Outgrown translate Turkish
181 parallel translation
You know, Miss Allenbury, this situation has outgrown a petty fight.
Bildiğiniz gibi Bayan Allenbury, bu durum gereksiz yere büyüdü.
- I hope you haven't outgrown the habit.
- Bundan vazgeçmemişsinizdir umarım.
She's never outgrown her fear of you.
Size karşı olan çocukluk korkusunu hiç atlatamadı.
I've never outgrown it. - What happened then, Mrs. Bagot?
Sonra ne oldu Bayan Bagot?
The prince my brother hath outgrown me far.
Kardeşim de çabucak büyüdü, beni geçti.
- You've simply outgrown her.
- Onu geçtin sen, değil mi?
You've outgrown me.
Artık beni aştın.
He was a boy who stole under the tent of a faraway war because he had outgrown the motorbikes and motor cars, and because he had a hunger for the flying machine.
Kendini çok uzaklardaki bir savaşın içinde bulan bir delikanlıydı çünkü o artık motosiklet ve motorlu araçlara heves duymuyordu çünkü o uçan makineye özlem duyuyordu.
As for me, mentally he's outgrown Uncle Petya already.
Bence, o zihinsel yönden çoktan Petya dayıyı geçmiş.
I've outgrown that attitude.
Artık o tutumun içine sığmıyorum.
- No, I've outgrown that stuff.
- Hayır, ben o meseleyi aştım.
All right, I'll look out some things that Phyllis has outgrown.
Peki, ben de Phyllis'in küçülen kıyafetlerine bakayım.
I'm afraid Mr. Whyte has suddenly outgrown his usefulness.
Korkarım Bay Whyte bir anda önemini yitirdi.
"Has she outgrown her innocent girl image?"
"Masum kız imajını aştı mı?"
I've just outgrown you, Nigel.
Az önce seni bıraktım, Nigel.
We've simply outgrown each other.
Birbirimizi çoktan aştık biz.
I'd hoped you'd outgrown that.
Biraz olgunlaşırsın sanmıştım.
She's outgrown this.
Bu ona küçüldü.
A man who had outgrown his fear of space...
Bir adamın uzaydan korkusu...
You've outgrown that.
Kafan büyümüş.
Buck has outgrown his party dress.
Buck'ın parti elbisesi küçülmüştü.
I'm 33, I haven't outgrown the problems of puberty I'm already facing the problems of old age.
33 yaşındayım, ergenlik problemlerini daha atlatamadan yaşlılığın getirdiği problemlerle yüzleşiyorum.
I've outgrown them.
Yıllardır görüşmedim.
And we still haven't outgrown violence?
Hâlâ vahşeti bertaraf edemedik mi?
Thank God I've outgrown that.
Tanrıya şükür bunu geçtim ben.
Like hell. I've outgrown all that.
Aksine, ben o gelenekleri bıraktım artık.
Or we'd outgrown each other, you know, that sort of thing.
Yoksa birbirimize fazla gelecektik. Bilirsiniz, o tarz şeyler.
When we were growing up, they used to tell us... humanity had evolved that mankind had outgrown hate and rage.
Büyürken bize insanlık uygarlaştı,... insanoğlu nefret ve öfkeyi geride bıraktı derlerdi.
Maybe he's outgrown it.
Belki o da aynısını düşünüyor.
I think she probably would have given you that stuff herself... if she hadn't outgrown it.
Muhtemelen bunları sana kendisi verirdi... eğer ona küçük gelmeseydi.
What do you mean, outgrown it?
Nasıl yani, küçük gelmeseydi?
You haven't outgrown the Oreos?
Hala kurabiyeden vazgeçemedin mi?
- I'm glad to see you've outgrown it.
— Bunu aştığına çok sevindim.
I had outgrown the boys of my past... and not quite grown into the men of my future.
Geçmişimdeki oğlanlara göre fazla büyüktüm ve geleceğimdeki erkekler henüz büyümemişti.
You're not making this choice because you've outgrown humanity.
Bunu yapmayacaksın çünkü insanlıkta çok ilerledin.
We were both in marriages we'd outgrown.
Bizi tatmin etmeyen bir evliliğimiz vardı.
I want to take, you know I've outgrown my job here.
Buradaki kariyerimde yeterince ilerlediğimi biliyorsun.
Perhaps we have outgrown our usefulness of...
Belki de biz yardımlarımızı...
I'd hate to have him think that I've outgrown him.
Onu geçtiğimi düşünsün istemiyorum.
Sometimes I think I've outgrown him.
Bazen onu aştığımı düşünüyorum.
The Master has outgrown human features.
Efendimiz insani özelliklerinden arınmıştır.
It's just that, you know, not that many people I know are actually gonna be going... because they've sort of, like, outgrown it.
Sadece tanıdığım çok kişi aslında gitmeyecek.. Çünkü onlar biraz büyüdüler.
- I hope mine has finally outgrown it.
- Umarım benimki bu alışkanlıktan vazgeçer.
- I've outgrown it.
- Tarzım değil.
I thought you'd outgrown cartoons.
Çizgi film yaşının geçtiğini sanmıştım.
" Youth ages, immaturity is outgrown,
kaba tabirler " Genç yaslarda, olgunlasmamislik disa çikar,
You've outgrown this one.
Ama sen buradasın.
And when you say I've "outgrown this level," it sort of implies- - You're moving on to a new one.
Ve sanırım bu güç aşamalı olarak devam ediyor ve sen yer değiştiriyorsun.
You know why you just said you had a bad time doing all those things? Because you've outgrown them.
O şeyleri yaparken sıkıldığını söyledin çünkü onlardan olgunsun.
We've outgrown you.
- Biz artık sana fazla geliyoruz.
I've outgrown all my friends,
Sizi yargılamak bana düşmez bayım.