One knows translate Turkish
6,359 parallel translation
-... but no one knows what it is.
-... ama kimse bunun ne bilmiyordu.
No one knows that this child isn't Jassi's.
Bu çocuğun Jassi'nin çocuğu olduğunu kimse bilmiyor.
He said that no one knows about the fit like me. That he doesn't want to remove the soul of the company. He said that he doesn't have a plan.
benim gibi aboutthefit'i kimse bilemez dedi ki şirketin ruhunu kaybetmesini istemiyor bir planı olmadığını söyledi.
- When one knows that one is a better team and the better players?
Ellerinden daha iyisi gelmesine rağmen böyle oynamak.
No one knows him.
Kimse onu tanımıyor.
But no one knows anything about him.
Ama kimse onun hakkında bir şey bilmiyor.
But, sir, everyone knows he's the one who did it.
Ama, efendim, herkes bunu yapanın o olduğunu biliyor.
No one knows I'm here.
Kimse burada olduğumu bilmiyor.
No one knows.
Kimse bilmiyor.
No one knows who they are.
Kim olduklarını kimse bilmiyor.
No one knows what's gonna happen with her.
Kurtulacak mı kimse bilmiyor.
No one knows we're locked in this fucking bunker!
Hiç kimse bu kahrolasıca sığınakta kilitli kaldığımızı bilmiyor.
No one knows how to make an apple bong.
Hayır yok.
Three girls dressed the same to rob a bank so no one knows who's who.
Aynı giyinen 3 kız banka soyuyor, böylece hiç kimse kimin kim olduğunu anlamıyor.
Yes, but no one knows.
Evet ama kimse bilmiyor.
Well, listen, "the less one knows, " the more passionate one is able to become.
Peki, dinle, " Az bilen, çok ateşlidir.
"And the more one knows, the less passionate one is able to become."
Daha çok bilen ise, daha az. "
No one knows the filthy underside of the art world better than he, sir.
Sanat dünyasının kirli alt tarafını ondan iyi bilen yok, efendim.
And I thought, "No one knows what's my name."
"Kimse benim adımı bile bilmiyor" diye düşündüm.
Tough finding a place where no one knows me.
Beni kimsenin tanımadığı bir yer bulmak çok zor.
No one knows when the ice will crack.
Kimse buzun ne zaman kırılacağını bilemez.
No one knows she was there, do they?
- Bunu kimse bilmiyor. - Bilmiyor.
~ No-one knows.
- Kimse bilmiyor.
~ No-one knows and no-one can know.
- Kimse bilmiyor ve kimse bilemez.
He's had so much reconstructive surgery, no one knows what the hell he looks like.
Bir sürü estetik ameliyati geçirmis, kimse nasil biri oldugunu bilmiyor.
We now border upon lands about which no-one knows anything.
Kimsenin bilgi sahibi olmadığı başka diyarlar artık yanıbaşımızda.
It's amazing'cause, like, no one knows that, like, right there, you know, that's the LaBianca house, you know.
Bu inanılmaz, çünkü hiç kimse. LaBiancaların evinin de, Tatelerin evinin de buralarda olduğunu bilmiyor.
No, no one- - no one knows anything about her.
Hayır, hiç kimse bir şey bilmiyor.
No one knows about my money or its origins.
Kimse parayı ve o paranın nereden geldiğini bilmiyor.
We are part of the Army but no one knows about D Agency.
Ordunun bir parçası olsa da D Birimi'nden kimsenin haberi yoktur.
No one knows where that may be.
Nerede olabileceğini kimse bilmiyor.
Of course not. No one in my family knows about this. Part of me.
Ailemdeki hiç kimse bilmiyor bu parçamı.
I'm the only one who knows how.
Bilen bir tek benim.
Maybe if she got out of bed one day before noon I might be feasting on Cream of Wheat, who knows?
Belki bir gün olsun öğleden önce yataktan çıksa buğday kremasıyla ziyafet çekerim, kim bilir.
So, no one but him knows what happened that night.
Yani o gece ne olduğunu ondan başka kimse bilmiyor.
If I have to book one more flight, one more restaurant table, one more hotel, so that someone who knows less about music than me can go tooling round the world, getting off their tits, pissing money up the wall...
Müzikten benden daha az anlayan herifin teki dünyanın dört bir yanını dolaşsın, kafayı bulup parayı savursun diye bir uçak bileti, bir restoran masası, bir otel odası daha ayarlarsam...
No one really knows. May I, sir?
Bakabilir miyim?
No one else knows, and she won't abort it.
Hiç kimse bilmiyor? Ve aldırmayacak.
No one on the force even knows you're a cop.
Birimde bile bir kişi yok, senin polis olduğunu bilen.
I'm the only one in the force who knows that you're a cop.
Birimden bile bir kişi yok, senin polis olduğunu bilen.
Which means, I'm now the only one who knows... just where that dangerously compact and transportable nuke is.
Yani o küçültülmüş, taşınabilir tehlikeli nükleer bombanın nerede olduğunu bilen tek kişi benim.
She's the only one who knows where the bomb is... so Dudaev would never get his hands on it.
Bombanın yerini bilen de bir tek o var. Dudaev de bombayı asla ele geçiremez.
He's locked the door and he's the only one that knows the code.
Kapıyı kilitledi. Şifreyi bilen tek kişi o.
He is the only one that knows and I've been locked in here for seven years.
Bilen tek kişi o. 7 yıldır burada kilitliyim.
I just told you something that no one else at work knows.
Az önce sana işte hiç kimsenin bilmediği bir şeyi anlattım.
There will survive Only the one who knows how to keep his mouth shut.
Sadece çenesini tutmayı bilenler hayatta kalır.
No one else knows you're inside Qasim's network.
Qasim'in ağında olduğunu başka bilen yok.
You're the only one who played, man. You the only one who knows what it is to be us.
Orada sözü geçen adam sensin, bize ne olacağına karar veren tek kişi sensin.
Anyway, one day she gets tired of it and she runs to Cyrus, who she knows because Cyrus and Vinny do business together.
Her neyse, bir gün artık ondan gına gelmiş ve Cyrus'a kaçmış. Cyrus'u Vinny'nin ortağı olduğu için tanıyordu.
She's the only one that who knows how to get to the Core World.
Çekirdek Dünya'ya nasıl gidileceğini bilen tek kişi o.
You're the only one that truly knows me.
Beni gerçekten anlayan tek kişisin.