Platform translate Turkish
2,248 parallel translation
I don't have a mission state- - that's what I mean, I don't have a mission statement or, like, a platform, because I'm just putting up posters.
- Görev listem yok yani, görev listem yok. ... ya da prensibim yok, sadece afişleri hazırlıyorum.
Everybody go to platform D, track 22.
Herkes D platformundaki 22 numaralı vagona yönelsin.
Yeah, so are mom jeans and platform flip-flops.
Ama çok rahatlar. Annelerimizin kotları ve parmak arası terlikler de öyle.
My platform has upset many people.
Ülkemde çok fazla üzgün insan var.
It's through utilising customer insight and our business platform that we can create behaviour-triggered marketing programs.
Müşterinin görüşlerinden faydalanarak mesleki platformumuzda davranış saptayıcı pazarlama yöntemleri oluşturabiliriz.
Jimmy bummed a smoke off of me on a subway platform last year.
Jimmy geçen sene metro istasyonunda benden bir sigara istemişti.
Hey. Hugo spent years down here integrating the whole Warehouse into a workable platform.
Hugo, bütün Depo'yu pratik bir altyapıya oturtabilmek için senelerini harcadı.
On the platform, it all happened so fast, but I could have sworn that Stas was killed by somebody I knew.
- Metroda yaşananlar hepsi bir anda oldu ama yemin edebilirim ki onu öldüren tanıdığım biriydi.
We met at the train platform, and then we began to really imagine this idea in more detail about what it would mean if the Big Bang were not a beginning but the Big Bang were a collision.
Hepimiz bir platformda bir araya gelerek baştan başlayarak hayallerimizin daha ayrıntıIı olarak Büyük Patlamanın bir başlangıç değil ne anlama gelebileceğini ama bir çarpışma olmayacağı hakkında konuştuk.
Security services, clear the platform!
Gizli Servis, peronu boşaltın!
Charing Cross, two underground lines, nine exits onto four different streets, four internal levels, six platforms.
Charing Cross, iki metro hattı, dört farklı caddeye dokuz çıkış,... dört dahili seviye, altı platform.
Eastbound platform.
Doğuya giden platform.
Security Services, clear the platform please!
Gizli Servis, platformu boşaltın lütfen!
Well, if I like your platform, I can give you the benefit of my sway.
- Biliyorsun, istersem senin de egemenliğimin faydalarından yararlanmanı sağlayabilirim.
Randy and Mike Newman, to the dairy platform.
Randy ve Mike Newman mandıraya bekleniyorsunuz.
Randy and Mike Newman, please report to the dairy platform.
Randy ve Mike Newman lütfen mandıraya gelin.
Was there only a platform on one side of the train?
Platform da tek yönlüymüş.
That's every bus station, subway platform and traffic light camera within a mile radius of the restaurant.
Restorana 2 km. mesafedeki tüm durak, metro ve trafik ışığı kameraları bunlar.
Pushed? Apparently, some homeless guy was, uh, begging for change on the platform this morning.
O sabah orada bazı evsizler dileniyormuş.
It will sink their side of the platform, too.
Ancak o zaman platform yükselir.
61st floor, platform.
61. katta.
Everybody scrambles to the platform.
Herkes yerdeyken bir arbede yaşanmış.
A cop on every number two train and every platform, 24 / 7, until further notice.
Her istasyonda ve her trende ikişer tane polis olsun. Gece gündüz. Fark edilene dek.
I saw him in the last car at 42nd Street, he jumped off one car and got in another, clocking the platform for cops.
42.cadde arabasından inip, başka bir arabaya binerken gördüm. istasyondaki polisleri atlatmak için.
Yes, the girl who died after falling off the diving platform.
Evet, atlama tahtasından düşüp ölen kız.
Former dictator and alleged war criminal mirko dadich was killed today in an attempt to commit an act of terrorism on a New York subway platform.
Eski diktatör ve sözde savaş suçlusu Mirko Dadich bugün New York Metro peronunda terörist bir eyleme kalkışırken öldürüldü.
Is this platform b?
Burası B platformu mu? - B platformu...
Uh, platform b... this way.
