Planned translate Turkish
9,451 parallel translation
This was planned and calculated.
Bu planlanmış ve hesaplanmış bir iş.
She had it all planned. She was leading us to Mike Harris'lighter.
Bizi Mike Harris'in çakmağına yönlendirdi.
Things not working out the way you planned?
İşler planladığın gibi gitmiyor mu?
And was, um... was this pregnancy planned, or...
Peki ya bu hamilelik planlı mıydı, yoksa?
We-we, we planned to wait until genetic selection procedures were more accurate.
Genetik seçim prosedürleri daha kesin olana kadar bekleyelim diyorduk.
Everything that is happen on Earth was planned long ago.
Dünyaya olan her şey daha önceden planlanmıştı.
I planned a party.
Sadece bir parti planladım.
Normally such murders are either well planned..
Normalde bu tür suçlar da iyi planlanlama yapılmış olur.
He planned all this.
Bütün bunları planladı.
It was planned.
Önceden planlanmıştı.
So you think our stalker planned this?
Yani bunu sapığımız mı planladı?
He planned to give these to President Cha Ki Joon as bait.
Bunları yem olarak Başkan Cha Ki Joon'a vermeyi planlıyormuş.
Everything moving along as planned?
Her şey planlandığı gibi mi gidiyor?
Walt, you had this thing planned all along, didn't you?
Walt, başından beri planladın bunu, değil mi?
It didn't go exactly as planned.
Tam da planladığım gibi gitmedi.
So what do you have planned for the rest of the day?
Bugün neler yapacaksın bakalım?
We found out what they had planned, at least.
En azından ne plânladıklarını öğrendik.
Mary planned this entire thing to seize Catherine and take her home.
Mary tüm bunları Catherine'i alıp evine götürmek için planladı.
You planned on killing a lot of people today.
Bugün birçok kişiyi öldürmeyi planladın.
Yeah, but we don't know what else he had planned.
- Ama başka ne planı olduğunu bilmiyoruz.
Things didn't go exactly like we planned. ... the fact is, before you get involved with someone else, make sure you can make a real connection.
... işin doğrusu, başka biriyle bir ilişkiye girmeden önce gerçek bir ilişki kurabiliyor olduğundan emin ol.
She told me that she planned on spending the evening at the abbey of Saint Seraphina.
Geceyi Saint Seraphina da geçirmeyi planladığını söyledi.
You planned it all and thought I wouldn't guess...
Bay Penahi, tüm bu sahnelenen şeyi anlayamayacağımı mı sandınız yoksa?
That wasn't planned.
Planlı bir şey değildi.
She and her ex-fiancé, they... they practically planned everything before they broke up :
O ve eski nişanlısı, onlar ayrılmadan önce her şeyi planlamışlardı ;
I know, and you don't have to go through with it if you don't want to, but... I mean, it's-it's practically planned.
... istemiyorsan yapmak zorunda değilsin demek istediğim bu planlanmış bir şey.
Cat, the wedding is planned, you don't have to worry.
Cat, düğün planlandı, endişelenmene gerek yok.
I never planned to leave.
Asla gitmeyi düşünmüyorum.
Though things didn't... turn out quite like I planned.
Gerçi işler planladığım gibi gitmedi.
It's been much more of an exciting evening than originally planned.
Planladığımızdan daha heyecan verici bir akşam oldu.
You said you planned the trips.
- Bu balık işini senin planladığını söyledin.
Exactly as I planned.
- Aynı planladığım gibi.
I planned this awesome guys'weekend for us, and all you can think about is Lyme disease.
Ben orada bizim için harika bir hafta sonu planladım ama senin kafanda olan tek şey Lyme hastalığı.
- Yeah. - What else do you have planned?
- Ee, başka ne planladın?
I dropped her and Heather off at the apartment like we planned.
Planladığımız gibi onu ve Heather'dairelerine bıraktım.
The abduction must have been carefully planned.
Kaçırmayı en ince detayına dek planlamış olmalılar.
It was a planned assassination.
Hepsi önceden planlanmıştı.
I haven't gone this far for something I didn't want since Planned Parenthood moved to New Jersey.
Aile planlaması için New Jersey'e taşındığımdan beri istemediğim birşey için hiç bu kadar uzağa gitmemiştim.
We proceed as planned.
Planladığımız gibi ilerleyeceğiz.
- Great. Good job this turned out just like I'd planned.
Aferin sana, tıpkı planladığım gibi oldu.
The mission did not go as planned.
Görev beklenenin dışına çıkmış.
Whatever One's got planned, he's gonna do it before we get to the station, so what I am suggesting is that we lock him up until we get there.
Bir, her ne planladıysa istasyona varmadan önce yapacak bu yüzden oraya varana kadar onu kilit altında tutmayı öneriyorum.
Just like we planned.
Aynı planladığımız gibi.
And then when he's done with his fun, if things don't go as planned, he silences them permanently by slitting their throats.
İşi bittiğinde işler planladığı gibi gitmezse de boğazlarını kesip tamamen susturuyor.
I dreamed only of my first home, and I planned my overland journey, walking three revolutions of the moon to reach my native village.
Ve kamerin üç döngüsü boyunca yürüyerek doğduğum köye ulaşmayı planladım.
And when Steven told you he planned to forgive Owen's debt along with everyone else's, you couldn't abide that, could you?
Steven size Owen'ın ve diğerlerinin borçlarını affedeceğini söylediğinde buna tahammül edemediniz, değil mi?
I have something else planned for you.
Senin için başka bir planım var.
He planned the whole thing.
Her şey başından beri planlanmıştı.
Could also mean he was telling the truth, that it was someone other than Eva that planned the set up.
Ayrıca Eva'dan başka birinin de bu planda olduğu konusunda doğru söylüyor demektir.
They worked for the biggest construction company in the world - called Morrison Knudsen - and the King of Afghanistan had brought them there to build a giant planned new world - a complex of dams, canals, roads, and even a new model city.
Dünyanın en büyük inşaat şirketi olan Morrison-Knudsen ve onları oraya planlı dev bir yeni dünya, baraj kompleksi, kanallar, yollar ve hatta yeni bir örnek şehir inşa etmek için getirmiş olan Afganistan Kralı için çalışıyorlardı.
What do you got planned?
Senin planların ne?