English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Premeditated

Premeditated translate Turkish

389 parallel translation
The Supreme Military Court has found, after the hearings on the case, that the 21 accused are guilty of premeditated subversion of the ex-ex-existing domestic laws and orders, therefore according to the military penal code, sect. 5, vol. 1, art-art-art-art, art-article
Yüksek Askeri Mahkemeye dayanarak, davayla ilgili soruşturma sırasında, 21 sanığın suçlu olduğu, mevcut yasalar ve em-em-emirlere karşı çıktıkları, bu nedenle askeri ceza kanununa göre mak-mak-mak-makale yazarak..
Cold, brutal, premeditated murder.
Soğukkanlı, vahşi, plânlı cinayet.
We are dealing with two premeditated murders.
- Yapma yahu! İki adet kasıtlı adam öldürme vakasıyla karşı karşıyayız.
Exhibit A. What can I answer when I'm asked if the murder was premeditated?
Kanıt A. Cinayetin önceden tasarlanıp tasarlanmadığı sorulduğunda ne cevap vereceğim?
Premeditated?
Önceden tasarlamak mı?
It wasn't premeditated.
Önceden pIanIamadım.
Certainly was no premeditated action on his part.
Şüphesiz planlanarak yapılmış bir şey değildi.
premeditated, cold-blooded murder.
Önceden tasarlanmış, bu soğukkanlı cinayeti.
Premeditated murder is the most serious charge tried in our criminal courts.
Ağır ceza mahkemesinde kasıtlı adam öldürme en ciddi suç iddiasıdır.
Cold-blooded, premeditated murder is the most heinous of human crimes.
Soğuk kanlı, teammüden cinayet beşeri suçların en iğrencidir.
Those killings, they were un-premeditated, weren't they?
Şu cinayetler, Onlar kasden yapılmamıştı, değil mi?
You're guilty of murder, premeditated and with vengeance.
İntikam amacıyla tasarlayarak cinayet işlemekten suçlusun.
Article 225 par. 1 talks of a premeditated act planned long in advance and having in view material gains.
225. maddenin 1. bendine göre önceden tasarlanmış bir eylem için peşinen uzun süre boyunca niyetlenip planlanmış maddi kazançlar sağlayan eylemlerdir der.
Usually is in premeditated murder.
Genellikle taammüden cinayet.
"Grand jury of the county of New York by this indictment " accuses Arthur Reardon, Daniel Di Pace and Anthony Aposto " of premeditated murder in the first degree
" New York eyaleti soruşturma kurulu bu iddianameyle Arthur Reardon, Daniel Di Pace ve Anthony Aposto'yu 25 Temmuz 1960 günü New York eyaletinde Roberto Escalante'yi canice bıçaklamaktan dolayı birinci derece taammüden cinayetten suçluyor.
Premeditated matricide.
Önceden tasarlanmış anne cinayeti.
Nothing premeditated.
Kasıt yok.
I had nothing premeditated.
Önceden tasarladığım birşeyim bile yok.
If we accept the premeditated act of a group aided or simply abetted by the police, it all becomes clear and fits together.
Polis yardımı veya kışkırtması ile bir grubun önceden tasarlanmış eylemini kabul edersek, hepsi açıklığa kavuşuyor ve birbirine uyuyor.
Premeditated, if you wish by 2 drunken fanatics.
Önceden tasarlanmış, isterseniz iki sarhoş fanatik tarafından.
You are indicted for premeditated murder.
Tasarlanmış cinayetle suçlanıyorsunuz.
You're indicted for premeditated murder.
Tasarlanmış cinayetle suçlanıyorsunuz.
You're indicted for premeditated murder!
Tasarlanmış cinayetle suçlanıyorsunuz!
This was a deliberate and premeditated act
Bu, önceden planlanmış ve kasti bir eylem idi.
Attempted murder, premeditated. The police will take this very seriously.
Adam öldürmeye teşebbüsten yakanızı kolayca sıyıramazsınız.
It wasn't... premeditated.
Önceden planlanmış.... bir şey değildi.
Who knows... until the book can Stendhal have been premeditated.
Bir kitap soracakmış gibi.
