English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Pinned

Pinned translate Turkish

1,231 parallel translation
He likes to close the case, no matter who he's pinned it on.
Dava kapatmayı çok sever, her kim olursa olsun.
Repeat, were pinned down and under fire.
Tekrar ediyorum. Köşeye sıkıştık ve ateş alındayız.
That was about Martin Luther, a German, who pinned a note on a church, saying, "Hang on a minute!"
Martin Luther adında bir Alman, bir kilisenin kapısına şöyle bir not iliştirdi ; "Bekleyin bir dakika!"
I had him pinned down but I was attacked from behind.
onu etkisiz hale getirmiştim. O anda tam arkamdan biri bana saldırdı.
This is where l had pinned him down
İkimiz burda boğuşuyorduk. Ben onu çevirdim.
They had me pinned down.
Beni kıpırdayamaz hale getirdiler.
Everyday... my every moment... is pinned to the hope.
Sana bagli.
Stop! He's got us pinned down.
Dur!
They got us pinned down.
Bizi buldular.
Call Ortho because that one's gonna have to be pinned in the O.R.
Ortopedi'yi ara, çünkü şuna ameliyatla çivi takılması gerek.
Blown pupil, altered mental status, left leg pinned.
Gözbebekleri şişik, zihni değişken, sol bacağı sıkışık.
Well this is a good spot we're totally pinned down.
Burası iyi bir nokta. Tamamen sıkıştık.
LAST TIME I HAD THIS MUCH FUN I WAS PINNED DOWN IN A FOXHOLE BY THE NORTH KOREANS.
En son bu kadar eğlendiğimde Kuzey Koreliler tarafından tilki deliğine çivilenmiştim.
And the next thing I know, Inspector DeLuca tells me... that they have me pinned as the main suspect!
Ondan sonra bildiğim, Detektif DeLuca bana.. Baş şüpheli seçildiğimi söyler!
- I got you pinned.
— Tuş ettim, ben kazandım!
I win. - Now I've got you pinned.
— Şimdi sen tuş oldun.
They're pinned down.
Sıkışıp kalmışlar.
I pinned her to that chair for four solid hours.
Tam dört saat boyunca onu bu sandalyeye çiviledim.
- I'm pinned.
- Sıkıştım.
Put your name on a little piece of paper and I pinned it to my blanket.
Ufak bir kâğıda ismini yazıp, battaniyeme iğneledim.
This is all gonna get pinned on me!
Kabak benim başıma patlayacak!
- He's pinned in here.
- Buraya sıkışmış.
I m just looking at the wayhes pinned in there.
Sadece nasıl sıkıştığına bakıyorum. İnanılmaz.
Because the guy pinned in the car was a sign.
Çünkü arabaya sıkışan adam, bir işaretti.
We find a guy pinned in his car the first time we meet.
İlk tanışmamızda arabaya sıkışan bir adam bulduk.
He was pinned in a car hed rolled.
Arabasına sıkışmış, orada ölüyordu.
[Hanks] Hatch was pinned down with the rest of the invaders.
Hatch, işgalcilerle birlikte çakılıp kalmıştı.
In many places, people were pinned to the ground, unable to move.
İnsanlara yere yapışmış halde kımıldayamıyorlardı.
I remember her skirt had fallen over her face, and a woman came and pinned her skirt between her legs so she wasn't exposed.
Eteğinin yüzüne düştüğünü hatırlıyorum. Bir kadın, bir yeri görünmesin diye eteğini toparladı.
They tried everything so you can only imagine how many hopes and dreams were pinned on me, their firstborn, even though I was a potted plant.
Cocuk sahibi olmak Ve bunun için her yolu denediler Dolayisiyla ben ilk dogan cocuk fazlaca kiymetliydim.
He's done something and pinned it on me.
Onu rahatsız eden bir şey vardı bende sanki.
Guys got pinned by a two-ton dumpster.
Adamlar iki tonluk çöp kutusuyla ezilmişler.
- No, they were pinned to the wall.
- Hayır, onunla duvara yapıştırılmışlar.
And you... You pinned me!
Sonra da sen... beni bir kenara attın!
Bent the bike and pinned him against a pole.
Bisiklet yamulmuş, onu uyarı lambası kolonuna sıkıştırmış.
- Pinned him to the truck.
- Kamyona dayamış.
You know that last move... where that woman tripped you and pinned you to the floor?
Şu son hareket var ya. Hani kadının sana çelme takıp seni yere devirdiği.
He had me pinned, you know.
Beni sıkıştırmıştı, bilirsiniz..
The g-forces pinned Commander Chakotay to the ceiling.
G kuvveti Yarbay Chakotay'ı tavana yapıştırır.
He and Sergeant Lewis were pinned down.
O ve Çavuş Lewis sıkışmıştı.
Tell Hammond we're pinned down.
Hammond'a burada çakıldığımızı söyleyin.
Guarnere, keep them pinned down. Keep firing!
Guarnere, onları mıhlamaya devam et.
They're pinned by a sniper in that building.
Şu binadaki nişancı onları sıkıştırdı.
Moreno is pinned underwater.
Moreno suyun içinde kalmış durumda.
They got us pinned down.
Köşeye sıkıştık!
I pinned it on the wall.
Tabelaya raptiyeledim.
Let me tell you something people. We'd better get our alibies straight, cause I'm definitely not having this shit pinned on me!
Oturup hikayelerimizi yazmalıyız çünkü bu iş benim üzerime kalmayacak!
The japs had us pinned down on Buna for somethin'like six weeks.
Japonlar bizi 6 hafta boyunca Buna'da sıkıştırmıştı.
We're pinned down by this great white graboid, and we need an assist.
Bir büyük beyaz Kapangil... önümüzü kesti, yardıma ihtiyacımız var.
Captain Steele, we got to move or we'll get pinned down!
Yüzbaşı Steele, gitmeliyiz, yoksa kapana kısılacağız!
Yeah, a guy pinned me against a wall.
Evet. Bir adam beni duvara yapıştırdı da.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]