Playwright translate Turkish
259 parallel translation
I'm a playwright.
Oyun yazarıyım.
Have you ever heard of a playwright called Thomas Chambers?
Thomas Chambers isminde bir oyun yazarı duymuş muydunuz?
"Thomas B. Chambers, London's leading playwright... and foremost wit."
"Thomas B. Chambers, Londra'nın önde gelen oyun yazarı ve en parlak zekası."
- You phony playwright!
- Seni sahte oyun yazarı.
She is the wife of a playwright, therefore of the theatre by marriage.
Bir oyun yazarının eşi, o yüzden tiyatroyla dolaylı yoldan evli.
To speak to just a playwright's wife?
Sırf bir oyun yazarının eşiyle konuşmak için mi?
Lloyd, honey, be a playwright with guts.
Lloyd, yürekli bir yazar ol tatlım.
And you pose as a playwright.
Bir de oyun yazarı olacaksın.
The playwright doesn't make the performance.
Performansı oyun yazarı ortaya koymaz.
No playwright in the world could make me believe this would happen between two adult people.
Dünyada hiçbir oyun yazarı beni bunun iki yetişkin arasında.. .. olabileceğine inandıramaz.
Everything a playwright first thinks of wanting to write about, until his play becomes a vehicle for Miss Channing.
Oyunu Bayan Channing için bir araç haline gelene kadar.. .. bir oyun yazarının başta yazmayı düşündüğü herşey.
- What with taxes coming up, and, since I'm a playwright and not an oil-well operator, I was thinking...
-.. yeni konan vergileri düşününce.. .. ben bir petrol kralı değil de bir oyun yazarı olduğuma göre, düşündüm de..
He is a commercially successful playwright.
- Ticari olarak başarılı bir oyun yazarı.
Soldier, poet, philosopher, musician, playwright.
Asker, şair, filozof, müzisyen, oyun yazarı.
You realize that with Myra's income as a playwright, there's no real necessity for you to work at all.
Myra'nın bir piyes yazarı olarak kazandığı paranın farkındasın ki çalışmanın hiçbir gereği yok.
Myra. You'd lambaste the daylights out of any playwright who turned out dialogue like that.
Myra böyle diyalog yapan bir piyes yazarının belinde sopayı kırardın.
Miss Landi, meet one of our most esteemed citizens, playwright Leopoldo Vannucci.
Sizi tanıştırayım. - Oyun yazarımız Leopoldo Mannucci. Çok memnun oldum.
You know, there's a certain playwright in this town...
Biliyorsun, bu kasabada malum bir oyun yazarı var...
And may I say, sir, I regard you as the most brilliant young playwright of this new generation.
Ve söylememe izin verirseniz, efendim, ben sizi bu yeni kuşağın en parlak genç oyun yazarı olarak görüyorum.
You know, the prize-winning playwright.
Bilirsin, ödüllü oyun yazarı.
Mr. Mackay is not a playwright.
Bay Mackay oyun yazarı değil.
Who needs a playwright?
Oyun yazarı isteyen kim?
I'm a playwright.
Oyun yazarı benim.
Especially the playwright.
Özellikle de oyun yazarının.
I'm neither a playwright, an agent nor a clubwoman!
Ben ne oyun yazarıyım, ne ajanım ne de revü kızıyım!
He may be neither an agent, a playwright nor a clubwoman, but he certainly...
Ajan, oyun yazarı ya da revü kızı olmayabilir, ama kuşku yok ki...
I wanted the playwright for myself from the proximity look at.
Bir oyun yazarını yakından izlemek istedim.
I'm a playwright, you know.
Biliyorsun ben bir oyun yazarıyım.
Well, since you're a playwright, maybe you could use me sometime.
Oyun yazarı olduğunuza göre belki de benden yararlanabilirsiniz.
I'm a playwright.
Ben bir oyun yazarıyım.
"Actor, playwright, impresario, a man of many talents..."
Aktör, senarist, menajer, çok yetenekli bir adam...
The regrettable incident you've just seen was unavoidable indeed foreseen by our playwright who managed to compose these extra lines in case the need arose.
Az önce izlediğiniz üzücü olay engellenemezdi öyle kolay kolay yazarımız tarafından düşünülmüştü aslında sadece kullanılmak üzere ihtiyaç anında.
You see, I'm a playwright and an actor.
Gördüğünüz gibi, ben bir oyun yazarı ve oyuncuyum.
I tell you who was a songwriter and a dancer and a playwright and everything.
Bir bestekar, bir dansçı, bir oyun yazarı kimdi sana söyleyeyim mi?
Every playwright writes a play about herself.
Her oyun yazarı kendi hakkında bir oyun yazar.
Against odds and without thought for his own safety George Webber, composer, playwright and winner of four Academy Awards braved treacherous waters to save a drowning man.
Kendi hayatını tehlikeye atan G. Webber, kompozitör, oyun yazarı 4 Oscar sahibi azgın denizden boğulan bir insan kurtardı.
Well, I'm a playwright, and I was thinking about doing a play based on her life and, of course, I'd have to talk... - I'm sorry.
Şey, ben bir oyun yazarıyım, ve onun yaşamı üzerine bir oyun yapmayı düşünüyorum ve şüphesiz, sizinle konuşmam gere...
Let's not bury the playwright before his time.
Oyun yazarını zamanından önce gömmeyelim.
- I'm a playwright.
- Ben oyun yazarıyım.
A playwright...
Bir oyun yazarı...
I'm given to understand that... you're a playwright.
Anlayabildiğim kadarıyla... siz bir oyun yazarısınız
- How much you make as a playwright?
- Sen yazarlıktan ne kadar yaptın?
I am a poet and a playwright.
Şair ve oyun yazarıyım.
The life of a playwright is tough.
Oyun yazarının hayatı zordur.
More an actor than a playwright.
kendisi bir aktör ve oyun yazarı.
I thought you'd turn out to be a serious playwright.
ben senin çok ciddi bir oyun yazarı olduğunu düşünüyordum.
He's a playwright.
o bir oyun yazarı.
Some playwright, Amit Malhotra.
bir oyun yazarı, Amit Malhotra.
- l'm a playwright's wife.
- ben bir oyun yazarının karısıyım.
I'm a playwright.
Ben de oyun yazarıyım.
"And if a playwright were to decide..."
"Bunu bir oyun yazarı aşkımızı..."