Ower translate Turkish
35 parallel translation
Like a white gardenia flower.
Beyaz gardenya çiçeği gibi.
As a? ower of the field, so he? ourisheth.
"İnsanın günleri otların ki gibidir"
[Barbara] Can I go ower to Jeanine's house?
[Barbara] Jeanine'lerin evine gidebilir miyim?
She typed it into her little machine ower there.
Oradaki küçük makinesine bunu yazdı.
[Voice Ower] I would bet on it.
[Diğer Ses] Bahse girerim öyle olur.
Every flower has a meaning, Charles.
Her çiçeğin bir anlamı vardır, Charles.
- You ower me $ 30,000 for this wedding.
- Bu düğün bana 30.000 dolara mal oldu.
- You ower me thirty...
- Bu bana otuz...
The kadamba is a flower so flagrant. That people swoon in its presence.
Kadambra, insanların varlığıyla huzur bulduğu enfes kokulu, harika bir çiçektir.
Not everyone can live like the lotus flower.
Herkes nilüfer çiçeğinin yaşadığı gibi yaşayamaz.
So, the further down I get in the gravitational field, the slo-o-ower and slo-o-ower time goes.
Çekim kuvvetinin gücüne kapıldıkça zaman giderek ya-vaş-lar.
Why is he holding a? ower?
O neden çiçek sallıyor?
I've said, I'll beholding an orchid? ower.. ... so that he can recognise me.
Ben elimde orkideyle beklediğimi ve böylece beni tanıyacağını söyledim.
Of rainbows and flower... Rainbows and...
Hani, gökkuşağı ve çiçekli bir şey...
Well for generations our house has fostered such arts as tea, incense, flower arrangement, calligraphy...
Evet hanemiz nesillerdir çay, tütsü, çiçek düzenleme, kaligrafi gibi sanatları barındırdı.
Hello, flower, why so sad'?
Merhaba çiçeğim, neden üzgünsün?
Her last wish was to see a sunflower field.
Annenin son dileği bir ayçiçeği tarlası görmekti.
The cunt as temple, tomb, cave or flower.
Tapinagimiz, lahitimiz ve çiçegimiz olarak vajinamiz.
Sometimes the roots of the weed are wrapped around the roots of the flower.
Bazen, Ray, yabani otların kökleri çiçeğin köklerine de dolanır.
Why does the blue flower grow?
Mavi çiçek neden büyür?
Watch that flower bud.
Çiçeklere dikkat et, olur mu?
You're a wildflower.
Sen yabani bir çiçeksin.
Hey there, Wildflower.
Merhaba, yaban çiçeği.
You were right, Wildflower.
Sen haklıydın, yaban çiçeği.
ower that squirted tequila.
Birinde tekila fışkırtan çiçek vardı da.
If I lose the flower of England
# İngiltere'nin çiçeğini kaybedersem #
Money enlightens those who use it to open the flower of the world, and damns those who glorify it, confounding riches with the soul.
Para onu kullananları aydınlatır. Dünyanın çiçeklerini açar. Onu yüceltenleriyse lanetler.
The energy of the giseng root and the fluenol released by the Chinese chugaflower accelerate the release of the body's eritriphens, which influence the activity of the male hormone difalgen.
Ginsengin verdiği enerjiyle dolup, taşan ve tamamen kendini dışa vuran erkeklik hormonlarını arttıran
Ye kin call me MacKenzie, if in it please ye or if we're being formal, ye can call me Chief MacKenzie, which in matters of war and bicker leaves us ower fae each other as equals dinnae ye ken.
İsterseniz Mackenzie ya da resmi olacaksak Şef Mackenzie diyebilirsiniz. Ki bu da bildiğiniz gibi eşit taraflar olarak bizi savaş ve çekişmeden uzak tutar.
It's a flower, not Deepak
Çiçek, Deepak değil.
Well, uh, it's ower-complicated.
- Aşırı derecede karmaşık bir durum.
It's been ower long, Claire. Oh.
- Uzun zaman oldu Claire.
I'll stand like Shah Rukh Khan in golden sunflower fields... with my welcoming arms open wide.
Shah Rukh Khan gibi altından ayçiçeği tarlalarında duracağım. Kollarımı da zaferimden sonra açacağım.
As they are in Blockbuster, T ower, and stores across the nation.
Bu CD'ler mağazanızda mevcuttu.
- He has the expression of a flower the voice of a bird,... the soul like a full moon in April He has the heart of a poet...
♫ Onda bir çiçeğin ifadesi... ♫ ♫... bir kuşun sesi, ♫ ♫...