- Bu taraftan.
I need some sort of structure, some sort of platform that we can cut heads off, and when the heads roll down, and just at the bottom, somebody want to clap, and it sort of bounces back.
"Tamam, dinle Bir yapıya, platforma ihtiyacım var insanların kafasını kesip aşağı yuvarlayacağız eğer birisi alkışlamak isterse, sesi geri tepsin, güzel duyulsun ses."
- And you can run on a platform of educational reform.
- Ve bunu, iyi bir eğitim reformu yapacağınızı söyleyerek gerçekleştirebilirsiniz.
The lions, not a platform for your cheerleading agenda.
Aslanlarla ilgili, senin amigoluk gündemin için bir tartışma değil.
Please move away from the platform.
- Lütfen platformdan uzaklaşın. -
And no one on the platform saw anything?
Platformdaki hiç kimse bir şey görmemiş mi?
Apparently, between rush hour, this platform is like a ghost town.
Görünüşe göre, mesai saati olduğu için Bu platform hayalet kasaba gibiymiş.
So I'm guessing there wasn't even anyone on the platform.
Bana göre bu platformda bir kişi bile yoktu.
I think you made the weapon, I think you discharged the weapon from the train platform, it exploded on you, and that's how you got those burns.
Evde bir silah yaptın,... tren platformunda ateşledin,... elinde patladı,
Well, I'm gonna stand on one end, then you're gonna jump down from that platform launching me into the air faster than I could take off on my own.
ardından sen o platformdan atlayacaksın. ... beni havaya kendi başıma yapabileceğimden daha hızlı fırlatacaksın.
Benjamin was using our society as a platform to promote his online business.
Benjamin, bizim topluluğumuzu kendi internet satışlarına araç olarak kullanıyordu.
wilson : This is the moment where Mir comes off the continental shelf, the platform and goes down into the deep water, and you can actually see this in her depth traces... and they get deeper and deeper.
Burası Mir'in kıta sahanlığından geldiği an, burada düzlük var ve derin sulara dalıyor, buradan derinliğini görebiliyorsunuz.
'There should be a viewing platform to see into her brain.
Beyninin içini görebileceğim bir yer olmalı.
Give her a platform, and damn the D.A. and anyone else who takes the heat.
Konuşabileceği platform veririm, ne savcılığı, ne de başkasını umursarım. - Yanan yansın. - Beni tehdit mi ediyorsun?
You want a platform, this is your platform.
Derdini anlatmak istiyordun, anlat işte
His political platform that he is standing on is that he is gonna make it legal to drive 90 miles an hour for 24 hours if you pay 25 bucks.
Üstünde durduğu politik platfomu şu : eğer 25 dolar öderseniz 24 saatliğine saatte 90 mil ( 145km ) ile sürmeyi yasal hale getirmek.
This is the perfect platform to build my battle wagon.
Bu yer savaş arabamı oluşturmak için mükemmel bir platform.
Miss Mi Ho, you have to take the ladder outside... onto a smooth platform and jump down.
Mi Ho, merdivenden yukarı çıkacaksın ve tahtanın üzerinden aşağı atlayacaksın.
You say that your platform is.
Bunun senin stilin olduğunumu söylüyorsun.
Suppose that the person - the person who died Each day, the platform.
Farzedelim Hergün platformda bi insan ölüyor.
Turntable house goes on my end. You're on the ballast.
Döner platform bana doğru dönecek Seninki balastlara doğru.
What happened was I dove out of my marriage and into David's arms exactly the same way a cartoon circus performer dives off a high platform and into a small cup of water vanishing completely.
Olan tek şey evliliğimden kurtulmam ve David'in kollarına girmemdi. Bu da tıpkı bir çizgi filmdeki sirk göstericisinin yüksek bir platformdan küçük bir su bardağına atlaması gibiydi. Tamamen kayıplara karışmak.
That's his platform.
Politikası böyle.
The Lookinatchu rep I spoke to in Stockholm said the site's a global platform, so its users are basically everywhere.
Ama görüntülü konuşma, sadece iki bilgisayar arasında gerçekleşiyor.