One thing leads to another translate Turkish
52 parallel translation
One thing leads to another.
Bir hikaye diğerini getirir. Bir darbe...
One thing leads to another, it's always like that,
Bir şey, başka bir şeye yol açar, Her zaman olduğu gibi
One thing leads to another, doesn't it?
Bir şey, başka bir şeye yol açar. öyle değil mi?
One thing leads to another.
Başlayınca devamı gelir.
Well, you know how one thing leads to another.
- Nasıldır bilirsin, bir şey, başka bir şeye yol açıyor.
Being only human, one thing leads to another.
İnsansın. Her adım bir sonrakine yol açar.
Well, one thing leads to another.
Önemiz saydığın bir olay, ard arda gelişen başka olayların başlamasına neden olur!
One thing leads to another.
Birşeyin ardından başka birşey gelir.
It's like one thing leads to another.
Gerçekten akıllı biri. Bir olay diğerine bağlanıyor.
And you like them for that, and one thing leads to another, and you end up in bed.
Ve bu senin hoşuna gider. Laf lafı açar ve bu iş yatakta sonlanır.
One thing leads to another and we fuck.
Her şey birbirini izledi ve yattık.
She wanted to ride on one of the floats, so I bought her one. We're drinking these big steins of Holland beer and one thing leads to another, and I'm throwin'$ 50 bills out to the crowd.
Her yere en büyüğünden bira fıçıları koyar... bilet fiyatlarını da elli dolar yaptık mı bu iş tamamdır.
It's one thing leads to another and you never know when it's gonna happen.
Sürekli bir olay çıkıyor ve ne zaman ne olacak bilemiyorsun.
( man ) This story might fall under the heading of "one thing leads to another."
Bu hikayeye "Birbirini İzleyen Olaylar Zinciri" başlığını verebiliriz.
One thing leads to another.
Bir konu diğer konuyu açtı.
And one thing leads to another... And this hypothetical guy... Starts having sex with this hypothetical girl.
Ve olaylar birbirini kovalıyor ve bu farazi adamla farazi kız yatmaya başlıyor.
I have an idea, let's go to a disco one evening, you meet someone and one thing leads to another.
Bir fikrim var, bir akşam dskoya gidelim. Orada biriyle tanışırsınız ve zamanla her şey olur.
One thing leads to another, and now if there's a dolphin in trouble anywhere in the world, my phone will ring.
Bir şey, diğer bir şeyi körükledi ve şimdi ne zaman bir yunusun başı derde girse nerede olursam olayım beni ararlar.
That one thing leads to another, and so on.
Sonrası çorap söküğü gibi gelebilir.
And since you introduced me to the only detective i know... And one thing leads to another.
Sen de beni bildiğim tek detektifle tanıştırdığın için bir olay diğerini izledi.
One thing leads to another. The next thing you know out comes the camera.
Hepsi birbirini takip etti, sonra da bilirsin kamera.
One thing leads to another, and before you know it, he's got her in the bathtub running like a jet ski.
Her şey birbirini takip eder ve ne olduğunu anlamadan, onu küvetine yatırıp, jetski misali üzerine biner.
So after dinner, we're having a drink listening to music, one thing leads to another.
Yemekten sonra, onun evine gittik biraz içtik, müzik falan dinledik olaylar birbirini takip etti.
And... One thing leads to another.
Ve olaylar birbirini takip etti.
You see, I save a boat, one thing leads to another, which leads to another thousand things, and yada, yada, yada.
Gemi kurtardım o başka bir şeye neden oldu ve binlerce şey birbirini izledi.
You're hoping that one thing leads to another and... ♪ Bow-chicka bow-wow
Sonra da diğer olayların gelişip... Hayır.
One thing leads to another, and here I am.
Olaylar arka arkaya geldi ve işte buradayım.
Like I said, one thing leads to another.
Söylediğim gibi bir şey başka bir şeyi doğurur.
