Owed translate Turkish
2,266 parallel translation
Owner of a stall in Streatham owed me a favor.
Streatham'daki dükkan sahibinin bana borcu vardı.
You ain't fin a get no more than what you owed.
Sahip oldugundan fazlasini alamayacaksin.
'Cause I feel the motherfucker owed it. Go to work.
Çünkü bunu yapabilirim ise git!
Don't you want what's owed to you, Tasha?
Sana borçlarının ödenmesini istemiyor musun, Tasha?
He will try and keep us from what we are rightfully owed.
Bize ait olanı elimizden almaya çalışacaktır.
I just want the $ 300 he owed me.
Bana borcu olan 300 dolarımı istiyorum.
- Never owed anyone money?
Kimseye borcu var mıydı?
I told her that after 11 years of lying, she owed me at least a week with you.
Ona 11 yıl yalanın ardından en azından babamla bir hafta geçirmeyi borçlu olduğunu söyledim.
I will collect the owed rent from the remaining coins.
Para üstünü borçlu olduğunuz kiraya sayıyorum.
The first time he came with an inspector, as I owed money.
Borcum olduğu zamanlar, ilk kez bir müfettişle birlikte gelmişti.
I was just selling the shoes to get the money that he owed me.
Ayakkabıları, bana olan borcunu tahsil edebilmek için satıyordum.
Look, all I know is that Dylan owed me a ton of cash and he-he stiffed me on a computer and a speaker system that I sold him.
Bütün bildiğim Dylan'ın bana tonla para borçlu olduğu ona sattığım bilgisayar ve hoparlör sisteminde beni kazıkladığı.
He owed you millions.
Sana milyonlar borçluydu.
And now I want what I'm owed.
Şimdi de hakkım olanı istiyorum.
I owed some people money.
Birilerine borçlandım.
That's what my parents told me in front of my siblings. Some might say that it led to my brother's whippit addiction and my sister's bulimia... but my parents owed them the truth.
Elbette bazı söyledikleri ağabeyimin tutkal koklamasına ve kız kardeşimin de bulimia olmasına sebep oldu ama ailemin onlara gerçeği söylemesi gerekiyordu.
He told me he wanted me to be happy and not feel like I owed him anything.
Mutlu olmamı istediğini, ona bir şey borçlu olmadığımı falan.
Well, you actually owed me fifty bucks, so I was going for your wallet.
Aslında bana olan 50 dolar borcun için cüzdanını kurtarmaktı amacım.
You owed me.
Bana borçluydun.
I owed you one.
Sana borcum vardı.
Ever since then, Dad's owed Roger a life debt, and that's why he lives with us.
O zamandan beri babam Roger'a hayatını borçlu ve o yüzden Roger bizimle kalıyor.
As far as he's concerned, the only reason I was living there was the life debt he owed me.
Ona göre orada yaşamamın tek nedeni bana borçlu olmasıydı.
I just wish things could go back to the way they were when he still owed me that life debt.
Keşke her şey eski haline, bana hayatını borçlu olduğu hale dönse.
He told me that my husband owed him a ton of money.
Kocamın ona bir ton para borçlu olduğunu söyledi.
Yogurt lady's dead husband owed me money, too.
Yoğurtçu bacımızın eşek cennetini boylamış erkeği bana da borçluydu.
She owed me $ 60 and wouldn't pay me, so I-
Bana 60 dolar borcu vardı, Ödemedi.
And... He was saying dad owed him money.
Babanın ona borcu olduğunu söylüyordu.
That's a down payment on what you're owed.
Şimdilik alacağının bir kısmı.
Yeah, well, I kind of owed you.
Sana borçluydum.
I figured I owed you one.
Sana borçluyum.
I mean, like I said, he owed me money.
Bana borcu olduğunu söylemiştim.
I'm sure there's a number of doctors who owed her a favor.
Eminim ki ona iyilik borcu olan bir sürü doktor vardır.
He owed him tithes.
Ona vergi borcu vardı.
Owed the doctor for the child's medicine.
Çocuğumun ilacı karşılığında doktora borçlandım.
I mean, it'd be different if we were married and I owed you something, and every time I went out, you resented the shit out of me, and every time I commented on how hot another woman is,
Eğer evli olsaydık her şey farklı olurdu ve sana borçlu olurdum. Ve ben her dışarı çıktığımda, sen başımın etini yiyip dururdun. Ve başka bir kadının ne kadar seksi olduğuyla ilgili her yorum yaptığımda, benim bir pislik olduğumu düşünürdün.
I did it because of the debt I owed... to your mother.
Yaptım çünkü annene borçluydum.
I dunno, I just think he's owed that much.
Bilemiyorum, ona bu kadarını borçluyum.
I was owed them.
Onlara borçluydum.
He's owed me 300 shekels for three months!
Bana 300 şekel borcu var. Üç aydır ödemiyor.
So instead of thinking about what's owed you... think about your little boy.
Sana ne borçlu olduğunu düşünmeyi bırak... küçük çocuğunu düşün..
Exactly. He owed me.
Bana borçluydu.
I only took what was owed me.
Sadece bana ait olanı aldım.
The man assumes credit owed his betters.
Adam dövüşü kendi kazandı sanıyor.
I owed it to Bishop.
Bunu Bishop'a borçluyum.
I am going to take what is finally owed m me! Okay?
Bana olan borçların hepsini alacağım!
I said,'Everybody once believed the earth was flat but that doesn't make it so.' I explained that America owed everything it has to other cultures and other nations and that I would rather pledge allegiance to the earth and everyone on it.
"Bir zamanlar herkes dünyanın düz olduğuna inanıyordu ama bu dünyayı düz yapmıyor." dedim ve devam ettim : "Bugün Amerika, sahip olduğu her şeyi diğer kültürlere diğer milletlere borçlu ve ben bağlılık yeminini dünyaya ve üstünde yaşayan herkese etmeyi yeğlerim." dedim.
So, if all this debt was to be repaid right now not only would there not be one dollar left in circulation there would be a gigantic amount of money owed that is literally impossible to pay back, for it does not exist.
Yani, tüm borçlar bir anda ödense dolaşımda tek bir dolar kalmadığı gibi bir de ; varolmadığı için ödenmesi imkansız olan muazzam borçlar olacaktır.
I missed Theodore's birthday so I owed him a gift, that's it.
Theodore'un doğum gününü kaçırmıştım, ona bir hediye borcum vardı, o kadar.
But I do have time owed. Indeed you do, Mr. Callen.
- Kesinlikle var, Bay Callen.
No, he owed me money.
- Hayır, bana borcu vardı.
♪ Of course I am owed one more question.
Tabii ama bir sorum daha var.