Pestilence translate Turkish
278 parallel translation
The devastating pestilence raged :
Yok edici salgın kırıp geçirdi :
That's how they dealt with the pestilence in the Dark Ages.
Karanlık çağda salgınlarla böyle başa çıkmışlardı.
The pestilence has ceased.
Salgın sona erdi.
The pestilence has been conquered.
Salgın atlatıldı.
Yes. it's a good pre-pestilence machine.
- Evet, salgın öncesinden güzel bir araç.
I've always adored him since he took control in the pestilence days... when everyone else lost heart.
Herkesin sağduyusunu kaybettiği o salgın günlerinde kontrolü aldığından beri ona hep hayran oldum.
Surely, he shall deliver thee from the snare of the fowler and from the noisome pestilence.
Çünkü o seni avcının tuzağından helak eden vebadan azat eder.
Thou shalt not be afraid for the terror by night. Nor for the arrow that flieth by day. Nor for the pestilence that walketh in darkness.
Ne gecenin dehşetinden korkarsın ne gündüz uçan oktan ne karanlıkta gezen vebadan ne de öğleyin bitiren kırgından.
A pestilence on him for a mad rogue.
- Zır delinin biriydi bu manyak.
Not famine nor pestilence.
Ne kıtlık, ne de bir salgın.
It stank of pestilence and geraniums
Veba ve ıtır çiçeği gibi ağır bir koku yayıyordu etrafa. Belki sadece esrardır.
I used to number the months by a battle, a pestilence, a famine.
Aylari, bir savas, bir hastalik, bir aclikla numaralardim.
- Pestilence will be everywhere! - Were it seven times seven days, no magician's trick will set your people free.
7 kere 7 gün bile olsa hiçbir sihir numarası halkını özgür kılamaz.
If it is not forbidden to look upon the breath of pestilence, then see, for it is here.
Vebanın nefesine bakmak yasak değilse bakın, çünkü burada.
We have no skill before this... pestilence.
Bu salgına karşı koyacak gücümüz yok.
Take your people, your cattle, your god and your pestilence.
Halkını, hayvanlarınızı, tanrını ve musibetlerini götür.
Just as sure as God plagued the earth with pestilence and locusts, you and I... to doom!
Tanrının yeryüzüne veba ve çekirgeleri gönderdiğinden emin olduğum kadar, sizin ve benim de öleceğimizden eminim!
And as the young wolf turns upon the old, these innocent ones, corrupted and despairing of salvation, will turn upon their fathers, and our land will become a land of Sodom and Gomorrah, of pestilence, of fire, of hatred and of death.
Genç kurtların ihtiyarlara saldırması gibi ahlakını ve kurtuluş ümidini kaybeden bu masum çocuklar da atalarına karşı çıkacaklar. Ve ülkemiz Sodom ve Gomore'ye benzeyecek veba, azab, kin ve ölüm diyarına.
In China and India conditions are chaotic as riots and pestilence sweep the land.
Çin ve Hindistan bir kaos içinde, her tarafta isyan ve salgın hastalık var.
There's War, Famine, Death, Pestilence and Miss Timberlake.
Savaş, Açlık, Ölüm, Salgın ve Bayan Timberlake.
There's going to be starvation, fire, pestilence.
Açlık, yangın ve salgın hastalıklar baş gösterecek.
The power of the Bishops is increasing like the pestilence, soon it will rival your own.
Piskoposların gücü artıyor, aynı veba gibi büyüyor. Yakında rakibin olacaklar.
People are dying in thousands of hunger and pestilence.
Binlerce insan kıtlıktan... ve vebadan ölüyormuş.
They are torturing Rome with this pestilence.
Roma'ya veba ile işkence... ediyorlar...
I've finally understood why they have sent me this pestilence.
Tanrıların vebayı bana neden gönderdiklerini sonunda anladım.
Famine, pestilence, war, disease, and death... they rule this world.
Kıtlık, salgın, savaş, hastalık ve ölüm işte bunlar hükmediyor dünyaya.
And for fifteen years, the Sudanese paid the price... with pestilence and famine, the British with shame and war.
15 yıl Sudan'lılar kıtlık, salgın ve Britanyalılarla savaşarak ödedi.
And thus it was written. Some shall die by pestilence, some by the plague, and one poor schnook will get it from a hole in the ceiling.
Ve şöyle yazılmıştı, bazıları tehlikeden ölür, bazıları vebadan ve bir zavallı tavandaki delikten.
A world free of poverty and pestilence and war.
Yoksulluk, salgınlar ve savaşlar olmayan bir dünya.
A walking pestilence!
Yürüyen bir salgın.
One of them is called the Pestilence He killed lots of people with his chain
Birine kemik-kıran derler zinciriyle bir çok insanı öldürmüştür
They call me the Pestilence
Bana kemik-kıran derler
The Pestilence would have kidnapped me
Kemik-Kıran beni kaçırabilirdi
burn this... ... pestilence!
.yakın,... hepsini..
There's famine all over Germany... plague, pestilence, even now... and winter's coming.
Almanya'nın her yerinde kıtlık var. Veba salgını, hem de bu zamanda... ve kış da geliyor.
Venice is gripped by pestilence.
Venedik'te salgın hastalık var.
Nor for the pestilence which walketh in darkness.
Ne de karanlıkta gelen salgından.
The pestilence of evil is spreading.
Şeytanın salgını yayılıyor.
Cahills have survived floods, earthquakes, pestilence... every natural disaster known to man.
Cahill'ler seller, depremler, salgınlar bilinen ne kadar doğal felaket varsa atlatmıştır.
There is a pestilence upon this land.
Ülkenin üstünde bir lanet var.
- Governor, how dare you expose a lady, - all of us, to this dreadful pestilence?
- Bakanım, böyle korkunç bir yere bu bayanı ve bizi nasıl götürebilirsiniz?
The tribesmen will join me in a jihad to abolish this foreign pestilence.
Bu işgalcileri temizlemek için cihada katılacaklar.
"Surely he shall deliver thee from the snare of the fowler, " and from the noisome pestilence.
"Eminimki onları avcının tuzağından, ve iğrenç vebadan kurtaracaktır."
And so, Your Majesty your great-great-great-great - great-grandfather King Max the Vainglorious, by a tournament chose from his knights a champion to free the kingdom from pestilence.
Böylece Majesteleri büyük büyük büyük büyük büyük dedeniz Kral Kendini Beğenmiş Max, bir turnuvayla şövalyeleri arasından krallığı vebadan kurtaracak bir şampiyon seçti.
It was neither war nor pestilence that wiped out the race who built the great city lying around us.
Ne savaş ne de salgınlar etrafımızdaki şehri kuran ırkı yok edemedi.
It was haunted by fear, pestilence, famine and war.
Korku, yokedicilik, kıtlık ve savaşlarla doluydu.
Not disease or famine, neither war nor pestilence...
Ne hastalık, ne açlık ; ne savaş, ne de Mısır vebası...
I will wipe out the scourge and pestilence... of Jewish martyrdom.
Yahudi eziyetinin sebep olduğu tüm afetleri ve vebayı yok edeceğim.
Famine and pestilence.
Açlık ve salgın hastalıklar.
You don't bargain with a pestilence, you wipe it out.
Bir salgınla pazarlık yapmazsın, onu yokedersin.
When He can sweep this pestilence from the face of the earth, with one mighty gesture of His hand.
Dünyayı bu musibetten kutsal elinin bir hareketiyle temizleyebilecek durumdayken,