English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Pillars

Pillars translate Turkish

436 parallel translation
Yeah, we're, uh... We're looking into... To cypress pillars for the dining room.
Yemek odası için servi ağacından sütunlar bakıyoruz.
I'm going past some lava pillars on my side.
Bazı lav sütunlarının yanından geçeceğim.
The sharp pillars have not been softened by time.
Keskin sütunlar, zaman içinde yumuşamamış.
The sky was made of steel and supported by strong pillars that stood on the high mountains.
Gökyüzü çelikten yapılmıştı ve yüksek dağların üstünde duran güçlü sütunlarla desteklenmekteydi.
My friends won't be satisfied with what those pillars of society have to tell them.
Bizim çocuklar bu beylerin sözleriyle yatışmaz.
All those marble pillars down there?
Bütün o mermer sütunlarla mı?
White pillars, guitars a-strumming.
Beyaz sütunlar, piyano çalar.
You mean the marble pillars got me.
Yani mermer sütunlar beni ele geçirdi.
With the aid of those pillars of Nazi culture - the whip and the jackboot.
Nazi kültürünün temel direkleri kırbaç ve postal yardımıyla.
[Djinni] Of course, supported by seven pillars.
Elbette, yedi direk üstüne kurulu.
And the seven pillars are set on the shoulders of a djinni whose strength is beyond thought.
Ve yedi direk, düşüncelerin ötesinde bir gücü olan cinin omuzlarında dikili.
By the sacred pillars of the temple, we demand his death!
Tapınağın Kutsal Sütunları adına, biz onun öldürülmesini buyurduk!
Yes. Let me feel the pillars upon which the temple stands.
Tapınağı tutan sütunları bulayım.
Let me feel the pillars that I may lean upon them.
Yardım et de sütunları bulup yaslanayım.
I've heard of a rich man hiding gold in the pillars of his home, but...
Zengin bir herifin, evinin sütunlarına altın sakladığını duymuştum ama...
Sat by the lake staring across the water at the pillars that stand on the far shore.
Gölün kenarına oturdu ve denizin diğer kıyısında duran sütunlara bakıyordu.
... stone slabs, over which I advanced once again... through the corridors, salons, galleries... the structure of this mournful mansion from another age... this huge and luxurious mansion... where corridors without end follow upon corridors... silent, deserted... encrusted with cold, heavy ornamentation... paneling, stucco, moldings, marble... black mirrors, shadowy paintings, pillars...
çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı, sanki sırdaş taş döşeme, üzerinde bir kez daha yürüdüğüm... koridorlar, salonlar, galeriler boyunca... başka bir çağdan kalma bu hüzünlü malikânenin mimarisi... bu kocaman ve şatafatlı malikâne... koridorların, sonu olmayan koridorları takip ettiği... sessiz, metruk... soğuk, ağır süslemelerle bezenmiş... lambri, ustuka, silme, mermer... loş aynalar, karanlık tablolar, sütunlar...
In the great sea behind the pillars of Hercules.
Herkül Sütunları'nın arkasındaki Büyük Deniz'de.
Pillars of Hercules?
Herkül Sütunları mı?
And also cautious. There many dangers beyond the pillars.
Doğrusunu istersen sütunların ötesinde korkunç tehlikeler olabilir.
The world over, beyond Pillars of Hercules?
Herkül Sütunları dünyanın sonu muymuş?
He will take you to your boat on the pillars of Hercules.
Seni Herkül Sütunları'na kadar götürecek.
I can take their boats saved, beyond the Pillars of Hercules to sea.
Gemilerinizi güven içinde Herkül Sütunları'ndan gizli denize doğru götürebilirim.
They must have sunk in treacherous reefs the pillars of Hercules.
Şu tehlikeli resiflerde ya da Herkül Sütunları'ndaki değişen akıntılarda batmış olmalılar.
The three pillars of the state are :
Devlet, üç egemen kuvvetten oluşuyordu :
We had intercourse in a dark corner behind some pillars.
