Owers translate Turkish
50 parallel translation
Spring at home means leaves on the trees, flowers.
Ülkemizde, bahar ağaçlarda çiçek açarak gelir.
The flowers will never wither, and the aisle will glitter with jewels.
Yürüdüğümüz yol mücevherlerle parıldarken etrafımızdaki çiçekler asla kurumayacak.
- He drew some flowers.
Bak, çiçekler çizmiş.
To see my mother. She's not the type to draw flowers.
Anneninkine, biliyorsun, o çiçekler çizecek bir tip değil...
Beautiful? owers.
Güzel çiçekler.
There are flowers dancing.
Dans eden çiçekler var.
Would you like one of my flowers?
Çiçeklerimden birini ister misin?
I remember her sitting next to a window in the afternoons sewing my dresses, in the greenhouse taking care of her flowers. In the patio varnishing old furniture she got from God knows where. And at night reading the novels she liked so much.
Öğleden sonraları pencere önünde oturuşunu elbiselerimi dikişini limonlukta çiçeklerle ilgilenişini iç avluda, nereden geldiği belirsiz mobilyaları cilalayışını ve geceleri en sevdiği romanları okuyuşunu hatırlıyorum.
From gardens you bring flowers to adorn our lanes
" Bahçelerden çiçek getiriyorsun yollarımızı süslemeye
The henna has bloomed red like flowers on these fair palms
" Kına kırmızıya döndü şu güzel palmiyelerin üzerindeki çiçekler gibi
Yes. the henna has bloomed red like flowers on these fair palms
" Kına kırmızıya döndü şu güzel palmiyelerin üzerindeki çiçekler gibi
We shared dreams offlowers but your words were like thorns
" Çiçek bahçeleri hayal ederdik birlikte ama diken gibiydi o sözlerin
I was calling to see if you got the flowers I sent you.
Sana gönderdiğim çiçekleri aldın mı diye aramıştım.
owers and ourselves and many more things too numerous for my mouth to utter
Sayabileceğimiz daha pek çok şeyi oluşturan atomlar.
'On the banks of the river. M / here the kadamba flowers bloom'...
"Nehrin kıyısındaki kadamba çiçeklerinin açtığı yer."
Owers Voice ) Why'd You Get Them Tickets? ( Lowers Voice ) I'll Explain Later.
- Neden onlara bilet verdin?
- Red flowers. - Okay, red flowers.
- Kırmızı çiçekler.
Miss Kane, if we were flowers, you would be a bud.
Bayan Kane, eğer çiçek olsaydık sen bir tomurcuk olurdun.
If I were to give you some money, would you bring her flowers?
Sana biraz para verirsem, ona verebilir misin?
The? owers!
Çiçekler!
I remember you, running between the flowers.
Çiçeklerin arasından koştuğunu hatırlıyorum.
Well, you needn't have done the flowers.
Çiçekleri vazoya koyman gerekmiyordu.
owers to my mother's grave, and to carry out a mission.
Annemin mezarına çiçek götürmeye devam edebilmek ve başka bir görevi yerine getirebilmek için.
The clouds, the flowers, and even the moon.
Bulutlar, çiçekler, hatta ay bile.
- Dad, can we come with grandma when the desert flowers bloom?
Çöl çiçekleri açtığında büyükannemle de gelebilir miyiz?
I would kill, but my heart would break if someone hurt my little flowers.
Birisi yavrularıma zarar verirse onu öldürürdüm ama kalbim de kırırıldı.
You should plant some flowers in here or something.
Buraya biraz çiçek falan eksen iyi olur.
Because you could probably get flowers in those colors.
Çünkü büyük ihtimalle aynı renk çiçekler alabilirsin.
- Adore him where the flowers grow - Ooh, ooh
Çiçekler açınca ona hayran oluyorum
Can I go look for? owers?
Çiçeklere bakabilir miyim?
This guy buys flowers, real flowers, for a piece of plastic in a dress.
Bu adam ona çiçek satın almış. Kıyafet giydirilmiş bir plastiğe gerçek çiçekler almış.
Wildflowers, they grow in the desert, the most horrible place on the planet.
Çölde yetişen bir çiçek. Gezegenin en berbat yerinde.
Wildflowers survive in the desert because they save their strength.
Yaban çiçekleri çöllerde yaşayabilirler çünkü güçlerini korurlar.
The branch produces? owers.
Dallar çiçekleri.
And he brings me flowers, helps me, and when we go for walks, all the ladies are jealous because he's so handsome.
Ve bana cicekler getirir, yuruyuse cikarken yardim eder. butun bayanlar kiskanir, yakisikli oldugu icin,
Are filled w th f owers, lt's fil ed with fragrance,
Çiçeklerle dolu. Koku dolu.
Why is Kate holding flowers when she's allergic?
Kate neden alerjisi varken çiçekleri tutuyor?
Why has Kate got flowers?
Neden Kate çiçekleri alıyor?
Why are you throwing flowers out the window?
Neden çiçekleri pencereden atıyorsun?
You said you liked ï ¬ ‚ owers.
Çiçekleri sevdiğini söyledin.
Then the flowers... fountains... then the crane... finally, the fireworks... okay?
Sonra çiçekler... Fıskiyeler... Sonra vinç...
If the horse is at the main door, it will chew all the flowers away!
Eğer at ana kapıda durursa, tüm çiçekleri yer!
And you Croats are the flowers?
- Siz Hırvatlar çiçek misiniz?
He raises flowers.
Bir de çiçek yetiştirir.
I was just calling to find out if you got my flowers - your flowers. Hey, Patrice?
Patrice?
We brought flowers.
- Çiçek getirdik.