Picker translate Turkish
258 parallel translation
I don't want to go around looking like a rag picker.
Gezinirken çöp toplayıcısı gibi görünmek istemiyorum.
I worked as a picker in a peach harvest in the San Joaquin Valley.
San Joaquin vadisinde şeftali hasadında çalıştım.
Rented for 50 cents from some rag picker with a crazy crown on.
Eskiciden 50 sente kiralanmış bu paçavralar ile... yaşlı bir Mardi Gras bozması gibisin!
She's a rag-picker.
O bir paçavra toplayıcısı.
You're a rag-picker!
Sen paçavracısın!
All that gold lying back there just waiting for some prune picker to stumble over it? - Maybe.
Altın oracıkta aptal birinin kösteklenip bulması için bekliyor mu?
You sure can, and don't ever bring me back while that pea - picker's here.
Tabii. Bu bezelye toplayıcısı burada olduğu sürece bir daha beni çağırmayın.
How good a picker was he?
O ne kadar iyi bir seçiciydi?
I'm just a bone picker in a four-man graveyard.
Ben bir mezarlıkta kemik toplayanım.
Ginseng picker.
Ginseng otu toplarmış.
Picker's here, Pa.
Toplayıcı burada, baba.
Last one out of the water is a papaya picker!
Sudan son çıkan papaya toplayıcısıdır!
I don't care if I am a papaya picker.
Papaya toplayıcılığı umurumda değil.
You're the prettiest papaya picker I've ever seen.
Sen gördüğüm en güzel papaya toplayıcısısın.
He caught his head in a mechanical... rice picker.
Başını makineye kaptırdı... pirinç öğütücü.
But this outsider, this flower-picker, how did he find out Fred and Stoney were in the lynching party?
Eğer bu yabancı, bu çiçeksever dışarıdan biriyse Fred ve Stoney'in linçte yer aldığını nereden biliyor?
The chili picker's got brains.
Tavuklar düşünmeye başladığında.
What about my melon picker?
Benim karpuzcu ne oldu?
That melon picker sucked us in.
O karpuzcu, bizi oyuna getirdi.
I don't give a damn about that melon picker.
O karpuzcu umurumda bile değil.
You look like a pea picker to me anyway.
Yine de, bence nohut toplayıcısı gibisin.
To tell you the truth, you look like a pea picker to me.
Bana sorarsan, nohut toplayıcısı gibisin.
Well, if you ain't a picker, what are you?
Çalışan değilsen, nesin peki?
Didn't your regiment squash the peanut picker's revolt?
Birliğiniz yerfıstığı toplayıcılarının isyanını bastırmadı mı?
You may become a major strawberry picker.
Uzman çilek toplayıcısı olabilirsin.
- l feel fine. To me, it's kind of a picker-upper.
Benim için bu bir nevi canlandırıcıdır.
Papa, I don't want to be a damned cotton picker all my life!
Baba, ömür boyu kahrolası bir pamuk işçisi olmak istemiyorum.
So Mr. Big Britches don't want to be a damned cotton picker all his life!
Demek Bay Ukala ömür boyu kahrolası bir pamuk işçisi olmak istemiyor.
Detective Lowes? I'm Picker.
Dedektif Lowes, ben Picker.
Then why, if the driver of the vehicle... had a valid driver's license and registration for his vehicle... if he was fully cooperative... if all you say he had done was fail to pay a few traffic tickets... then why, Officer Picker, did you conduct a search of his van?
Peki, madem sürücünün geçerli bir ehliyeti ve aracının ruhsatı vardı, size hiç zorluk çıkarmadı ve tek hatası, birkaç trafik cezasını ödememiş olmasıydı, öyleyse neden minibüsün içini aradınız?
CJ Memphis playin'cotton picker, singin'the blues bowing'and scraping', smiling'in white folks'faces.
CJ Memphis... pamuk toplayıcısını oynar, blues söyler... dalkavukluk eder, beyazların yüzüne güler.
I think what the old pea-picker was trying to say was no matter how much you're paying now, unless you're getting enough back in goods and services, you're gonna end up in debt.
Sanırım yaşlı bezelye toplayıcının söylemeye çalıştığı şey yeterince iyi hizmet almadıkça ne kadar ödediğinin önemi yok. Bu borçla öleceksin.
It's old man Rosskam, the rag picker. He needs a helper.
Eskici Rosskam, yardımcı arıyor.
Hey, Joe Bob Jack, you old toe-picker, you!
Bunu Al'e yapamazsınız!
- You ever run the picker?
- Hiç deliciyle çalıştın mı?
It's when I can't write, can't escape myself, that I wanna rip my head off and run screaming through the street with my balls in a fruit-picker's pail.
Yazamadığım, kendimden kaçamadığım zaman, kafamı koparmak, taşaklarımı kesip meyve kovasına koymak ve haykırarak sokakta koşmak istiyorum.
I guarantee you Moses was a picker.
Bence Musa burnunu karıştırıyordu.
He was out picking fruit, or picking - He was a transient picker.
Meyve toplamaya çıkmıştı, fani bir toplayıcı.
- They call him "The Picker-off."
Gözünü korkutmaya çalışır. - Ona "keskin nişancı" derler.
Hell, I was the best cotton picker he ever had.
En iyi pamuk işçisi bendim.
She'll need the Bounty "quicker picker-upper."
- Dalga mı geçiyorsun? Havalara uçacaktır.
I see a fire truck... an ambulance, a street sweeper... and a cherry picker.
İtfaiye aracı, ambulans, çöp arabası, ve vinç görüyorum.
- Come on rice picker!
Hadi ama, pirinç toplayıcısı!
These are for you if you let me use your cherry picker.
Sepetli vince çıkmama izin verirsen bunları sana vereceğim.
If I hadrt have taken a stupid risk with that cherry picker... I never would've found you.
Sepetli vince binmek gibi çılgınca bir riske girmeseydim seni asla bulamazdım.
He's the most overqualified apple picker you'll ever meet, but he's dying to learn.
O görebileceğin en yetenekli elma toplayıcısı ama öğrenmek için can atıyor.
Homer's the new picker.
Homer yeni toplayıcı.
New picker?
Yeni toplayıcı mı?
The grape-picker was born in'60
üzümleri toplayanın'60 doğumlu olduğunu da söyleyebilirim.
The jostler, the picker and the runner.
Hırsız, üçkağıtçı ve dolandırıcı
I'm not a rag-picker.
Eskici değilim ben.