Kocaman sütunların arkasında, karanlık bir köşede seviştik.
The bell which lies near the Pillars of Hercules.
Herkül Sütunları yakınlarında duran çan.
Well, I don't know anything about the Pillars of Hercules, you call it?
Ben bir şey bilmiyorum o yer hakkında, neydi, Herkül Sütunları mı?
MAE : It's got too many pillars.
Çok fazla sütun var.
- Too many pillars.
- Çok fazla sütun.
- It's got too many pillars.
- Çok fazla sütunu var.
Yeah, so in 1050, they put in too many pillars.
Demek ki 1050 yılında çok fazla sütun yapmışlar.
We see collapsing one after the other all the pillars which sustained our nation throughout its glorious past.
Ulusumuzu, muhteşem geçmişi boyunca ayakta tutan bütün direklerin birer birer yıkıldığını görüyoruz.
The pillars of family, virtue, property, patriotism.
Aile, ahlak, mahremiyet, vatanseverlik direkleri.
I was walking down a very beautiful street and on one side there were white houses with high arches and pillars.
Çok güzel bir sokakta yürüyordum ve yolun bir yanında yüksek kemer ve sütunları olan beyaz evler vardı.
Religion and the monarchy are the 2 pillars of our eternal land and Western Christian civilisation.
Din ve Monarşi ebedi ülkemizin iki dayanağıdır ve Batı Hristiyan uygarlığının.
It sounds as if it should have elm trees... and frame houses with big white pillars in front.
Kulağa bu caddede sanki karaağaçlar ve kapısında büyük beyaz sütunları olan ahşap evler varmış gibi geliyor.
When we hit the pillars, let's move.
Sütunlara vardığımızda harekete geçelim.
Our national economy, even our national survival devolves upon the consolidation, by merger of the smaller and weaker economic units with the larger and lustier pillars of our commercial context.
Milli ekonomimiz, hatta ulusal varlığımızı korumamız ticari bağlamda küçük ve zayıf ekonomik birimlerin daha büyük ve daha güçlü desteklerle birleşmesine dayanan konsolidasyonlara bağlıdır.
- Seven Pillars Of Wisdom.
- Seven Pillars Of Wisdom.
Third base side, Arthur, lower deck, not too far back and not behind no pillars nor post.
Üçüncü çizginin köşesinde, Arthur, alt katta, çok arkalarda olmasın ve direklerin arkasında da olmasın.
" There are seven pillars of Gothic mould In Chillon's dungeons deep and old
" Gotik toprağın yedi sütunu var, Chillon zindanlarının eski derinliklerinde
What did you tell me were the three main pillars of the temple of love?
Ne demiştin geçen gün, aşk tapınağının en önemli üç dayanağı konusunda?
She's forever in some drizzly chapel of her own inheriting... and I'm in some Doric temple, clouds tearing through the pillars... eagles bearing prophesies out of the sky.
O daima varisi olduğu puslu ibadethanesinde... ve ben bulutların sütunları boydan boya parçaladığı Dorik bir tapınaktayım. Kartalların, gökyüzündeki kehanetleri haklı gösterdiği bir tapınak.
- These pillars were built in 1788...
Bu ayaklar 1788'de yapılmış...
Behold the Argonath, the pillars of the kings.
İşte Argonath kralların abideleri.
Do you see the 2 ice pillars there?
Oradaki 2 Buz sütunu görüyor musun?
Right under the two ice pillars. T o blow off the cave, the 2 dynamites... must set off at the same time.
Mağarayı patlatmak için 2 buz sütununun tam altına 2 patlayıcıyı aynı anda ateşlemek gerekir
Master Hsiang, can you get my daughter... and me to the ice pillars?
Hsiang Usta, kızımla beni... buz sütunlarına götürür müsünüz?
We're the last pillars of civilisation.
Medeniyetin son sütunlarıyız.
There are four goddesses pillars in that fountain.
Kızın biri hayalet tarafından itildi mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]