Outward translate Turkish
385 parallel translation
And I've discovered it isn't only a difference in manner... and outward appearances.
Ve fark ettim ki bu sadece tarzındaki farktan kaynaklanmıyor ya da dış görünüşünden.
Mr. Bligh, may I recall the outward voyage?
Bay Bligh, gelişi anımsatabilir miyim?
And almost all outward things are going to be different because of what they bring.
Ve onların getirdikleriyle her şeyin tüm çehresi değişecek.
Therefore, since brevity is the soul of wit, and tediousness the limbs and outward flourishes, I will be brief.
Düşüncenin canı kısa sözdedir madem, uzun sözlerse dış görünüşü, süsü püsüdür, kısa keseceğim ben de.
♪ Forward, backward, inward, outward Come and join the chase
İleri, geri, içeri, dışarı Gel ve kovalamacaya sen de katıl
♪ Backward, forward, outward, inward Bottom to the top
Geri, ileri, dışarı, içeri, alttan üste.
♪ Forward, backward, inward, outward Here we go again
İleri, geri, içeri, dışarı İşte yine başlıyoruz.
♪ Backward, forward, outward, inward Bottom to the top ♪
Geri, ileri, dışarı, içeri alttan üste - Asla izin ver- -
Here in the nation's capital there is anxiety and concern, but no outward sign of panic.
Ulusun başkentinde endişe ve kaygı hakim olsa da, panik belirtisi yok.
That's one thing I've learned from the British, the outward composure.
İngilizlerden öğrendiğim bir şey ; dış görünüşün önemi.
I know that virtue to be in you, Brutus, as well as I do know your outward favor.
İçindeki bu yiğitliği görüyorum Brutus, yüzünün çizgilerini gördüğüm kadar.
This is the bishop's decision, continue to wear the cassock and maintain the outward appearance and dignity of a priest until you see the bishop himself in Sinkiang.
Psikopos'un kararı şöyle : Cübbenizi giymeye devam edecek, etkili görünümünüzü ve rahipliğin şerefini... koruyacaksınız, ta ki Psikopos'un kendisini Sinkiang'de görene dek.
No more can you distinguish of a man than of his outward show... which, God he knows, seldom or never... jumpeth with the heart.
Dış görünüşe bakıp aldanıyorsun oysa Tanrı bilir, insanların içi dışına hiç uymaz.
My strength is only outward now.
Artık gücüm sadece görünüşte.
And when, in the course of eons, they had abolished sickness... ... and insanity and crime and all injustice...... they turned, still with high benevolence, outward toward space.
Ve çağlar içinde, hastalıkları, deliliği, suçu ve tüm adaletsizlikleri ortadan kaldırdıklarında yine büyük bir iyilikseverlikle dış uzaya yönelmişler.
Also, most important. Put no calls through to him, inward or outward, until further notice.
Daha önemlisi, ikinci bir emre kadar telefonla görüşmeyecek.
The old city was dominated by the fortress of Antonia the seat of Roman power and by the great golden temple the outward sign of an inward and imperishable faith.
Yaşlı şehre hakim iki şeyden biri olan Antonia Kalesi Roma iktidarının merkezi büyük altın tapınak ise yok edilemez bir imanın dış görüntüsüydü.
As it detonates, it will seed the flames with an overdose of radiation causing the belt to explode outward into space.
Patladığı zaman, alevlere aşırı dozda radyasyon verecek ve kuşağın dışa, uzaya itilmesine neden olacaktır.
When it strikes... the victim gives every outward sign of being dead.
Bu olduğunda kurbanın iradesi ve hissi ortadan kalkar, ölü gibidir.
For more than 20 kilometers in every direction from ground zero the trees were flattened radially outward like broken matchsticks.
Olay yerinin çevresinde yarıçapı 20 kilometreden büyük bir dairenin içinde kalan ağaçlar kırık kibritler gibi dairenin dışına dönük olacak biçimde dümdüz olmuştu.
Because of this, I have concealed or destroyed any outward sign... that anyone is living...
Bu nedenle dışarıda yaşadığıma dair iz bırakmadım, gizledim, yokettim... Birinin yaşadığına dair izleri.
Woe upon you, scribes and Pharisees, you hypocrites that scour the outward part of a cup and dish while all within is running with avarice and incontinence.
Vay halinize din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Bardağın ve çanağın dışını temizlersiniz,.. ... ama onların içi açgözlülük ve taşkınlıkla doludur.
Woe upon you, scribes and Pharisees, you hypocrites that are like whitened sepulchres, fair in outward show when they are full of dead men's bones and corruption within.
