Paths translate Turkish
1,745 parallel translation
There are many paths that lead to that cure.
Tedaviye giden bir sürü yol vardır.
If you did not give me his number, our paths would not have crossed and probably would not have fallen in love.
Bana onun numarasını vermeseydin yollarımız kesişmeyecekti ve muhtemelen âşık olamazdık.
Lucy... this little girl... you're crossing paths with her today.
Lucy, bugün bu küçük kızla yollarınız kesişiyor.
In mountains and forests and falling off paths.
Dağlarda ve ormanlarda ve patikadan düştüğünde.
You define your paths.
Yollarınızı ayırıyorsunuz.
Because if we cross paths is too late.
Çünkü yolları aşarsak çok geç olur.
Only mules never change paths.
Sadece katırlar yollarını değiştirmezler.
And through an astronomical concatenation of circumstances, our paths cross.
Ve koşulların astronomik bir şekilde arka arkaya gelmesiyle yollarımız kesişiyor.
Look, I know you'd do it all over again for me. But you can't talk about Paul being your soulmate and me being the daughter you were meant to have in the same breath. These are two different paths.
Bak biliyorum.. ama Paul senin ruh eşin değilken ona bişeyler hissettin sen
It can make different paths converge It can mend broken hearts
Yakınlaşmak için her yolu dener, kırık kalpleri onarabiliriz
I do hope our paths cross again, Mr. Gray.
Yine karşılaşacağımızı umuyorum, Bay Gray.
Different paths were chosen.
Farklı yollar seçildi.
The crooked paths.
Çarpık yollar.
There's too many paths.
Çok fazla yol var.
In the sense that we've been working on clearing paths, opening up your view of how you got to where you are.
Burada üzerinde çalıştığımız konular açısından görüş açını genişletmek ve bu noktaya nasıl vardığını anlamaya çalışmak.
He trolled bike paths Near buffalo, Garroting his victims.
Kurbanlarını Buffalo'daki bisiklet yollarında bulur ve boğardı.
" some paths join others, and some split off on their own.
" bazı patikalar diğerleri ile birleşiyor, ve bazıları kendi içinde bölünüyor.
Figure out where and when their paths might have crossed? No, no.
Nerede karşılaşmış olabilecekleri ile ilgili?
I was only asking'cause I-I also went to Northwestern, and I thought maybe we crossed paths there.
Sordum çünkü ben de Northwestern Üniversitesi'nde okudum, belki orada yolumuz kesişmiştir.
The paths that we walk, they're ours, and ours alone.
Yürüdüğümüz yol, bizimdir ve sadece bize aittir.
Distance in our paths.
Aramızda mesafeler var.
And now, our paths have parted.
Ve şimdi, yollarımız ayrıldı.
But the committee rejected pierce's application, saying that his wind farm would be conspicuous and out of place in the Bedfordshire landscape, that it would decrease enjoyment of nearby foot paths and negatively impact the listed buildings and the nation's monuments.
Ama komite Pierce'ın uygulamasını reddetti. sebep olarak da bu rüzgar tarlalarının göze çok çarpacaklarını ve Bedford'un dışında olmaları gerektiğini, bunun etraftaki huzuru kaçmasını engelleyeceğini, ve komşu binalarla ülkenin huzurunu olumsuz etkilemeyeceğini gösterdiler.
Along our paths look... there are marvels in all their glory
Yollarımızda... bütün pırıltı güzellikte bir mucize vardır
It will take a few more days for the neural paths to be written, but..
Nöral yolların tekrar yazılması için bikaç gün daha lazım, ama...
As far as I know, their paths never crossed.
Buraya kadar yollarının hiç kesişmediğini söyleyebilirim.
Still, whatever Ahead - - - I am pleased that our paths have crossed each other.
Yine de gelecek ne gösterirse göstersin. yollarımız bir şekilde kesiştiği için çok memnunum.
Did he ever tell you how exactly he might have crossed paths with Joel Tiernan?
