Philanthropist translate Turkish
241 parallel translation
This man who, despite humble beginnings, forged a place for himself, and earned the respect of his contemporaries, whose name is forever linked with phonograph history, this philanthropist, this great citizen...
Bu adam ki alçakgönüllü bir başlangıca rağmen kendisi yerini söke söke aldı ve ismini, gramofon tarihine altın harflerle işleyip çağdaşlarının haklı saygısını kazandı. Bu iyiliksever insan, bu harika vatandaş...
A philanthropist, I suppose.
Bir hayırsever sanırım.
- A philanthropist, eh?
- İnsanseverlik mi bu?
- Hello, Mr Philanthropist.
- Merhaba, Bay İnsan Sarrafı.
- Philanthropist?
- İnsan Sarrafı mı?
I'm no philanthropist.
Bayım, burası yardım derneği değil.
A philanthropist offering money
Adam hayırsever! Bağışta bulunuyor.
Well, for one thing, how do you spell "philanthropist"?
Mesela, "hayırsever" bitişik mi yoksa ayrı mı yazılır?
How'd you learn to spell "philanthropist"?
Bunu nasıl öğrenebilirim?
Harry Foster Malone is not a philanthropist.
Harry Foster Malone hayırsever biri değildir.
Then I remembered the words of my grandfather, the philanthropist :
Ama sonra filantrop olan dedemin sözleri geldi aklıma :
Missionary... philanthropist... a philosopher... doctor...
Misyoner, filantrop, filozof ve de bir doktor.
Because I'm a philanthropist, boy.
Çünkü ben bir yardım severim, dostum.
The real reason is, " "l'm a philanthropist, boy." "
Gerçek sebep şu ki, "Ben bir yardım severim, dostum"
She told me how she was taking Grant for healthy payoffs... had him right where it hurts. You know, family name, philanthropist... hospital, crippled kids - the full enchilada.
Aile itibarını, hayırseverliğini, hastaneyi ve özürlü çocukları kullanarak nasıl canını yaktığını, ondan nasıl para sızdırdığını anlattı.
I am not a philanthropist :
Yardım etmeyi seven birisiyim.
Whiplash Willie turning philanthropist.
Kırbaç Willie bir anda hayırsevere dönüştü.
You are a philanthropist, you are a bachelor, and you have a very impressive collection of daggers.
Hayırseversin, bekarsın, ve çok etkileyici bir hançer koleksiyonun var.
He was a philanthropist, a pillar of the church... a tireless crusader of all that is decent... and an ensign in the Coast Guard during World War II.
Hayırsever bir insan, kilisenin temel direği, iyilik savaşçısıydı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Sahil Güvenlik'e katılmıştı.
He was a philanthropist, a pillar of the church... a tireless crusader for all that is decent... and an ensign in the Coast Guard during...
Hayırsever bir insan, kilisenin temel direği, bir iyilik savaşçısıydı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Sahil Güvenlik'e katılmıştı.
Sort of a philanthropist, you may say
Hayırsever bir arkadaş seninle görüşmemi söyledi.
And now, ladies and gentlemen, it gives me a great deal of pleasure... to present Mrs. Martha Aplanalp, well-known philanthropist... and chairman of the Chastity Belt Foundation.
Ve şimdi de bayanlar ve baylar, Bekâret Kemeri Vakfı başkanı ve herkesçe tanınan hayırsever kimse olan Bayan Martha Aplanalp'ı size takdim etmekten onur duyuyorum.
You're here to work, not play philanthropist.
Çalışmak için buradasın, hayırseverlik oynamak için değil.
The philanthropist? A lot less likely to come! He's the real rich person, mama.
Asıl onun gibi hayırseverler buraya gelmezler ama çok zengin birisi, mama.
He's our number one philanthropist.
Bir numaralı hayırseverimiz.
We have a philanthropist in our midst.
Ortamızda bir insan sever var
I'm a wealthy philanthropist.
Zengin bir hayırseverim.
Industrialist and philanthropist.
Fabrikatör ve hayırsever.
I assure you the most winning woman I ever knew was hanged for poisoning 3 little children for their insurance money, and the most repellent man of my acquaintance is a philanthropist who has spent nearly a quarter of a million upon the London poor.
Seni temin ederim tanıdığım en hoş kadın 3 küçük çocuğu sigorta paraları için zehirlemekten asıldı, ve tanıdığım en itici adam Londra'daki fakirlere neredeyse çeyrek milyon pound harcayan bir hayırseverdi.
Is this the house of the great philanthropist and all-round softy Ebenezer Blackadder?
Burası, büyük hayırsever, çok meziyetli, mülayim insan Ebenezer Blackadder'ın evi mi?
I am, though I say it myself... a philanthropist.
Hep derim, çok yardımseverimdir. Öyledir, Bay Van...
I'd like to say hello to a fellow philanthropist.
Bir yardımsever arkadaşa "merhaba" demek istiyordum.
Carmine was a philanthropist now.
Carmine şimdi bir hayırseverdi.
A philanthropist.
Bir hayırseversin.
This factory, once bankrupt, and 600 jobs about to disappear forever is now celebrating a new lease on life thanks to billionaire businessman and philanthropist Richard Rich.
Bu fabrika neredeyse batıyordu, ve 600 çalışan bir anda işsiz kalabilirdi ve hayattaki yeni kontrat için kutluyoruz trilyoner ve hayırsever işadamı Richard Rich e sonsuz teşekkürlerimizle.
- A Romanian philanthropist?
- Rumen bir filantrofist, öyle mi?
- I knew he wasn't a philanthropist.
- Araştırmacı olmadığını biliyordum.
Um... the hat of a father, a philanthropist, a C.E.O...
Bir baba, bir yardımsever, bir C.E.O.
A philanthropist.
Hayırsever.
Philanthropist, entrepreneur, outstanding citizen.
Hayırsever girişimci, örnek vatandaş.
This is the President's most recent news conference where he clearly outlined his loyalty to philanthropist and friend, Sullivan.
Bu, Başkanın, bir hayırsever olan arkadaşı Sullivan'a bağlılığını vurguladığı son basın toplantısı.
Will you join me in saluting a soldier, philanthropist, loving father... Hear, hear! .. and extremely generous patron of the arts, General Newton.
Bize katılan bu etkileyici asker hayırsever, babacan ve son derece cömert sanat koruyucusu, General Newton'u alkışlayalım.
I think I could be a philanthropist.
Hayırsever olabilirim.
A kick-ass philanthropist.
Güçlü bir hayırsever.
- You're such a philanthropist £ ¬ Ray.
- Çok hayırseversin Ray.
I'm a businessman, Danielle not a philanthropist.
Ben bir işadamıyım, Danielle bir hayırsever değil.
Sam the philanthropist.
Böcekbilimci Sam!
I'm a wealthy industrialist and philanthropist and a bicyclist.
Ben varlıklı bir fabrikatör ve hayırsever ve bisiklet sürücüsüyüm.
Architect, philanthropist and the sex was amazing.
Hayırsever bir mimardı ve seks muhteşemdi.
I'm a genuine philanthropist
Tam bir iyilikseverim.
David! Is he a world-class philanthropist or what?
Dünya çapında bir hayırsever, öyle değil mi?