Pauline translate Turkish
990 parallel translation
You told Donnie and Pauline and Carla that, right?
Donnie, Pauline ve Carla'ya söyledin, de mi?
Pauline, our d...
Pauline, bizim...
- Pauline.
- Pauline!
I merely said I was going to marry Pauline Bisbee.
Sadece, Pauline Bisbee ile evleneceğim dedim.
Then your daughter Pauline is really a Warren.
O zaman kızınız Pauline, gerçek bir Warren.
- You can't talk to Pauline's family like that.
Anne, Pauline'nin ailesiyle öyle konuşamazsın.
- I can explain everything.
Pauline, her şeyi açıklayabilirim.
- Pauline.
- Pauline.
Coming to church, Pauline?
Kiliseye geliyor musun, Pauline?
- Pauline.
Pauline.
Have I your permission to present Mrs Bisbee and her daughter Pauline?
Ekselansları, size Bayan Bisbee'yi ve kızları Pauline'i takdim ederim.
- You're Pauline's fiancé, are you not?
- Bob Murchison mu? Gerçekten mi! Pauline'nin nişanlısısınız, değil mi?
It gives me great pleasure to announce the engagement of my son Robert to Miss Pauline Bisbee.
Oğlum Robert ile Bayan Pauline Bisbee'nin nişanlandığını duyurmaktan memnuniyet duyarım.
Where is Pauline Carton hiding?
Pauline Carton nerede saklanıyor?
Pauline Carton, come let me thank you for you help... while I directed the film.
Pauline Carton, filmi yönetirken benden esirgemediğin yardımların için gel de teşekkür edeyim.
Mr. Loophole, have you met Peerless Pauline?
Pırlanta Pauline'le tanıştınız mı?
Maybe Carter knows something about the stolen money... and if Pauline's his girl, maybe she knows something, too.
Carter çalınan para hakkında bir şey biliyor olabilir. Pauline onun sevgilisiyse, o da biliyor olabilir.
Pauline, let's never lose this thrilling moment.
Pauline, bu ürpertici anı asla unutmayalım.
Pauline, help me down.
Pauline, inmeme yardım et.
Pauline, let me have that wallet.
Pauline, ver şu cüzdanı bana.
Pauline, I'm stuck up...
Pauline, yapıştım buraya...
Pauline, how do I get down out of here?
Pauline, nasıl ineceğim ben buradan?
Pauline, quick.
Çabuk Pauline.
Get me down, Pauline.
İndir beni Pauline.
Pauline, didn't you check my hat that day, as always?
Pauline, o gün her zaman olduğu? gibi şapkamı kontrol etmedin mi?
Pauline York.
- Pauline York.
Radio, Pauline.
Radyo'dan, Pauline.
You've been very discreet about Pauline.
Pauline konusunda çok ketum davrandın.
We've Van Barth's and Burt's Place, provided Pauline was telling the truth.
Bu sefer Van Barth ve Burt'un yeri var. Yeter ki Pauline doğruyu söylemiş olsun.
He was the only one who can connect me with Pauline.
Pauline'le ilişkimi bilen tek kişi o.
And, Steve, we have to have Randolph before Pauline's body is found, before he reads of the incident and goes to the police.
Steve, Pauline'nin cesedi bulunmadan Randolph'u ele geçirmeliyiz. Yoksa olayı gazeteden okuyunca polise gitmiş olur.
Um, Pauline York.
Pauline York.
Pauline York!
Pauline York!
Pauline York.
Pauline York.
Her name's Pauline York.
Pauline York'muş.
It was in Pauline's purse.
Pauline'nin çantasındaydı.
There you go again. Pauline.
- Gene başladın, Pauline...
Why should I kill Pauline?
- Pauline'i niye öldüreyim?
the taxi driver who took you from Pauline's apartment.
Pauline'nin dairesinden sizi alan taksici.
George, Janoth killed Pauline.
- George, Pauline'i Janoth öldürdü.
Her name is really Pauline Rose but we call her Dusty.
Adı aslında Pauline Rose ama biz ona Dusty, Pasaklı, deriz.
Well, Matt, I'll take Pauline.
Matt, Pauline'yi alayım.
Maybe you'd like to hold Pauline while I wash up the dishes.
Belki Pauline'yi kucağınızda tutmak istersiniz, bende bulaşıkları yıkarım.
Who is that boy with Pauline Hunter?
Pauline Hunter'ın yanındaki çocuk kim?
You're talking about Pauline Hunter's brother Jack, who attended the dance with his sister?
Bir denizciyle. Kız kardeşiyle birlikte dansa katılan Pauline Hunter'ın kardeşi Jack'ten mi bahsediyorsunuz?
Annabella, Pauline, Florinda...
Annabella, Pauline, Florinda...
Pauline, come here.
Pauline, hadi gel.
Can't you hear, Pauline?
Sağır mısın Pauline?
Pauline, your lung!
Pauline, ciğerlerin iyi değil!
Pauline, I said you should bob your hair then it won't get in a mess.
Pauline, demiştim sana. Saçlarını kestirseydin, böyle dağılmayacaklardı.
Pauline, the glasses.
Pauline, bize bardak getir.