Oxymoron translate Turkish
91 parallel translation
That's an oxymoron.
Bu çok aptalca.
That's an oxymoron.
Bu çelişkili.
But, you know, granted, "military intelligence" is kind of an oxymoron.
Gerçi bu pek askeri bir istihbarat olmayacak.
Well, there's an oxymoron to live by.
Yaşamak için oksimoron var.
- Now there's an oxymoron.
- İsşte bu bir çelişki.
Can you say oxymoron?
Oksijen kafalı moronlar diyemez misin?
That's an oxymoron.
Orası düz bir yer değil mi?
"Oxymoron." It's a figure of speech in which contradictory terms or ideas are combined.
Oxymoron, ters fikirlerin... ... ya da fikirlerin bir araya getirildiği mecaz türü.
An entire religion built on an oxymoron!
Koskoca bir din bir tezat üzerine kurulu!
It's an oxymoron, like "happily dead".
Bu bir'oxymoron', "mutlu ölüm" gibi.
'Christian rock.'There's an oxymoron.
"Hristiyan rock." İşte sana tam bir tezat.
Good God. Talk about your oxymoron.
Akıl almaz bir kavram.
That's an oxymoron.
Bunlar zıt sözcükler.
There's an oxymoron if ever I heard one.
Bundan daha aptalca bir şey duymadım.
"Gorgeous dentist" is an oxymoron. And...
- "Yakışıklı dişçi" çelişkili bir ifade.
"Real Psychic?" Talk about an oxymoron. Forget.
"Gerçek Psişik" Bu tam bir Oksimoron * ( * Birbiriyle zıt iki kavramı birarada kullanmak )
Okay, you know, I've been with enough Catholic girls to know the expression "good Catholic girl" - - it's an oxymoron.
Biliyor musun, "iyi bir Katolik kız" tanımının ne olduğunu bilmeye... yetecek kadar çok Katolik kızla birlikte oldum. Bir oksimoron.
Since when do you know what oxymoron means?
Ne zamandan beri oksimoronun anlamını biliyorsun?
19 : 00 hours last night, the board of trustees- - talk about an oxymoron- - voted to cut down this majestic tree.
Yönetim Kurulu Üyeleri dün gece bu görkemli ağacın kesilmesi için karar aldı. Ne?
It's like a... - Oxymoron.
Aynen öyle.
Now, there's an oxymoron.
Biraz tezatlık var gibi.
"Upfronts" is a complete oxymoron because nobody's remotely honest, so it's...
Yeni Sezon Haftası tam bir oksimoron çünkü kimsenin dürüstlükle uzaktan yakından bir alakası yok.
You think every day should be naked Thursday, or is that an oxymoron?
Sence her gün "çıplak perşembe" mi olmalı..... yoksa bu bir'oksimoron'mu?
Which is an oxymoron.
İronik bir durum.
"Simple math" is an oxymoron, whereas you're just a... 10 minute break.
Basit matematik bir çelişkidir, ve sen sadece... 10 dakika ara.
It's like an oxymoron, like "jumbo shrimp" or...
Oksimoron gibi. G noktası gibi ya da...
Oh... That's a total oxymoron.
Bu söylediğin tam bir tezat örneği.
She, uh, always used to say, someday "defenseless woman" would be an oxymoron.
Günün birinde savunmasız kadınların zıt iki kavram olacağını söylerdi.
- It's just quite an oxymoron, my dear.
- Hepsinin tersini düşünüyorum hayatım.
That's an oxymoron.
Bu bir tezat.
and that person said to me, "that's an oxymoron," what do you think that person meant?
Ve o da bana, "bu bir tezat" derse onun ne demek istediğini düşünürsün?
Uh, that it's an oxymoron to be alone together.
Ah, ikimizin ve yalnızın bir tezat olduğunu.
But then he says these cryptic things like "maybe" and "that's an oxymoron," and I'm just, like, " what?
Ama sonra gelip "Belki" ve "Bu bir tezat," gibi anlaşılması zor şeyler söylüyor ve ben de "Ne?" diye kalıyorum.
Look, who it is, the oxymoron himself.
Bak kim buradaymış, tezat çocuk.
Last week you lectured us about medical ethics not being an oxymoron.
Geçen hafta oksimoron olmamamız için bize tıbbi etik hakkında ders verdiniz.
Sounds like an oxymoron, a praying scientist?
evrenin karmaşıklığını öğrendikçe, inancım da o kadar artıyor.
That's an oxymoron, my friend.
Kelimenin kendisi tezat, dostum.
It's an oxymoron.
Bu bir tezat.
Abby Sciuto, NCIS resident forensic scientist, heart and soul, a paradox wrapped in an oxymoron, smothered in contradictions in terms, sleeps in a coffin.
Abby Sciuto, NCIS adli bilim uzmanı, kalbi ve ruhu, tezatlara bürülü bir paradoks, tezatlarla dolu birisi, bir tabutta uyuyor.
That's an oxymoron if ever I heard one, huh?
Bu, az biraz tezat olmadı mı, ne dersiniz?
Now there's an oxymoron.
Anlamsız bir laf oldu.
That's an oxymoron, you know, a term that contradicts itself.
Bu bir tezat, biliyorsun kendisiyle çelişen bir terim. Ben, Delmy Polanco.
Being the man of mystery and being filmed at the same time is a slight oxymoron, I think.
Aynı anda hem gizem adamını oynayıp hem de kamera karşısında olmak tam anlamıyla birbirine tezattı.
Isn't that an oxymoron?
Oksimoron değil mi bu?
"Military intelligence." The great oxymoron.
"Askeri İstihbarat" Kulağa ne kadar da tezat geliyor.
Isn't that an oxymoron?
Kendinle çelişmiyor musun? Hayır.
- "Oxymoron"! Hey hey!
Oksimoron. 50 puan.
- That's an oxymoron. - I love you, Olivia.
- Bunlar birbirine zıt şeyler olduğu halde.
- Oxymoron.
- İğrenç.
I'm the most important UFO blogger in the world. "Important blogger" - - talk about an oxymoron.
"Büyük blog yazarı" tezat hakkında konuşuyor.
An oxymoron?
Oksimoron ne demek biliyor musun?