It is not a premeditated action, or rather it's not an action at all, but an absence of action, an action that you don't perform, actions that you avoid performing.
Önceden düşündüğün bir eylem değil hatta bir eylem bile değil eylem yoksunluğu gerçekleştirmediğin bir eylem gerçekleştirmekten kaçındığın bir eylem.
If proven guilty of premeditated human termination, you'll spend your life on the prison barge.
Tasarlayarak adam öldürmekten suçlu bulunursanız hayatınızın geri kalanını hapishane mavnasında geçireceksiniz.
The killer name is Karl Eric Daslow and the murder was premeditated.
Katilin adı Karl Eric Daslow'dur ve cinayet taammüden işlenmiştir.
- Two : he acted premeditated.
İki : Daslow, cinayeti taammüden işlemiştir.
This premeditated...
Bu tasarlanmış...
The president is guilty of premeditated, cold-blooded murder.
Başkan, kasıtlı, soğukkanlı cinayetten suçludur.
We will then present evidence that the crime was premeditated and then we will call witnesses to testify that the defendant harbored malice towards the victim... testimony confirmed by the victim's own diary.
Cinayetin önceden tasarlandığına ilişkin kanıtlar sunacağız. Sanığın, kurbana kin beslediğini doğrulayan tanıklar çağıracağız. Bu kurbanın günlüğünde de açıkça ifade edilmektedir.
I shall begin by reminding you of my contention that prisoner proposed the expedition with a premeditated intention of making advances to Miss Quested.
Konuşmama tutuklunun mağaralara düzenlediği geziyi Bayan Quested'e sarkıntılık yapmak amacıyla önceden tasarlamış olduğunu belirterek başlamak istiyorum.
And if it was premeditated, he'd certainly have destroyed the chute.
Önceden planladıysa, paraşütü de muhakkak yok etmiştir.
I celebrated last night the encyclopaedic implementation of my premeditated orchestration of demotic Anglo-Saxon.
Dün gece, Anglo-Sakson halkının önceden planlı orkestrasyonunun ansiklopedik uygulamasını kutladım.
- Premeditated murder.
- Tasarlanmış bir adam öldürme.
Of the charges of rape and premeditated murder corporal Clark is found guilty sentenced to life imprisonment at hard labour.
Tecavüz ve kasıtlı olmayan cinayetten Onbaşı Clark suçlu bulundu ve ömür boyu ağır hapse mahkûm edildi.
How can you rationalize premeditated murder?
Önceden tasarlanmış cinayeti nasıl akla uydurursun?
Premeditated murder? - This is a war.
Önceden tasarlanmış cinayetmiş.
The fact you popped Jimmy Chin in public proves it wasn't premeditated.
Jimmy Chin'i herkesin önünde vurman önceden planlamadığını kanıtlar.
And what they will hear the murder reporting it is of the most awful, premeditated and to coolness.
Ve az sonra dinleyeceğiniz cinayet çok korkunç,... önceden tasarlanılmış ve soğuk kanlıca işlenmiştir.
Two, the apparently premeditated nature of this act.
İki, bu eylemin kastî oluşunun aşikârlığı.
Damn, it's premeditated.
Lanet olsun, bu önceden tasarlanmış.
It's like premeditated fun.
Önceden hazırlanmış eğlence gibi.
Watson visualize yourself in the character of Miss. Dunbar with a cold premeditated fashion is about to get rid of her rival.
Watson, Bayan Dunbar'ı rakibini altetmek için önceden hazırlanmış olarak gözünün önünde canlandır.
Visualize yourself in the character of a woman who in a cold premeditated fashion is about to get rid of her rival.
Soğuk, kasıtlı bir şekilde rakibinden kurtulmak isteyen bir kadının karakterini gözünüzde canlandırın.
Cold, crafty, premeditated, down to the last detail.
Soğuk, kurnaz, kasıtlı, son detayına kadar.
Peg, when you married me, was it premeditated or a drive - by marriage?
Peg, benimle evlenmen taammülden evlilik miydi yoksa bir vur-kaç evliliği miydi?
And premeditated spontaneity... is about as exhilarating as getting the measles twice.
Ve planlanmış spontanelik anca ikinci kez kızamık olmak kadar heyecanlı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]