Panicking translate Turkish
594 parallel translation
Just the Rollo Brothers panicking them again.
Sadece Rollo Kardeşler yine seyircileri kırdı geçirdi.
People are frightened, panicking.
İnsanlar korkmuş durumda, panikliyorlar.
No use panicking. They've all flown the coop by now.
Acele etme ; çoktan arazi olmuşlardır.
I'm not the panicking kind.
Panik yapacak biri değilim.
The passengers are panicking, sir.
Yolcular panik içindeler, efendim.
- I'm panicking.
- Panikliyorum.
But there's no point in panicking.
Ama paniklemenin anlamı yok.
Now make sure all the supplies are organised properly and try and keep them from panicking.
Tüm ihtiyaçların düzenli şekilde hazırlandığından emin ol ve insanların panik yapmamasını sağlamaya çalış.
Be careful, they're panicking as it is.
Dikkatli ol, zaten herkes panik olmaya başladı.
Now, don't be panicking, loves.
- Panik olmayın. Gideceğiz...
People were panicking a bit.
- Olmaz! İnsanlar bizi ezdi geçti..
Stop panicking!
Panik yapmayın!
Those who stayed behind in Bordeaux quickly understood that they could exploit the circumstances, and influence the public to think that the departure of the boat and the fact that a number of politicians were aboard, was a sign we were panicking, running away, abandoning them.
Bordeaux'da kalanlar, mevcut durumu sömürebileceklerini çabucak anladılar. Halkı etkileyerek geminin kalkışını ve pek çok politikacının yurt dışında olduğu gerçeğini düşünmeleri panik yaptığımızın, tüydüğümüzün, onları yüzüstü bıraktığımızın bir işaretiydi.
The Germans are panicking.
Çünkü Almanlar panik halinde.
I remember panicking in the crib.
Beşikteyken nasıl panik olduğumu hatırlıyorum.
- I know you're panicking.
- Telaşlandığını biliyorum.
Half the fleet is panicking, sir.
Filonun yarısı panik halinde efendim.
For heaven's sake, stop panicking, we'll eat something else.
Tanrı aşkına, panik yapmayı bırak! Başka bir şey yeriz
- People are panicking!
- İnsanlar panikte!
Chicago, the passengers are panicking.
Chicago, yolcular panikliyor.
I told myself in a low voice that I shouldn't be afraid... that it was dangerous to become afraid... to start panicking, to try to find a way out... to cry or shout or pound the walls.
Kendime, alçak bir sesle korkmamam gerektiğini söyledim ki korkmuş olmak tehlikeliydi paniklemeye başlamak, bir çıkış yolu bulmaya çalışmak... ağlamak ya da bağırmak ya da duvarları yumruklamak.
- For panicking'and shootin'innocent folks.
- Masum halkı korkutup onlara ateş ettiğin için.
Just stop panicking!
Panik yapmayı bırak!
Who mentioned panicking?
Panik yaptığımı kim söyledi?
- Well, maybe I am panicking.
- Belki de boş yere telaşlanıyorum.
Tanya, you're panicking over nothing.
Tanya, boşuna panikliyorsun.
They're pretty freaked out, but no one's panicking... yet.
Çok korktular ama henüz kimse paniğe kapılmadı.
They're panicking, screaming, "Sell, sell."
Panikliyor ve bağrışıyorlar, "sat, sat" diye.
They are panicking right now. I can feel it.
Şu anda panik halindeler.
- Stop panicking!
Sakin olun!
alf, look, panicking is not going to help anything.
Alf, bak, Panik yapmak hiçbirşeyi çözmez.
Which might account for his panicking into error.
Bu da paniğe kapılıp hata yapmasına sebep olur.
I needed a voice to keep me from panicking.
Beni bu durumdan kurtaracak bir sese ihtiyacım vardı.
I'm panicking.
Paniğe kapıldım.
I'm fighting, I'm not panicking.
Dövüşüyorum, korkmuyorum.
Well, those two beggars could've atacked him robbed him of his clothes, then, panicking, in case the clothes identified them as the man's killer, tossed them into the water and made a run for it.
O iki adam, ona saldırıp kıyafetlerini çalmış sonra bunun katilin kimliğini ele verebileceğinden korkarak panikleyip suya atıp kaçmışlardır.
I'm sure you're panicking.
Paniklediğine eminim.
And, rather than panicking, the man should think sexy thoughts, perhaps using the fantasies that he revels in when he is alone.
Ve panik yapmak yerine, erkek seksi şeyler düşünmeli, yalnız başına olduğunda kurduğu fantezileri hayal etmelidir.
- He's panicking.
- Panikledi.
Stop panicking, Leo. There's no provocation.
Paniğe kapılma Leo, kışkırtma falan yok.
Start panicking.
KapıImaya başlayabilirsin.
I was panicking for a minute back there.
Bir dakika önce orada panik içerisindeydim.
Are you panicking? Yeah, a little.
- Evet, biraz.
- I'm not panicking. - Just don't worry.
- Panik yapmıyorum.
- We're not panicking.
- Panik yapmıyoruz.
Okay, start panicking.
Tamam, panikleyin.
The important thing is not to look like we`re panicking.
En önemli şey, panik olduğumuz izlenimini vermemek.
I think the important thing is actually not to be panicking.
Bence en önemli şey, hiç kimsenin paniğe kapılmaması.
He can't even ride in an elevator without panicking.
Panik yapmadan asansöre bile binemez o.
- Nobody's panicking!
Panikleyen yok!
While we stood here, trying to stop Yvette from panicking, one of us could have taken the dagger, run down the hall, and stabbed the cook. I do.
Evet.