English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Planting evidence

Planting evidence translate Turkish

71 parallel translation
Planting evidence, framing suspects!
Hepsi sahte deliller, aldatılmış zanlılar.
Shouldn't you be planting evidence on somebody this time of night?
Gecenin bu saatinde birisinin üzerine delil yerleştirmen gerekmiyor muydu?
When you were out there planting evidence on a case that you couldn't break, Stephanie's real killer got away.
... sen çözemediğin bir olaya kanıt koyarken Stephanie'nin gerçek katili kaçtı.
Are you accusing me of planting evidence?
Beni kanıtlarla oynamakla mı suçluyorsun?
No, Ray. Do you think planting evidence is all I got?
Delil yerleştirmekten fazlasını yapabilirim.
You planting evidence?
Bunlar kanıt mı?
All that semen you took must have been for more than just making little lizs, like planting evidence at crime scenes.
O aldığın bütün spermler küçük Liz'ler yapmanın ötesinde bir şey içindi, olay mahalline kanıt bırakmak gibi.
They're planting evidence, they're opening bank accounts in your name, they're making sure that you play as the lone operator.
Delilleri yerleştiriyorlar, senin adına banka hesapları açıyorlar, bu işte yalnız olduğunu göstermeye çalışıyorlar.
He's down for stealing, planting evidence...
Çaldığı kanıtları bulanabilecek bir yerlere koydu.
Planting evidence.
Kanıt yerleştirme mi?
Planting evidence, extortion, kickbacks, laundry list of things.
Delil uydurma, haraç alma rüşvet alma ve daha bir sürü şey.
Did you barge into Crenshaw and accuse a detective of planting evidence?
- Crewshaw Karakolu'na dalıp bir dedektifi kanıt yerleştirmekle mi suçladın?
Did you realize that by planting evidence, you're putting your career in jeopardy?
Delili yerleştirerek tüm kariyerinizi riske attığınızın farkında mıydınız?
You're planting evidence.
Sen delil yerleştiriyorsun.
Sounds like you know a lot about telling tall tales and planting evidence.
Anlaşılan hikaye uydurmayı ve kanıt bulmayı iyi biliyorsun.
I guess I didn't practise planting evidence, manipulating witnesses and covering my tracks.
Sanırım kanıt yerleştirme tanıkları yönlendirme ve izlerimi yok etme konularını çalışmamışım.
Planting evidence.
Kanıtlar yerleştirmişsin.
Planting evidence?
Kanıt yerleştirme mi?
You're thinking about planting evidence in Kloster's house.
Kloster'ın evine kanıt koymayı düşünüyorsun.
So what if I seriously considered planting evidence on my wife's new boyfriend?
Karımın yeni erkek arkadaşına ciddi ciddi gizlice delil yerleştirmeyi düşündüysem ne olmuş?
So I investigated further and I became convinced that the DA was planting evidence.
Biraz daha araştırdım ve Başsavcı'nın kanıtları kendisinin yerleştirdiğine emin oldum.
Did CJ come to you about the story of the DA planting evidence?
CJ size, Başsavcı'nın sahte kanıt yerleştirdiğine dair bir hikâyeyle geldi mi? Evet.
His lawyer found out and accused me of planting evidence.
Avukatı öğrendi ve beni kanıt yerleştirmekle itham etti.
I wasn't planting evidence, I kept telling myself. I was just removing it before a guilty man could destroy it.
Kanıtları tahrif etmiyordum, yok edilmemeleri için, yerini değiştiriyordum.
Your gift is planting evidence.
Senin yeteneğin kanıt yerleştirmek.
I wasn't sure if you'd heard the cops'theory About me planting evidence.
Polislerin kanıtları gizlediğim hakkındaki teorisini duyduğunda, buna emin değildim.
I bet they have confederates planting evidence.
Eminim delilleri yerleştirmek için de adamları vardır.
It wouldn't even be planting evidence.
Buna sahte kanıt yerleştirmek bile denilmez aslında.
Mapes was a gardener- - planting evidence, collecting ethics violations.
Mapes bir bahçıvandır kanıtları kendi yerleştirir, ahlâk kurallarını ihlâl eder.
