English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Pillaging

Pillaging translate Turkish

88 parallel translation
They are shouting against the Glinskys and the Zakharins, burning and pillaging and marching on the palace, demanding to see the Tsar!
Glinsky'ler ve Zakharin'lere karşı bağırıyorlar. Yakıyorlar, yağmalıyorlar ve saraya doğru yürüyüp Çar'ı görmek istiyorlar!
There was a war-bred outlaw army of guerrillas masquerading under the flags of both sides pillaging, burning, and killing for private gains.
Gerillaların savaşla beslenen bir kanun kaçağı ordusu vardı. Her iki tarafın bayrakların altında görünmesi yakmak, yağmalamak ve özel kazançları için öldürmek amaçlıydı.
They're pillaging houses and rounding up men.
Evleri yağmalayıp buldukları erkekleri topluyorlar.
They managed to avoid an encounter with royal troops and headed for Castelvetrano, threatening, pillaging and laying waste. "
Kraliyet birlikleriyle karşı karşıya gelmemeyi başararak Castelvetrano'ya doğru gidiyor ve yol boyunca halkı yağmalayıp, yakıp yıkıyorlar. "
Together with Tatars, they are pillaging churches.
Tatarlarla birlikte, kiliseleri yağmaladılar.
Your mere presence'll stop them from pillaging.
Sadece yağmalamalarına engel olacaksın.
the Guild is a band of pillaging pirates.
Birlik, Korsanlardan oluşuyor.
The men are going mad. They're defacing the cathedral... -... pillaging the precious artifacts.
Adamlarımız çılgına dönüyor, katedrali yerle bir ediyor, sanat eserlerini yağmalıyorlar.
I've been looting and pillaging up and down the coast.
Sahil boyunca talan ve yağmacılık yapıyorum.
- Looting and pillaging, eh?
- Talan ve yağmacılık, ha?
Here you are pillaging the garbage like a beggar.
Tıpkı bir dilenci gibi çöplüğü karıştırıyorsun.
We may be barbarians, but we pay for our pillaging.
Barbar olabiliriz, ama yağmaladığımız şeylerin.. ... parasını öderiz.
We could spend an hour pillaging and looting the frightened townspeople.
Bir saat boyunca yağma yapabilir, korkmuş kasaba halkının mallarını çalabiliriz.
Exactly 2 seconds after the retirement of Officer Barbrady looting and pillaging erupted in the quiet mountain town.
Tam olarak Memur Barbrady'nin istifasından 2 saniye sonra sakin dağ kasabasında yağmacılık son haddinde.
Pillaging knowledge without the wisdom to control it.
Onu kontrol etme yetisi olmadan bilgiyi yağma ettin.
You mean raping and pillaging.
Yani hırsızlık ve yağma.
Not now, Stan! I'm pillaging!
Şimdi olmaz Stan!
They were reveling, pillaging town after town.
Kasaba kasaba dolaşıp yağma ediyorlarmış.
They were reveling, pillaging town after town.
Kasaba kasaba talandan sonra eğlenmeye gelmişler.
I could be out pillaging, devouring babies, making merry with the local virgins, but instead, I had to come all the way back here to kill you.
Ortalığı talan edip, bebek yiyor, bakirelerle eğleniyor olabilirdim. Ama onun yerine sizi öldürmek için geri geldim!
First off... there was no raping, very little pillaging, and... Frau Bleucher popped all the eyeballs.
Öncelikle... hiç tecavüz yok, çok az aşırma var... ve... tüm göz yuvarlarını da Frau Bleucher çıkarttı.
There's a very fine line between gleaning and pillaging.
Toplamak ve yağmalamanın arasında çok ince bir çizgi vardır.
After a hard day of looting and pillaging, there is no greater city than Gomorrah.
Yağma ve talanla geçen yorucu bir günün ardından Gomorra'dan güzel bir şehir olamaz.
Vikings... the word alone conjures up images of drunken hordes attacking and pillaging defenseless villages from the shores of Britain to the steppes of Russia.
Vikingler... bu kelime insanın gözünün önüne, İngiltere sahillerinden Rus Steplerine kadar savunmasız köylere saldıran ve talan eden sarhoş bir güruhu getiriyor.
If you'll excuse me, I'll be pillaging the men's side.
İzin verirsen, ben erkekler tarafında olacağım.
Once they've collected their trinkets, they'll go back to pillaging.
İncik boncuklarını aldıktan sonra dönüp talana devam edecekler.
The pillaging didn't die with my uncle.
Yağma amcamın ölümüyle sona ermedi.
