English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ O ] / Overflowing

Overflowing translate Turkish

272 parallel translation
Impotent rage was overflowing.
Öfke giderek büyüdü.
The cellars of the Palace of Justice are overflowing with prisoners.
Adalet Sarayı hapishaneleri mahkumlarla dolup taşıyor.
Sister, the schoolroom is overflowing with children.
Rahibe, okul çocuklarla doldu taştı.
It would be best to get him to a hospital, but they're all full to overflowing.
En iyisi onu bir hastaneye yatırmak olurdu ama hastaneler de ağzına kadar dolular.
- Overflowing.
- Tıklım tıklımdı.
So you saw the house full to overflowing.
Yani salonun dolup taştığını gördünüz.
The sewage main break in Kisaki is overflowing into Takao.
Kisaki'de taşan lağım Takao'ya akıyormuş.
Here, in abundance, were various substances necessary to sustain life - - an underwater larder filled to overflowing, and all Captain Nemo's for the taking.
Yaşamı sürdürebilmek için gereken şeylerden bolcasına sahipti. Sanki Kaptan Nemo'nun alması için doldurulmuş bir sualtı kileri.
This place hasn't been overflowing with business lately.
Burası son zamanlarda fazla iş yapmıyor.
One big, fat, overflowing garbage can.
Dolup taşmış bir çöp bidonu.
And books, and albums - Just like these, scattered about, overflowing the tables.
- Kitaplar, albümler... ve benzeri şeyler, masalardan taşarak etrafa saçılmış olurdu.
So you're going to get the fifth watertight compartment overflowing into the sixth... the sixth into the seventh and so on as she gets lower.
Bu yüzden beşinci bölmedeki su altıncıya, altıncıdaki yedinciye taşacak. Ve böyle davam edecek.
I knew I'd never be able to close it! She was all charm and affection, overflowing with solicitude.
Ne yazık ki, bu bana ilk günün hezeyanıyla söylediğim bir şeyi anımsattı.
This hospital's overflowing with seriously wounded men.
Bu hastane ciddi yaralılarla doldu taşıyor.
After six years of backwoods success, Sister Sharon Falconer - F-A-L-C-O-N-E-R - faced a fractious, overflowing, metropolitan crowd.
Altı yıllık taşra başarısından sonra, Hemşire Sharon Falconer F-A-L-C-O-N-E-R huysuz ve coşkulu metropol halkıyla karşı karşıya geldi.
You think we find gold candlesticks, poor box filled to overflowing?
Altın şamdanlar ya da dolu bir yardım kutusu mu gördük sanıyorsun?
Madam, on this night your heart must be overflowing with pride at the achievements of your illustrious family.
Hanımefendi, bu akşam kalbiniz ailenizin başarılarından dolayı gururla dolu olmalı.
" Would I start weeping Like a bathtub overflowing?
" Taşan bir küvet gibi başlar mıydım ağlamaya?
- The bath was overflowing.
Banyo taşmak üzereydi.
If I can drop in five large coins without it overflowing, will you promise to try to find out who gave him the combination?
Eğer bunun içine taşırmadan, beş iri madeni para atarsam çıkıp, şifreyi vereni bulmaya söz verir misin?
Like a dam overflowing.
" Taşan bir baraj gibi.
The place was overflowing.
Burası saldırıya uğradı sanki.
Overflowing.
Dolup taşıyorlardı.
Overflowing of the river has made many refugees suffer
Son Sel baskını bir çok insanı evinden etti!
Zoos are full, prisons are overflowing.
Hayvanat bahçeleri dolu, cezaevleri dolup, taşıyor.
That soul who hath horses and golden robes, sayeth the beggar, and jars overflowing with gold and precious stones, e sa po ace at t y eet s ces, woma, o t ou at ee to oe pou cased
Dilenci der ki, atları, altın kisveleri, kavanozlar dolusu altını ve kıymetli taşları olan âdemoğlu, tüm bu zenginliğini, sahibi olmak istediği kadının ayaklarına serer.
Why, it's practically overflowing with holiness.
Neden pratikte bir kutsallık taşması var?
The poor crops continued and though the granaries of the village chiefs were empty it's said the granary at the magistrate's office is overflowing with rice.
Hasadı kötü giden köy şeflerinin ambarı boş olsa bile yargıcın ambarının pirinçle dolup taştığı söyleniyor.
The glass is overflowing!
Bardak taşıyor!
# When I think of home # # I think of a place # # Where there's love overflowing'#
# Evimi düşündüğüm zaman # # bir yer düşünüyorum # # ki sevginin havada süzüldüğü #
It's filled and overflowing with the Emperor's new clothes.
İmparator'un yeni giysileriyle doldu, taştı. Biz, her zaman olduğu gibi, bunu da elimizden kaçırırız.
He is a cup overflowing with the cream of human goodness.
O, iyilik kreması ile dolup taşan bir kupadır.
This world is overflowing... with millions of sexual freaks.
Dünya milyonlarca cinsel sapıkla dolu.
The watchtowers are filled to overflowing and there are dog patrols inside the fence every 10 minutes now.
Gözetleme kuleleri dolup taşıyor ve tel örgünün içinde her 10 dakikada bir köpekli devriye geziyor.
The hospitals are overflowing with bomb victims like him.
Hastaneler onun gibi bomba kurbanlarıyla dolup taşıyorlar.
That's just what I've always admired in you, Dad - you're overflowing with innate sensitivity and charm.
İşte senin her zaman takdir etmemin sebebi bu baba - doğuştan hassas ve çekicilikle dolup taşıyorsun.
The pits were overflowing, and the cesspool seeped out in front of the SS mess hall.
Çukurlar dolup taşıyordu ve lağım, SS yemekhanesinin önüne akıyordu.
My cistern is overflowing.
Sarnıcım taşmak üzere.
Sure, the Nile is overflowing.
Elbette, Nil yine taşıyor.
It's selfless, committed, overflowing!
Aslında kendi kendime bile yetmiyorum.
Is overflowing
# Kaybolur gider #
Is overflowing
# Akıp gider #
I laughed to myself as I pictured blues or Dilaudid in such great amounts that the spoon would literally be overflowing.
Kaşıktan taşacak kadar çok Dilaudid veya mavi hapları gözümde canlandırdıkça kendi kendime gülüyordum.
And it keeps overflowing.
Çöplerde sürekli taşıyordu.
Last thing I remember, I was down on one knee waiting on an overflowing glacier of a woman.
Hatırladığım son şey bir dizim yerde buzdağını andıran bir kadının çökmesini bekliyordum.
I think it's because we've been together so long That our personalities are overflowing into each another.
Çünkü o kadar çok birlikte olduk ki, belki de kişiliklerimiz birbirine girdi.
Not to mention overflowing a dead man's toilet.
Ölü bir adamın tuvaletini taşırmayı saymıyorum bile.
This may come as a surprise to you, but men have feelings too, and mine have been mutilated by that font of human kindness... currently overflowing in your truck.
Bu sana biraz sürpriz gelebilir, O'Connell, ama erkeklerin de duyguları vardır ve benimkiler şu anda kamyonetinde taşmakta olan o insan nezaketi abidesi tarafından sakat bırakıldı.
Once mycup was overflowing
Bir zamanlar fincanım dolup taşmıştı.
The supply room's overflowing with top sheets.
Malzeme odası birinci sınıf kâğıtlarla dolu.
Of the overflowing graves?
Mezarların dolup taşmasına dair?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]