Size hiç Joel Tiernan ile yerlerinin nasıl değiştiğinden bahsetti mi?
Bethany has crossed paths with her kidnapper.
Bethany onu kaçıranla karşılaştı.
I think that the kidnapper may have recently crossed paths with Bethany Simmons.
Kaçıran kişinin yakın zamanda Bethany ile karşılaştığını düşünüyorum.
Bethany crossed paths with the man who kidnapped her.
Bethany onu kaçıran adamla karşılaştı.
But all their paths have sort of crossed In these strange and mysterious ways.
Fakat hepsinin yolu garip ve gizemli bir biçimde kesişiyor.
Well, I'm trying to recreate two of the victims journeys in real time, so if their paths cross, we'll see where.
Kurbanlardan ikisinin yolculuğunu gerçek zamanlı olarak canlandırmaya çalışıyorum böylece kullandıkları yol kesişirse, neresi olduğunu göreceğiz.
I'm sure our paths will lead to the same destination.
Eminim ki hayat bizi aynı hedefe yönlendirecek.
Hippos bulldoze their way towards the sprouting grasslands, their paths opening up new arteries that help keep the water flowing.
Su aygırları filizlenen otlara doğru ilerliyor. Onları açtığı kanallarsa suyun daha çok yere ulaşmasına yarıyor.
The network of hippo paths benefits all kinds of other animals, from predatory crocodiles to the grazing herds.
Su aygırlarının açtığı bu kanallar vahşi timsahlardan otlayan sürülere kadar tüm canlıların işine yarıyor.
He leadeth me in the paths of righteousness, for his name's sake.
Tanrının adı için beni doğru yola yönlendirdi.
I'll construct beautiful gardens full of groves, hidden dells, paths...
Korularla, gizli vadilerle, patikalarla dolu çok güzel bahçeler düzenleyeceğim.
Or the fountains, or the paths, or the marble birds.
Çeşmeleri, patikaları, kuş heykellerini de.
All the other paths are safe.
Diğer bütün yollar güvenli.
Our paths are bound to cross eventually.
Yollarımız eninde, sonunda kesişecek.
After decades of orbiting space shuttles and robotic rovers, the idea of sending man back into space, to Mars and beyond, ignited the imagination... and brought that the notion, that mankind and alien beings, had cross paths before.
Yörüngedeki onlarca yıldan, uzay mekiklerinden ve robotik araçlardan sonra, uzaya, mars ve ötesine, tekrar insan gönderme fikri, hayal gücünü ateşledi... ve bu yaklaşım, insanlığın ve uzaylıların, daha önce yollarının kesiştiği kavramını gündeme getirdi.
Must have come into Close contact With a tainted letter Or crossed paths With the unsub himself.
Mikroplu bir mektuba ya da şüpheliye fazla yaklaşmış olabilir.
Our monkey in the middle said something about crossing paths with a friend of yours.
Ortadaki maymunumuz bir arkadaşınla bazı yollardan geçtiğini söyledi.
As far as career paths go, escaping the real world sounds pretty darn good.
Kariyer yolunda ilerledikçe gerçek dünyadan kaçmak fena olmazdı.
The mirror crossed paths with Alice Liddell.
Aynayla, Alice Liddell'ın yolları kesişmiş.
I bet it crossed paths.
Eminim kesişmiştir.
We travel along untravelled paths leaving no trail behind
Hiç ayak basılmamış yerlerde seyahat ediyoruz arkada ayak izi bırakmadan.
The journey of the survivors of Oceanic 815 has taken two very different paths, and tonight we explore where both have led.
Oceanic 815'in kazasından kurtulanların kaderleri birbirinden çok farklı iki yolda ilerledi. Bu bölümde bu yolların nerelere çıktığını araştıracağız.
For paths long lost... these eyes crave.
These eyes crave... uzun kayboluşlar gibi bu gözler üzgün.
No, our paths never crossed at the event.
Hayır. O davette yolumuz hiç kesişmedi.