nothing would be easier for them to wait their chance, carry off the child in a motor one day when he is out with his nurse.
Eğer günü ve saati söylemeselerdi bakıcısıyla dışarı çıktığı bir gün, çocuğu bir motosiklete atıp kaçırmak kadar kolay bir şey olamazdı.
You're right about this one-day-at-a-time stuff.
- Haklısın Bill. Hani şu bugün durdurabilmek olayında.
One day, I'll be in the right place at the right time, and I will snap a shot of that monster.
Bir gün, doğru zamanda doğru yerde olacağım ve o canavarı tek vuruşla indireceğim.
Just as you will, one awful day at a time.
Sen de dayanırdın. Korkunç günlerden biriydi.