English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Prickly

Prickly translate Turkish

222 parallel translation
Tell me, my lady, when he looks at you, do you feel a kind of prickly feeling like goosy pimples running all up and down your spine?
Söyleyin leydim. Size baktığı zaman, içiniz gıcıklanır gibi oluyor mu? Tüyleriniz diken diken olmuş gibi hissediyor musunuz?
And after what I couldn't help overhearing about that prickly feeling I'm very glad I did come.
Ve istemeden duyduğum şu iç gıcıklanmasından sonra geldiğime çok memnunum.
I'll tell you what it is! A prickly pear!
Bir kraliçeye hiç yakışmıyor!
- My head feels like a prickly pear!
- Kafam armut gibi oldu!
Get your prickly pears!
Hint inciri var!
Fresh prickly pears!
Taze hint inciri!
Them prickly pear roots gonna make Travis well?
O dikenli iğnelerle Travis'i mi iyileştireceksin?
- Prickly pear root.
- Frenk armudu kökü.
'Tain't nothin'better than a prickly pear poultice, providing'a body knows how to fix it.
Hiçbir şey frenk armudu tedavisinden daha iyi değildir, elbette, onu nasıl kullanacağınızı bilirseniz.
I was selling prickly pears back then. Six months'nursing.
Ben frenk inciri satıyordum, doğumdan itibaren 6 ay.
There was something about the way the air hung heavy all around even in the woods, that gave me a kind of nervous, prickly feeling.
Yolla ilgili yanlış bir şeyler vardı, sanki etraftaki hava ağırlaşmıştı. Ormandayken bile verdiği bir çeşit gergin, huzursuz bir histi.
It's prickly!
İğne gibi batıyor!
- Or a prickly pear - Ow!
Ya da bir kaktüs meyvesi
Don't pick the prickly pear By the paw
Kaktüsü alırken eline dikkat et
Boy, you're getting as prickly as your damn cactus.
Sizin de tıpkı şu kaktüs gibi dikenleriniz var.
Every so often that prickly little thing puts out a flower that some people think...
Arada bir o dikenli şey de çiçek açar, hem de bazılarına göre...
The intern involved was a prickly young buck named Schaefer... who had a good thing going for him with a technician in the Hematology Lab.
Hastaya ilk müdahaleyi yapan stajyer doktor, hızlı bir delikanlı olan Schaefer'dı. Hematoloji laboratuarında işlerini ayarlamıştı.
Or a prickly pear neither.
Ne de frenk armudu.
So pretty and so prickly.
Ne kadar güzel ve ne kadar da huysuz.
God bless them to you. It should have been difficult to you to give birth to the prickly ones.
Hepsini Allah bağışlasın ama, o dikenlileri zor doğurmuşsundur yani.
Burma : endless green growth spawning every kind of disease - malaria, dysentery, scrub typhus, dengue fever, prickly heat - particularly in monsoon.
Burma, her türlü hastalığı doğuran bitmek bilmez bir yeşillik. Sıtma, dizanteri, tifüs dengue ateşi, isilik. Özellikle de muson sırasında oluyordu.
"This is rather prickly."
"Bu, oldukça zor."
You're sure that's not prickly heat?
İsilik olmadığına emin misin?
Why does old enemy Prickly Jack come to Nervous Elk?
Neden eski düşman Huysuz Jack, Asabi Geyik'e gelmek?
This time of year, they are very prickly.
Yılın bu zamanında, çok dikenli.
I already got trouble with my kids, my wife, my business, my secretary, the bums, the runaways, the roaches, prickly heat, and a homo dog.
Zaten başım yeterince dertte, çocuklarım, karım, işim, sekreterim, bu serseriler, evsizler, hamam böcekleri, cehennem sıcakları, ve bu homo köpekle.
Prickly heat, rashes... And salt water hurts her skin.
Kızgın sıcaklar, isilikler Ve tuzlu su derisini acıtıyor.
You're a prickly pear.
Amma kuşkucusun.
When he comes to visit us and kisses me his beard is prickly and I can smell the soap.
Bizi ziyaret gelip beni öptüğünde sakalları batar ve tıraş sabunun kokusunu alırım.
.. The sun, the sea, the prickly pears, Empedocles, Archimedes.
.güneş, deniz, frenk incirleri, Empedocles, Archimedes.
There are some more birds which are unable to fly... such as the kiwi... which has nothing to do with that prickly, little fruit.
Uçamayan birçok kuş türü var. Örneğin kivi kuşu vücudunda dikenden başka hiçbir şey olmayan, küçük ahbap.
For she was not only beautiful... she was proud and fiery, as prickly as a thorn... yet soft as thistledown.
Kadın sadece güzel değil aynı zamanda gururlu ve öfkeli, bir çalı kadar dikenli ama pamuk kadar da yumuşakmış.
The pine branches are prickly,
Çamın dalları dikenli.
The pine branches are prickly, The girls of Voronezh...
Çamın dalları dikenli, Voronezh'nin kızları şirin...
I deserve weeds and little thorn bushes... and little prickly burrs that get under your skin.
Ben yabani otları ve küçük dikenli çalıları hak ediyorum... ve küçük dikenli çalılar, bu sizi tedirgin eder.
Why are you so prickly?
Niye sinirleniyorsun?
- I'm like a prickly pear!
- Frenk inciri gibiyim!
- I'm a prickly pear!
- Ben bir frenk inciriyim!
There's no need to be a prickly pear.
Firavun inciri gibi olmana gerek yok.
Man knows 150 varieties of beer, can't tell a poinsettia from a prickly pear.
Adam tam 150 çeşit bira biliyor, ama kaktüsü firavunincirinden ayıramıyor.
Ooh, a prickly choice, Stan.
Zor bir seçim Stan.
Don't worry, honey, it's just for prickly heat.
Endişelenme hayatım. Sadece isilik
Oh, well, that's a prickly one.
Huysuz kedicik.
Snoopy and Prickly Pete.
Snoopy ve Prickly Pete.
There's no Prickly Pete.
Atlar yok!
You ever feel the prickly things on the back of your neck?
Ensende tüylerinin ürperdiği olur mu?
And then you get there, and it's brown and prickly.
Ve oraya vardığında, çamurlu ve kahverengidir.
In a few hours, he'll sit down with the police and James'parents and he was a wee bit prickly this morning.
Yakında polis ve James'in ailesi ile bir görüşme yapacak. Bu sabah oldukça sinirliydi.
I had a big flower that I'd picked from a prickly pear. And I gave it to her.
Firavun incirinden güyükçe bir çiçek kopardım ve ona verdim.
He can be prickly.
Yargıçlar, Graves, Morrison ve Dearing. Duruşma başlamıştır.
That's where things might just get a bit prickly.
İşler burada biraz zorlaşabilir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]