One thing leads to another, and then suddenly BlueBell is nothing but a smoking hole in the ground!
Bir olay diğerini tetikler... sonra bir de bakmışız BlueBell yerde tüten bir delikten farksız olur.
You know, two guys with some history get into a beef. One thing leads to another. Couldn't be helped.
Araları kötü olan iki adam tartıştı her şey üst üste geldi kaçınılmazdı.
Then one thing leads to another and before you know it, it's not. Ah, well. It's all water under the bridge now.
Bir şey bir şeyi takip eder sonra anlarsın.Değilmiş. Köprünün altından çok sular aktı.
One thing leads to another and... We pretty much started shooting up together on a regular basis.
Olaylar birbirini kovaladı ve malı düzenli olarak beraber vurmaya başladık.
One thing leads to another and nine months later little Henry comes along.
İşler peşi sıra gelir ve 9 ay sonra minik Henry doğuverir.
Couple drinks, one thing leads to another, you're heading out to the alley to go do the fairly obvious and, before you know it he's punching you, he's kicking you, he's all over you.
Birkaç içki, o onu sürüklerken belli etmek için sokağa yöneldin ve, sen fark edemeden, o senin her yerini yumruklayıp, tekmelemeye başladı.
One thing leads to another.
Birinden sonra diğeri gelir.
But one thing leads to another, keeping it alive, and when I look at you... I remember.
Ama biri bitmeden öbürü başlıyor, bana unutturmuyor, hatta sana bakınca bile... hatırlıyorum.
One thing leads to another.
olaylar birbirini takip etti.
One thing leads to another...
İşler ilerledi, sonra da...
If one thing leads to another, we could always pay you more.
Bir şey başka bir şeye yol açarsa, biz daha fazlasını ödeyebiliriz.
"I'm not saying she was asking for it necessarily, " but we've all been there, too much to drink, " one thing leads to another, things get out of hand.
Bunu hak etti demiyorum ama hepimiz o yollardan geçtik, içki fazla kaçırılır peşi sıra bir şeyler olur, işler kontrolden çıkar filan.
Look, she gets to know the ex-cop at the gatehouse, trouble at home, husband's got a new girlfriend, they start talking, one thing leads to another.
Bak, site girişinde eski bir polisin olduğunu öğrenmiştir. Evde sorunları var, kocası yeni bir sevgili bulmuş. Konuşmaya başlarlar laf lafı açar.
Then, uh, one thing leads to another.
Sonra her şey birbirini izledi.
And then I had the baby, and, you know, one thing just sort of leads to another.
Sonra çocuğum oldu. Bilirsin, dertler başlamaya görsün ardı arkası kesilmez.
One thing leads to another and...
Biri biterken, öbürü başladı.
You do one bad thing, and it leads to another, and before you know it, you're forgetting who you really are.
- Sen kötü bir şey yaparsın, o başka bir taneye yol açar. - Ve sen farkına varmadan gerçekte kim olduğunu unutuverirsin.
See, the thing is one necessary evil leads to another, till one day you can't differentiate between what's necessary and what's merely expedient.
Yani olay şu bir gerekli kötülük diğerini izler ta ki hangisinin gerekli hangisinin uygun olduğunu fark edemeyene dek.
One thing leads to another.
Biri diğerine yol gösteriyor.
Well, one thing sure leads to another alright.
Bir şey şüphesiz başka bir şeyi doğurur.
You see,'cause one bad thing, it leads to another.
Yoksa sorunlar bir başlarsa arkası gelmez.
Just this one day... I was being really annoying at home, and... You know how sometimes you do one thing, and that leads to another thing and that leads to another thing?
Sadece bugünlük... evde biraz can sıkıcı davrandım ve... bilirsiniz, bir gün bir şey yaparsın, o gider başka bir şeye sebep olur, o şey de başka bir şeye.
One thing just leads to another.
Olaylar birbirini izler.