So, other than purchasing the laundries run during the occupation by the Gestapo, you are also accused of pillaging the assets of Jews, clients of Lavandier Laundries, by organizing burglaries of their abandoned homes.
Şimdide Gestapo işgali sırasında satın aldığınız Boyama Atölyesi ve Temizlik şirketi işlerine bakalım. Aynı zamanda, evlerini terk eden şirket müşterileriniz
Oh, Helga the Horrible, if you keep up that lifestyle of pillaging and giant turkey legs you'll be dead within a month.
! Oh, Korkunç Helga, abur cubur yemeyle hayatını sürdürürsen ve büyük hindi bacaklarını yersen bir ay içinde öleceksin.
Enough pillaging!
Bu kadar yağma yeter!
How did the pillaging go?
Yağma işleri nasıl gidiyor?
That if the peasants ever chose to exercise their democratic rights, the pillaging by the wealthy would be over.
Köylüler demokratik haklarını kullanmaya karar verirlerse zenginlerin talanı sona erecekti.
In Bourg-en-Bresse, pillaging during General Dobenet's funeral.
Bourg-en-Bresse'de General Dobenet'in cenaze töreni talan edildi.
We left our homes and we left our mudders to go on a pillaging Spree we'll cut off your ears and break your toes and make you Drink our pee and if ye sail into our waters you best hear this Decree
Somalili korsanlarız biz! Evimizi, anamızı terk ettik, bir talan eğlencesine girdik... Kulaklarınızı kestik, çeneler kırdık, sidikler içirdik...
I'm just gonna do a bit of pillaging'the tables first.
İlk önce biraz masaları yağmalayacağım.
Gaze at the prisoners standing before you. And imagine the thracian Maedi that invaded Macedonia. Rape, pillaging its noble people.
Önünüzde duran tutsaklara bakın ve Makedonya saldırısında, soylulara yaptıkları tecâvüzleri, hırsızlıkları hayal edin.
* Camemberts among others. ( Frogs ) To stop them pillaging our crops, raping our houses and
Aralarında Fransızlarında olduğu kişilerin evlere zorla girip kadınlarımıza tecavüz ettikten sonra ateşe vermelerine ve ölülerimizi yağmalamalarına engel olmak için can verdiler.
What's next, raping and pillaging?
Sırada ne var, tecavüz ve yağma mı?
If you don't let them do some pillaging We probably won't see a penny!
Eğer yağma yapmalarına imkan tanımazsan... muhtemelen tek kuruş bile alamayacağız!
I can't think of anything I'd rather be doing than sitting on the floor with you, pillaging our son's candy.
Seninle beraber burada oturup oğlumuzun şekerlerini talan etmekten daha iyi bir şey düşünemiyorum.
And it's "pillaging."
Öteki de "yağmalamak."
Pillaging a hospital chapel... nice work if you can get it.
Bir hastane şapelini talan ediyorsunuz. Başarabilirseniz ne âlâ.
Okay, pirate captain Ralph, expert at pillaging booty.
Tamam! Korsan Kaptan Ralph, çalınan hazineler üzerine bir uzmanım.
I killed myself at MIT while everyone was out killing orcs and pillaging villages, getting all sorts of booty.
Millet Orc'ları öldürüp köyleri yağmalarken bütün ganimeti toplarken ben MIT'de kıçımı yırtıyordum.
However, the oni are jealous of our prosperity, and they spread disease while repeatedly pillaging and killing us!
Ama oniler zenginliğimizi kıskanıyorlar, malımızı sürekli yağmalayıp bizi öldürürken bir yandan da hastalık bulaştırıyorlar.
But instead of pillaging, these pirates saw the struggling people of bluebell and gave them food and supplies to get back on their feet.
Ancak bu korsanlar yağmalamadı, Bluebell'li insanların yeniden kendi ayakları üzerinde durmalarına yardım etmek için onlara yemek ve gıda malzemeleri verdiler.
True, I could've talked about Belgian Congo, the pillaging, amputations...
Belçika'nın Kongo'yu istilası, talan organların kesilmesi gibi şeyleri anlatmalıydım, doğru.
- PILLAGING, - ( woman screams )
Tecavüz ediyorlar.
Oh, such a manly pursuit- - raping and pillaging, creating life and taking it away, like the Gods of the ancient Greeks.
Ne erkeksi bir meşgale! Irza geçmek ve yağmalamak... Hayat almak ve hayat vermek...
Then stop pillaging their caves.
O zaman mağaralarını yağmalamayı kes.
Pillaging.
Yağmaladım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]