English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ O ] / Oozing

Oozing translate Turkish

245 parallel translation
A devil pours the nasty sulfur oozing from a horn down a man's throat.
Bir şeytan bir borudan süzülen korkunç sülfürü bir adamın boğazından aşağı döküyor.
Mother's fearfully bucked, and dawker's simply oozing triumph.
Annem korkunç derecede tepkili. Ve Dawker kesinlikle zaferden zevk alıyor.
... "hands of a hundred battles, eye on a thousand besides stood alone on the victorious field, his buckler bent his broken sword clutched in his mighty hand the blood of a thousand wounds oozing from his open veins"...
"... yüzlerce savaştan ve binlerce nazardan kurtuldun... "... yine de çayırlarda zaferle yürümeyi başardın kırılmış kılıcı elinde, parlayan gururu göğsündeydi açık binlerce yarasından akan kan, her yeri ıslatıyordu... "
" Oozing charm from every pore He oiled his way around the floor
" Her gözeneğinden taşarken sözde nezaket kayıyordu pistte o karanlık siluet
Oozing amber from sunken belly.
Çökük mideden sızma kehribar.
Beauchamp, you've been oozing good fellowship all evening.
Beauchamp, akşam boyu güzel dostluğunu esirgemedin.
♪ And oozing'with mud
- Ve çamur ile kaplı.
- l wanna make sure the oozing is checked.
- Sızmayı kontrol altına almak istiyorum.
"Oozing life, not lamenting."
"Oozing life, not lamenting."
You know, that righteous tone green he was too, all glowing like a fungus, and oozing and eyelashes...
Hani yemyeşil şekildeydi mantar gibi parlıyordu. Kirpiklerinden sızıyordu.
He must be oozing with dough!
Bu adam parayla oynuyor olmalı!
- Oozing green slime.
- Salya sümük ağlarım ama.
All this oozing, useless liquid, it just hurts my... skin.
Tüm bu gereksiz sıvılar, bu sadece canımı acıtıyor.
- Oozing testosterone?
- Testosteron salgısın, değil mi?
He's oozing this way.
Akarak geliyor resmen.
Stop oozing sex from every pore?
Her gözeneğimden sızan cazibemi mi durdurayım?
I've gotta get some money for tickets to the Oozing Meat concert tomorrow.
Yarın ki "Oozing Meat" konserine bilet almalıyım.
Yes, I'm going to the Oozing Meat concert and I would like a stretch limo.
Oozing Meat konserine gideceğim. Bir uzun limuzin istiyorum.
And you know, that's just the part oozing between the buttons.
Üstelik bu sadece düğmelerin arasında taşan kısmı.
A shadowy figure lurches into frame... "... dripping with foul water and dark, oozing mud. "
Üzerinden kirli su ve çamur süzülen kimliği belirsiz bir figür belirdi.
Cannibals with bones through their noses... lions tearing the throats out of antelopes... and a lot of wondrous oozing words... like Limpopo... Zambezi... Mombasa...
Burunlarındaki kemiklerle yamyamlar antilopların boğazını parçalayan aslanlar ve bir sürü fevkalade sesler mesela Limpopo Zambezi Mombasa Tanganyika.
From now on, it'll be peacock oozing with gravy.
Bundan böyle, soslu tavuskuşu yiyeceğim.
The oozing stopped?
Sızıntı durdu mu?
The sound of footsteps on dead leaves... sap oozing from the wounded trees... and above all, what I loved most and others didn't- - the smell of rubber.
ÖIü yaprakların üstündeki ayak sesleri yaralı ağaçlardan sızan öz suyu hepsinden öte, benim çok sevdiğim ve diğerlerinin sevmediği kauçuk kokusu.
The blood was oozing slowly out towards the curb.
- Yavaş yavaş yere sızıyordu.
Oozing.
Sızlıyorlar.
If all of these nuts could just make phone calls... it could spread insanity oozing through telephone cables... oozing to the ears of all these poor, sane people, infecting them.
Bu kaçıkların hepsi telefon edebilseydi... delilik telefon kablolarından süzülerek etrafa yayılır... bütün o zavallı insanların kulaklarına akar, onlara bulaşırdı.
oozing to the surface.
yeniden yüzeye akıtmak gibi bir şey.
I was just oozing around the room.
Odanın açık yerlerinden sızıyordum.
Water oozing...
Sular akıyor..
These start bleeding and milky fluid starts oozing.
Sulu süt kıvamında kanamalar başladı.
Oh, shut your cakehole, you oozing great zit!
Kapa çeneni, seni mızmız çıban başı!
- Where? Oozing from the liver where you just touched it.
Az önce dokunduğun karaciğerden sızıyor.
Sometimes I can even hear him... oozing around.
Bazen sıvı olup aralıklardan sızmasını bile duyuyorum.
And surely it must have seemed so to Billy Hanson as he lay wounded his blood and his life oozing out onto Jim Williams'Persian rug.
Billy Hanson da öyle düşünmüş olmalı yaralanıp kanı ve hayatı Jim Jilliams'ın İran halısına akarken.
Now, if you'll excuse me, I have some oozing to do.
İzninle, her yerimden fışkırtmam gereken başka şeyler var.
It's oozing!
Sızıntı yapıyor!
Right. Lizzie, suck out this oozing area, would you?
Lizzie, şuraya çekiş uygular mısın?
I mean, if I fire a woman for being too sexy or for looking too sexy, I get sued by her. If I allowed her to walk around oozing sex appeal, I'd get sued by them.
Eğer bir kadını çok seksi olduğu için ya da göründüğü için işten atarsam, onun tarafından dava edilirdim.
She's oozing everywhere.
Her yerinden fışkırıyor.
- He's oozing.
- Sızdırıyor.
You want oozing pustules or projectile vomiting?
Akıntılı sivilcelerden mi başlarsın, fışkıran kusmadan mı?
Oozing at the point of entry.
Giriş noktasında akıntı var.
He's oozing all over the place.
Her tarafı kana buladı.
I find it overwhelming to look inside a volcano and see hot lava oozing out.
Bunun gibi bir volkanın içine bakıp sıcak lavın dışarı püskürdüğünü görmeyi kesinlikle etkileyici buluyorum.
Well, I see doubt oozing out all over you.
Ben ise senin bundan şüphe ettiğini görüyorum.
Probably venous oozing.
Toplardamarda sızıntı olmalı.
Is it seeping or oozing?
Sızıyor mu süzülüyor mu?
Brains and guts and oozing cruddy stuff dripping all down its head.
Kafatasının içindeki her şey dışarı akmaya başlar.
- It's still oozing.
- Hala sızıyor.
What happened to all the lobsters... mangoes and chewy, chewy cocoa beans? All we found were these oozing berries.
Tatları nasıl Ralph?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]