English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Paddle

Paddle translate Turkish

853 parallel translation
You get a canoe later, and I'll paddle you.
İkimiz için bir kano yap, içinde gider geliriz.
Paddle, son!
Kürek çek, evlat!
But it isn't. It's the Saturn, or some other paddle coaster.
Bu Saturn ya da bir başka kürekli gemi.
Would you mind taking a paddle?
Küreğin tekini alabilir misin?
Hey, be careful with that paddle.
Küreği dikkatli kullan.
Yes, I began to paddle and the boat didn't seem to move.
Evet, kürek çekmeye başladım ama tekne hareket etmiyordu.
Well, Willie... looks like we're up a Burmese creek without any paddle.
Şey, Willie... durumumuz kötü gibi görünüyor.
Brita! Didst thou not see her paddle with the palm of his hand? Man :
"Avucunu okşadığını görmedin mi?"
The plink of banjos could be heard over the paddle wheels... as they went ta-pocketa, ta-pocketa... in the moonlit water.
Banjonun tınıları ve geminin çarklarının dönüş sesleri... duyuluyordu ta-pocketa, ta-pocketa... mehtaplı sularda.
There the Makuas will give us canoes and paddle boys where we'll proceed downriver till we reach Kenya station.
Varınca Kenya durağına ulaşana kadar nehirden aşağıya gidebilmek için Makualar bize kano ve kürekçi çocuklar verecekler.
Helen, Ricky, the paddle!
Helen, Ricky, kürek!
You forgot the paddle!
Küreği unuttunuz!
- My son forgot the paddle.
- Oğlum küreğini unuttu.
You forgot your paddle.
Küreğinizi unuttunuz.
Did I know Ricky forgot his paddle?
Ricky'nin küreğini unuttuğunu biliyor muydum?
Ricky's paddle.
Ricky'nin küreği.
Paddle, that's it.
Kürek, evet işte.
I've got to send the paddle.
Küreği yollamam gerek.
Little Ricky out there on the lake without a paddle.
Küçük Ricky, oradaki gölde küreksiz.
Wrap the paddle and send it off in the morning.
Küreği paketle ve sabah ilk iş yolla.
Going to get his paddle.
Küreğini alacak.
How do you wrap a paddle, anyway?
Bir küreği nasıl paketlersin ki?
I need a piece of paper the shape of a paddle.
Kürek seklinde bir kâğıda ihtiyacım var.
Tell them you spent the night wrapping a paddle.
Bütün geceyi bir küreği paketlemekle geçirdiğini anlat.
I was just wrapping the paddle.
Ben küreği sarıyordum.
At least have the decency to keep the paddle of a child out of this sordid mess.
Hiç olmazsa, bir çocuğun küreğini, bu alçak pisliğe karıştırma.
- She sent me for the paddle.
- Beni kürek için yolladı.
All she wants is Ricky's paddle!
Tek istediği, Ricky'nin küreği!
- Ricky's paddle?
- Ricky'nin küreği mi?
You wouldn't send his paddle!
Çünkü küreğini yollamıyorsun!
If anybody is gonna take Ricky's paddle back I'm gonna take it back.
Eğer birisi Ricky'nin küreğini ona götürecekse o kişi ben olacağım.
- He came for Ricky's paddle.
- Ricky'nin küreği için gelmiş.
Now, do we paddle all night or do we lay up?
Şimdi, bütün gece kürek çektik neredeyse yığılacağız?
- [Number Four] There's a paddle missing.
- Kürekler kayıp.
Paddle.!
Kürek!
Back paddle.
Geriye kürek çekin.
I shall now emulate the vanishing American while we have tonight's story, after which I shall paddle back.
Şimdi ben, bu gecenin öyküsünü izlerken, kaybolan Amerikalıyı taklit ettikten sonra, geri döneceğim.
You know, what I should do is take you across my knee and paddle you.
Seni dizime yatırıp bir güzel şaplaklamalıyım aslında.
Just dog-paddle.
Bekle bir saniye.
We're up the creek and you wanna hock the paddle.
Sen, nehri geçerken küreği rehin vermek istiyorsun.
He's grown up, let him paddle his own canoe.
O bir yetişkin. Bırak başının çaresine baksın.
Here's the paddle.
İşte raket.
Make with paddle and wind from now on in.
Artık kürek ve rüzgarı kullan.
He said it was a real solemn occasion. Like shooting the rapids without a paddle.
Küreği olmadan akıntıyla boğuşmak gibi muhteşem bir şey olduğunu söyledi.
You can paddle ashore.
Kıyıya kadar yüzebilirsin.
- Go get that paddle!
- Şu küreği al!
But just one little thing like this and we're up the creek without a paddle.
Ama böyle küçük bir şey daha olursa başımız büyük belaya girer.
If I can't swim, at least I can paddle.
Eğer yüzemiyorsam, en azından ayaklarımı sokabilirim.
And I was going to paddle in it...
- Ben de oraya ayaklarımı sokacaktım.
Now, here, get off of my paddle.
Küreğime oturma bakayım.
bend you over and then paddle your fanny till you can't sit down.
Önce sana yardım ederler sonra... poponun üstüne oturamayacağın kadar talepte bulunurlar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]