Pancake translate Turkish
835 parallel translation
If you mash them up, you can make like a paste and make a pancake out of it.
Lapa yaparsan macun gibi yapıp pankek yapabilirsin.
You've got the brain of a pancake.
Kuş kadar beynin var.
1891 found our fortunes flat as a pancake.
1891 meteliğe kurşun sıktığımız bir yıl oldu.
Don't forget to put a pinch of salt in that pancake batter.
- Krep hamuruna bir tutam tuz atmayı unutma. - Tamam.
I'm sorry to be so stupid... but why am I a pancake?
Aptallığımı mazur görün... ama ben niçin bir krep gibi görünüyorum?
You, creative frying pan... in which the shapeless, raw batter, you... are transformed by creative miracle... into irresistible pancake.
Siz, yaratıcı bir tavasınız... yoğrulmamış bir hamuru, o da sizsiniz... yaratıcı mucize ile büyüleyici bir krep... haline getiriyorsunuz.
I'll put some more pancake on it.
Biraz daha fondöten süreyim.
Like the house of the witch without the pancake roof.
Masaldaki cadının gözleme çatısı olmayan evi gibi.
ETHEL, YOUARE A POTATO PANCAKE.
Patatesli kek kadar tatsızsın.
YOU'RE AS TASTELESS AS A POTATO PANCAKE.
- Şimdi beni rahat bırak. - Walter, yapma! - Ethel, çekil yolumdan.
- All right, I'll paint a pancake!
- Pekala, Bir gözleme gibi boyayacağım!
She'll have a bruise as big as a pancake.
Kıçında tepsi kadar bir çürük oluşacak.
The top of my head feels like an overdone pancake.
Başımın üstünü pişmiş gözleme gibi hissediyorum.
I agreed to the pancake, whatever it is, but the lipstick is out.
Krep almayı kabul etmiştim ama ruj yok.
Pestilential pastry. poisonous pancake. Yes!
Bulaşıcı mikroplu pasta, zehirli gözleme.
I haven't seen you really angry since the day I dropped my cigar in your pancake batter.
Kek hamurunun içerisine puromu düşürdüğümden beri sinirlendiğini görmemiştim.
"'Nanon, make us a pancake
"Nanon, bize pasta yap."
Just turned them down flat as a pancake.
Onları aynen geri çevirdim.
A type of thick pancake, eaten with large... "
Kalın bir tür krep, yanında büyük... "
You got the brains of a pancake.
Senin beynin muhallebi olmuş.
Or else turned on by a pancake.
Ya da Jemima marka keklere.
If you're not careful, this could cave in and smash you flat as a pancake.
arabalar tarafından ezilme tehlikesine girmek istemiyorum.
Corner shelf, behind the pancake mix.
Köşe rafta, kek karışımının arkasında.
They flattened our old car like a pancake.
Eski arabamızı omlet gibi yamyassı ettiler.
Pancake, pudding, or pastry.
Kek, puding yada pasta.
Pancake.
Kek.
Pancake plus pudding.
Kek ve puding.
Plain pancake.
Düz pankek.
- This society always suspected me..... and he's networking all over the country that guy that opened pancake stand in our street is working for him!
Bu toplum bana hep şüpheyle baktı. Adam ülkenin dört bir yanına şebeke kuruyor. Şu bizim sokakta büfe açan adam bile ona çalışıyor.
- Can I have another pancake?
- Bir krep daha alabilir miyim?
You just get the buttermilk pancake mix.
Sütlü krep karışımı ekliyorsun.
She cooks cakes and pancakes!
Kek ve pancake!
Pancakes and cakes!
Pancake ve kek.
A frozen mushroom, ham and cheese pancake?
Dondurulmuş mantar, salam ve peynirli sandviç?
- Probably at the Pancake House.
- Pancake House'da.
I'm over at the Pancake House, and this chick walks over to the cash register.
Pancake House'dayım, bu piliç kasaya doğru yürüdü.
Stainless steel pancake turner.
Paslanmaz çelikten krep ıspatulası.
There is a pancake in the oven.
Fırında gözleme var.
Eat your Pablum like a good boy... and you'll have Swedish pancake too.
uslu bir çocuk gibi yulaf ezmeni ye... İsveç usulü gözlemenide.
A nose as flat as a pancake.
Duvara toslamış gibi düz bir burun...
Hasn't had a bath since last Pancake Day, either.
Geçtiğimiz gözleme gününden beri banyo da yapmadı.
Here you go. This is the chicken and just a little pancake to go.
Tavuk ve yanında biraz krep var.
SO THE BOTTOM PANCAKE GETS AS MUCH SYRUP AS THE TOP ONE.
Alttaki gözlemenin üsttekinden daha fazla şerbetlenmesi gerek.
Even though you took me to family Night at Pancake plantation, I still couldn't help but think that it meant something special.
Her ne kadar bunun yerine koruda gözleme yemeye götürsen de... bundan özel bir anlam çıkarma çabasına girmeden edemedim.
- I'll take the pancake special.
- Krep spesiyali alayım.
Some of you may have heard that nice little cypress tree out at Kipnuk Lake... fell over last Friday night and flattened my trailer like the proverbial pancake, causing me to join the growing ranks of the nation's homeless.
Sanırım bazılarınız Kipnuk Gölü kyısındakı selvi ağacının.. geçen cuma karavanımın üstüne devrilip onu bir krep gibi dümdüz ettiğini duymuşsunuzdur, ki bu beni büyüyen evsiz insanlar kalabalığına eklemiş oldu. Bu kötü haber.
I have the same nausea and craving for pancake mix... I did with the other kids.
Çocuklara hamileyken de..... aynı mide bulantısı ve pankek`e aşerme duygusu vardı.
If I hadn't stopped the car, you would have been called "pancake" by now.
Eğer arabayı durdurmamış olsaydım, şimdi gözlemeye dönmüş olacaktın.
It's one of those white-picket-fence sort of towns, with your basic church steeple, town square, and big firemen's pancake breakfasts.
Kahvaltılarda büyük itfaiyeci kreplerinin pişirildiği basit kilise kulelerinin bulunduğu, beyaz çitlerle dolu olan ufak bir meydanı olan kasabalardan.
And you saved my life when you could have just left me to fry... like the proverbial pancake that I am.
Ve beni bir krep gibi kızarmama izin vermek yerine hayatımı kurtardınız.
- No, you cannot have another pancake.
- Hayır, alamazsın.