Planting evidence, a.k.a. framing.
Kanıt peşinde koşuyoruz, birilerini sıkıştırıyorsun.
Deputy, we both know you're above planting evidence.
- Şerif... -... ikimiz de delil yerleştirmeye tenezzül etmeyeceğini biliyoruz.
It'll mean planting evidence.
Delil yerleştireceğim yani.
Going after a state attorney for planting evidence is heavy-duty.
Delil yerleştirme nedeniyle bir savcıyı yakalamaya çalışmak zor bir şey.
He could've been setting someone up, you know, planting evidence to catch a bigger fish, things go south, he gets killed, I don't know.
Belki birini ayarlamaya çalışıyordu, bilirsin büyük balığı yakalamak için plan yapmalar falan işler tersine gidince öldürülmüş olabilir, bilemiyorum.
Strangulation, misdirects, planting evidence, it's Tyson's MO.
Boğma, hedef şaşırtma, kanıt yerleştirme... Bu Tyson'nın tarzı.
It's not you on that helmet cam planting evidence.
O miğfer kamerasında kanıt yerleştirdiği görülen kişi sen değilsin.
Then all that was left was sending Cayce to Vegas to rent a room with the dead woman's credit card and planting evidence on your nephew.
Sonra da geriye ölü kadının kredi kartıyla oda tutması için Cayce'yi Las Vegas'a yollayıp kanıtları yeğeninin iş yerine yerleştirmek kaldı.
Planting evidence?
Kanıt yerleştirmek?
His first parole hearing was June 2009, one month after Mickey Hudson was busted for planting evidence.
İlk tahliye duruşması Haziran 2009'daymış. Mickey Hudson'ın kanıt yerleştirmekten yakalandıktan bir ay sonra.
Oh, you know, the usual... beating up suspects, planting evidence.
- Bilindik şeyler işte. Şüphelileri dövmek, kanıt yerleştirmek, rüşvet yemek, ırkçılık...
I'm being accused of planting evidence.
Ben delil dikim suçlanıyor duyuyorum.
I'm being sued for planting evidence.
Ben delil dikim için dava oluyorum.
Those cops were accused of beating suspects, planting evidence, and covering up unprovoked shootings.
O polisler şüphelileri dövmek, delilleri karartmak ve sebepsiz yere silah sıkmaktan suçlanmışlar.
I'd like to thank Pete too, since he was the brains behind the skimming, extortion wire-tapping, evidence-planting operation you two had going.
Pete'e de teşekkür etmek isterim, çünkü ikinizin birlikte yaptığı kart kopyalama, şantaj gizli dinleme, delil uydurmaların arkasındaki beyin oydu.
- Why would you do such a thing? - I was working on a story about the DA's office planting forensic evidence in murder trials in order to obtain guilty verdicts.
- Cinayet davalarında suçlu hükmü verilmesi için Savcılık'ın düzmece bulgular yerleştirdiği hakkında bir haber hazırlıyordum.
You see, the killer took great care in planting DNA evidence at the Burke murder scene, but what he, or she, forgot was to take equal care after killing these two men.
Katil, Burke'lerin olay yerine DNA'ları yerleştirmek için çok özenli davranmış. Ama kadın veya erkek, adamları öldürdükten sonra eşit derecede özen göstermemiş.
Any trouble planting the evidence, Mr. Kreese?
Kanıtı yerleştirmede bir sorun çıktı mı, Bay Kreese?
Planting a little weed is one thing, but stealing evidence from impound?
Biraz ot yerleştirmekte bir şeydir ama polisten delil çalmak mı?
By planting clues and evidence and then leading the cops to said clues and evidence and then getting hired to solve the case.
İz ve delilleri yerleştirerek polisleri söz konusu iz ve delillere yönlendiririz ve sonra da davayı çözmek için kiralanırız.
This is one of Cantor's friends planting the evidence.
Bu Cantor'ın delili yerleştiren arkadaşlarından biri.
It was your idea, killing those people and planting that evidence.
O kadar insanı öldürmek ve kanıtları saklamak senin fikrindi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]