Vay halinize din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz dıştan güzel görünen, ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu badanalı mezarlara benzersiniz.
In spite of my outward appearance, I shall try to run a neat inn.
Dış görünümüme rağmen, temiz bir han işleteceğim.
These outward symptoms, we've cured, but...
Bunlar dışarıdan görünen belirtiler, biz tedavi ettik, ama...
detail, outward... turn!
Kıta, dışarıya dön!
Only outward appearance and influence matter with him.
Sadece dışarıya nasıl gözüktüğü ve insanları nasıl etkilediği umurunda.
From this day, a marked change took place in the outward demeanour of the dissolute young countess.
O dönemden sonra zevk düşkünü bu genç kadının davranışlarında belirgin bir değişiklik oldu.
You can't measure a man by outward appearances.
Dış görünüşüne göre bir insanı değerlendiremezsin.
There are poor planets in the Klingon systems, we must push outward if we are to survive.
Klingon sisteminde fakir gezegenler var, hayatta kalabilmek için dışarıya açılmalıyız.
Unless Miranda can look down into his mind and turn it outward to us, we'll lose Spock.
Eğer Miranda zihnine bakabilir ve bize döndürürse, yoksa Spock'ı kaybederiz.
It is a bond wherewith the savage man may charm the outward hatchments of his soul and soothe the troubled breast into a magnitude of quiet.
Yabani insanın ruhunun kapılarını bağdaştırabileceği ve dertli gönlünü dinginleştirebileceği bir bağdır.
The clotting begins in the lungs and spreads outward.
Solunum akciğerlerde başlıyor ve vücuda yayılıyor.
Hang out our banners on the outward walls.
Dış duvarlara bayrakları asın.
But Jimi was unashamedly outward... and wanted to reach as many people as possible.
Ama Jimi utanmazca dışadönüktü. Mümkün olduğu kadar çok insana seslenmek istiyordu.
You're merely the putrefaction that spreads after death - the outward and visible sign of its presence.
Sen yalnızca ölümden sonra çevreye yayılan leş kokusundan ibaretsin leşin, kendi varlığını dışarıdakilere hissettirdiği koku.
The explosions were only travelling outward.
Patlamalar tek bir yönde ilerliyor. Dışarıya doğru.
The subsequent placings extinguish spiritual life..... and should radiate outward.
Diğerleri ise manevi hayatını sona erdirecek..... ve dışarıya doğru çevirilmeli.
Bones are bent outward.
Kemikler dışarı doğru eğilmiş.
The number four hatch blew outward, Captain.
Dört numaralı kapak dışarı uçtu, kaptan.
We are outward bound on our mission to explore the outer solar system.
Dış güneş sistemi keşfinde son noktaya ulaştık.
This tweaking of the equation changed Faraday's static field into waves that spread outward at the speed of light.
Denklemdeki bu ufak düzeltme, Faraday'ın statik alanını ışık hızında, dışarı doğru yayılan dalgalara dönüştürdü.
The ghost of a star, outward bound.
Yıldızın hayaleti, dışarıya doğru sıçrar
Viewed from elsewhere, our system will then resemble the Ring Nebula in Lyra the atmosphere of the sun expanding outward like a soap bubble.
Dışarıdan bakıldığında bizim sistemimiz Çalgı takımyıldızındaki "yüzük bulutsusu" ile benzerlik gösterecek. ... Güneşin atmosferi dışa doğru bir sabun köpüğü gibi genişleyecek
The wedding ring is an outward and visible sign of an inward and spiritual grace signifying unto all the uniting of this man and this woman in holy matrimony.
Görünen ve görünmeyen manevi ve ruhani bir lütfu sembolize eden alyans bu adamla bu kadının kutsal birlikteliğinin tamamıyla birleşimini simgeliyor.
Now, almost two years outward bound from home, one hundred and thirty-three days from her last landfall... ( THUNDER )
Şu an, neredeyse iki yıldır evinden uzakta, ve en son yüz otuz üç gün önce karaya yanaşmıştı...
Outward bound convoy.
Konvoy. Beş kolda.
Right now we are testing how to smile... since a smile is the outward expression of "pleasure"!
Şimdi de gülümseme deneyleri yapıyoruz. Çünkü gülümseme, mutluluğun ifadesi.
Outward Bound.
Outward Bound.
Outward-bound convoy, five columns.
Evlerinden çok uzakta seyreden 5 sıralı bir konvoy.
There are no looks... "... in love, no outward seeming, " no likeness.
Aşkta bakışlar yoktur dış görünüş yoktur benzerlik yoktur.