Oozes translate Turkish
56 parallel translation
So she oozes in, real quiet
Kapıyı usulca açtı, sakince içeri girdi.
When a banker oozes, someone's in trouble.
Bir bankacı bunu yaptığında, birinin başı derttedir.
It simply oozes from the skin, and the young suck it from tufts of hair.
Sütü derisinden dışarı sızdırır ve yavru da kıl yumağının arasından sütü emer.
- Here oozes General Patton.
- General Patton geliyor.
Big Head Li oozes yellow pus all over.
Koca Kafalı Li, dört bir yana sarı sarı cerahat akıtır.
And then, as she oozes that thousand-pound bulk over the table, lifts up three of her chins so she's able to put one of them into her mouth I'm gonna turn them into me!
Hayır, tek istediğim, parmaklarının uzunluğunda zilli domuz eti koymak ve o masadan sızdırırken, yarım tonluk bedeni kalkmayacak ve çenesini yükseltecek, ama tam o sırada ben geri çekeceğim ve o ağzının içine bile koyamayacak. Onları kendime alacağım!
It oozes from him!
Orasından burasından sızıyor!
Every muscle she touches just oozes beneath those silky, soft fingers.
O pamuk gibi parmaklarıyla dokunduğu her yer ooov'luyor.
She oozes substance.
Hatta biraz da sızdırıyor.
Like maple syrup, Canada's evil oozes over the United States.
Kanada'nın şeytani emelleri sürekli olarak Birleşik Devletler'in üzerine akıyor.
Evil down to their black hearts, which pump not blood but a vomitous oil that oozes through their veins clots in their brains, which causes their Nazi-esque violent behavior.
Günahkarlar, Nazi-vari davranışlarından dolayı pıhtılaşan kanlarını, kendi damarlarından bir yağ pompası aracılığı ile beyinlerinden, kötü kalpli yüreklerine taşıyan insanlardır.
While dancing she oozes sex again. [CLICKER SOUNDS]
Dans ederken, yine her yerinden cinsellik fışkırıyordu.
-... the blood oozes out of his cranium. - I like that.
Kan sanki gerçekten akıyor.
It oozes disease.
Çamur gibi.
Fear not the blood that oozes from your wounds and holds your patience to task.
Yaralarından sızan ve sabrını zorlayan kandan korkma.
Everything oozes.
Her tarafta bir ıslaklık var.
But she oozes something that makes me crazy.
Ama bu kadında beni deli eden bir şeyler var.
Darkness oozes from every crevice.
Her delikten karanlık çıkmaktadır.
In most mammals, it comes from the nipple, but in this very primitive mammal, it simply oozes through the skin.
Çoğu memelide süt bir meme ucundan çıkar. Ancak bu ilkel memelide derideki gözeneklerden çıkıyor.
Not too flash, but something that oozes class.
Çok dikkat çekici olmayacak, fakat sınıfını temsil eden cinsten bir şey.
First the fat oozes out of you.
İlk sesin gider.
It oozes from between their body segments.
Organlarının arasından sızan bir maddedir bu. Balmumu.
This young male oozes confidence.
bu genç erkekte olduğu gibi.
"Love for her oozes out."
O sevginin göstergesi.
Liquid oozes from the flower's center and trickles down the petals
Özsuyu çiçeğin ortasından sızar ve taç yapraklarından aşağı akar.
She just oozes maternal.
Anaçlık fışkırıyor.
And the blood, it's amazing how slow the blood oozes out, like lava, making a perfect pool on the floor around his head.
ve gerçek kan, şaşırtıcı Yavaş yavaş akan kan, Sanki Lav gibi, Başının etrafın mükümmel bir havuz oluştu.
" The blood oozes from his wound like dark chocolate on a warm summer's day.
" Kan yaradan, sıcak bir yaz günündeki koyu bir çikolata gibi sızıyordu.
Sunny-side up oozes. They look like eyes. They're looking at ya.
Patlatınca akıyor, göz gibi bakıyorlar bana.
BETRAYAL OOZES OUT OF HIM AT EVERY PORE. "
İhanet gözeneklerinden sızar. "
Their main defence is a repellent slime that oozes from their skin. Most animals leave them alone.
Sinek, örümceğin ölümcül kollarında çabalarken ikisi de dengesini kaybediyor.
* I've got scars and lumps and bruises. * * Plus something here that oozes. *
# Var yaram, çürüğüm, çarığım Ne tarafıma baksan yarığım #
"and oozes charm."
"ve büyülü bir hava yayar."
Oozes.
Yayıyor.
"LANCE OOZES HIS LEECH-LIKE HOMOSEXUALITY WITH THE GLEE OF A GROTESQUE, GOYA-ESQUE EMOTIONAL DWARF."
"Lance'e cuk oturan eşcinsellik eski bir resimdeki duygu eksikliği gibi biraz komik kaçıyor."
The honey actually oozes out of the sides...
Şerbeti gerçekten kenarlarından sızıyor.
I mean, the place just oozes positive energy.
Burası pozitif bir enerji yayıyor.
Klavdija's still stupid, Tercek still hasn't got laid, Peru still oozes sweat playing ball.
Klavdija hâlâ aptalın teki Tercek hâlâ milli olmamış, Peru da topa ter döküyor.
Your limbs resemble the mace You cut sly glance with your eyes when you come close my blood oozes
"Bedenin etkileyici topuz gibi! Sinsi bakışlarınla öldürüyorsun!" "Yakına geldiğinde, benim kanım kaynıyor!"
To cement these massive structures together, the builders of Sumeria turn to a substance that oozes from seepages along the Euphrates river.
Bu heybetli yapıları çimento ile sağlamlaştırmak için... Sümerlilerin yapı ustaları Fırat Nehri'nin kıyısından sızan balçığı yeni bir maddeye çeviriyorlar.
It oozes, all right.
Işıldıyor evet.
He oozes romance.
Adamdan romantizm fışkırıyor.
Phone... it's like an open faucet. Oozes out, slowly, drop by drop, paving the way, with text, with calls.
Telefon kapatılmamış musluk gibidir içinden yavaş yavaş, damla damla mesaj yoluyla, aramalarla...
He practically oozes leadership.
Resmen liderlik fışkırıyor adamdan.
"Betrayal oozes out of every pore".
"... şakımaya başlar. İhanet tüm gözeneklerinden dışarı sızar. "
That oozes flat banks.
Lezbiyenin teki!
He just oozes sex.
Etrafa seks yayıyor.
And Donald Blythe, he oozes integrity.
Donald Blythe tepeden tırnağa namus.
Chewel's Gum oozes with flavor.
Chewel sakızları, lezzetle doludur.
- that with women whispering she's slutty with women suing her because she oozes sexuality...
Bayan Vassal, kadınların, onun bir şıllık olduğunu fısıldama ihtimalleri olabilir mi?