English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Practically

Practically translate Turkish

5,565 parallel translation
He practically arranged the damn flowers himself.
Lanet olası çiçekleri falan bile ayarlamış.
I've practically been ignoring them both for months.
Aylardır onları görmezden geliyordum.
It's Walt... one of my best friends who you've known practically his whole life.
Kendisi en iyi arkadaşlarımdan biri. Sen de onu her şeyiyle tanıyorsun.
You come to me practically begging, some wet-behind-the-ears little shit
Bana yalvararak geldin seni küçük pislik.
We're practically family.
Akraba sayılırız artık.
Walter practically gave her away.
Walter bağışladı gibi bir şey.
50 bucks, so practically free.
50 dolar, yani bedava sayılır.
I was practically a baby myself when Adam was born.
Adam doğduğunda ben bebektim daha.
You're practically a van already.
Karavan gibisin zaten.
Oh, and he was so riveted by your fluffy-particle story, his eyes practically rolled right up in his head.
Senin kan hücrelerinde de takıldı kaldı gözlerini hemen devirdi.
There are so many variables to an assessment like that that it is practically guessing.
Çok fazla değişkeni bu şekilde değerlendirmek buna pratik tahmin deniyor.
Practically handed it to you.
Bildiğin verdik işte.
Been making this merger practically impossible.
Bu birleşmeyi neredeyse imkansız hale getirdi.
I mean, I raised Glitter. She's practically my daughter.
Yani, Glitter'ı ben büyüttüm.
Randall was practically making out with those Gitmo guys.
Randall da belli ki bu Gitmo adamları için çalışıyordu.
You're practically skipping.
Zevkten dört köşesin.
He's practically an adult.
Artık yetişkin sayılır.
I'm practically the head of the household.
Gerçekte evin reisi benim.
Julian's practically brainwashed you like giuseppe did way back when?
Julian, eskiden Giuseppe'nin yaptığı gibi beynini yıkamış.
Look, practically every kid in the school knows something ugly went down between you and my sister.
Bak, okuldaki herkes, kız kardeşimle aranda kötü bir şey olduğunu biliyor.
Sometimes I forget you're practically all grown up.
Bazen unutuyorum artık yetişkin biri oldun.
I'm practically a biologist.
Biyolog oldum.
And those ladies practically raised me.
Beni neredeyse onlar büyüttü.
And everybody else is practically done with their knitting projects, even Ethel, who's like pushing 90.
Ve diğer herkes örgü projelerini pratikte bitirdi, 90'ı zorlayan Ethel bile.
It's like he's practically invisible.
Hemen hemen görünmez gibi.
I mean, she's practically family.
Sonuçta o benim de ailemden sayılır.
He's practically gone on Al-Qaeda disease, sir.
- Amansız bir hastalığa yakalandı, efendim.
That makes us practically hoapili.
Bu da bizi pratik olarak hoapili yapar.
Now it's practically standard.
Şimdi herkes yapıyor.
He's practically family.
Tam bir aile adamıdır.
- Photos? I've practically got an album.
Pratik olarak albüm oldu.
He practically had Anne living in that lab.
Neredeyse Anne ile o laboratuvarda yaşıyordu.
After all he's practically part of the family.
Sonuçta aileden sayılır.
We need an alternative because that's practically a hotel.
Başka alternatife ihtiyacımız var, çünkü orası gerçekte bir otel.
- She's practically a monk.
Bir Budist rahibe diyebilirsin yani.
- I practically had to force her into it.
- Onu pratikte buna ben zorladım.
That your pants are so tight, they're practically meggings?
- Pipin belli oluyor.
I did practically everything you wanted, and you won't just give this to me today?
Neredeyse ne istediysen yaptım. İstediğimi bugün vermeyeceksin yani öyle mi?
She's hot, she's funny, she's cool, she's practically me.
Seksi, komik, Havalı, yani neredeyse ben.
JP, this is the second time we've agreed to meet. In the 19th century, we'd be practically married.
JP, bu onunla ikinci buluşmamız 19. yüzyılda yaşasaydık, Şu an evli bile sayılabilirdik.
You got practically everything scotland wanted.
Pratikte İskoçya'nın istediği herşeyi aldınız.
For God's sake, I practically raised him.
Tanrı aşkına, onu neredeyse ben büyütmüştüm.
I'm practically dead as it is.
Ben neredeyse ölüyüm zaten.
The whole hospital's practically here.
Tüm hastane neredeyse burada sayılır.
It's like, God's practically begging us to go.
Bir güç, gitmemiz için yalvarıyor sanki.
You're practically daring them to fire us.
Remen bizi kovmaları için meydan okuyorsun.
Her haptics were practically screaming that she was hiding something.
Hareketleri resmen Bir şey sakladığını bağırıyordu.
I'm practically bulletproof. Yeah, I heard that about you.
Evet, o sıfatını duymuştum.
I had to practically threaten him.
Bunu yaptırmak için onu resmen tehdit etmiştim.
You're practically engaged.
Pratikte nişanlısınız.
He practically blew up a bank.
Bu iş bitti Bay Hanna.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]