English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Privileges

Privileges translate Turkish

1,071 parallel translation
Rank has its privileges, you know.
Rütbelilerin ayrıcalıkları olur, değil mi?
Has its privileges.
-... ayrıcalıkları olur.
The Professor and! have certain privileges.
Profesör ve ben bazı ayrıcalıklara sahibiz.
With all these privileges, I thought we might find one study of... The General.
Tüm bu ayrıcalıklar bana, General'in bir çalışmasını... bulabileceğimi düşündürdü.
Even though the patrician nobility had gained some ground, even if the administrators were slowly gaining privileges, the fundamental constitutional character was unchanged.
Aristokrat soylular biraz toprak kazanmış olsa da,... vasiler yavaş yavaş imtiyazlar edinmiş olsalar da bunların hiçbiri, anayasanın esasi yapısını değiştirmemiştir.
Rank hath its privileges.
Rütbe konuşuyor.
Special privileges.
Özel imtiyazlar.
Right now, you're lucky... to have bedpan privileges.
Şu anda yatakta yatman bile bir imtiyaz. Yanıt istiyorum.
That's why we're given our privileges.
Bu yüzden imtiyazlarımız var.
If you enjoy the privileges and prerogatives of being a Dohlman, then be worthy of them.
Dohlman olmanın ayrıcalıklarından keyif aldın. Onları hakket.
Privileges of rank, eh, Lieutenant?
Rütbenin önceliği, ha Teğmen?
All his property, his goods, his lands and his privileges are hereby forfeit to the Crown.
Bütün malvarlığı, toprakları ve hakları, tazminat olarak krallığa kalacaktır.
I recall you spoke out in Parliament for the rights and privileges of common people.
Ama siz Parlamentoda avamların haklarını korkusuzca savunmuştunuz.
I'm offering you the opportunity to earn back your former rank and all the privileges that go with that rank.
Sana eski rütbeni kazanma fırsatı veriyorum. Ve rütbenin getirdiği bütün ayrıcalıkları da.
Because their privileges have not been institutionalized, and they are the most alienated part of the Western White working class
Çünkü imtiyazları kurumsallaşmadı ve Batı Beyaz çalışma sınıfının en yabancılaşmışları da onlardır.
We want to put an end to the class system... and to the privileges of the few.
Sınıf sistemine ve birkaç kişinin ayrıcalıklarına bir son vermek istiyoruz.
Didrt you tell me a few months ago... you were gonna cut off all privileges for that assassin, Welbeck?
Bana birkaç ay önce şu Welbeck denen kasabın ayağını bu hastaneden keseceğini söylememiş miydin sen?
I've been associated with this hospital for six years... and yesterday afternoon, Dr. Gilley called me... to tell me he was cutting off my privileges with the hospital.
6 yıldır bu hastanede çalışıyorum. Dün öğleden sonra, Dr. Gilley aradı ve hastaneyle olan bağımın kesildiğini söyledi.
If Gilley wants to cut your privileges... he's Chief of Surgery, it's within his province.
Eğer Gilley sizi atmak istemişse bu konuda kendisi yetkili.
"... shall forfeit all rights, privileges and licenses...
"... bütün hakları, ayrıcalıkları ve izinleri...
Well, your training table privileges have been canceled.
Eğitim tablosu önceliğin iptal edildi.
I don't go into a place with my bubble bath... say I have special privileges here, and have the cops called on me. That's all.
Gittiğim bir yerde ayrıcalığım olduğu söylenince polisin aranmasını istemiyorum.
He is one and he's even got kitchen privileges.
Yalnız ve imtiyazlı ayrıcalıklı bir mutfağı var.
With privileges, of course.
Ayrıcalıklıydım elbette.
A riposte to oppression, to corruption, to privileges.
Ve baskıya bir cevap Ve bozulmaya Ayrıcalıklara.
Sophie will quickly learn that a woman in her position does not only have rights and privileges, but also duties. Many duties.
Kızkardeşleri gibi, Sophie de çabucak öğrenecektir ki onun konumundaki bir kadının sadece hak ve ayrıcalıkları değil, aynı zamanda görevleri de vardır.
Maybe his eccentricity is only a way to show to himself and to the whole world the privileges he has the right to allow himself?
Ve belki de tuhaflığı, sahip olduğu ayrıcalıkları tüm dünyaya göstermesinin yegane yoludur?
Just remember rank has its privileges.
Ama unutma rütbenin ayrıcalıkları var.
Motherhood has its privileges.
Belki hamile biri daha anlayışlıdır.
And Austerity was allowed many fashionable privileges denied to Utility.
Ve ön tasarrufa, kamu hizmetine yasak olan, bir çok moda ayrıaclığı tanınmıştı.
'If you have no privileges, drunkard, you only have yourself to blame.'
'Sarhoş olma ayrıcalığın yoksa, utancınla kalırsın.'
And that's why your tub room privileges have been suspended... and your cigarettes have been rationed.
Ve işte bu yüzden banyo ayrıcalıklarınız askıya alınmış ve sigaralarınız da kotayla sınırlı tutulmuştur.
But it had seemed only natural that I should enjoy certain privileges... outside of Claire's presence since they had already been granted to me so liberally.
Ama doğal görüntüsü ve farklılığı hoşuma gidiyordu. Claire yanımda olmadan bana hiç yüz vermeyeceği belliydi.
You stay put now or I'll revoke your driving privileges.
Olduğun yerde kal yoksa sürücü belgeni iptal ederim.
One of the privileges of wealth?
Zengin olmanın avantajlarından biri mi bu?
In isolation, and stripped of all your privileges and affections, to create through prayer, meditation and talks, a language which will bring you closer to God.
Tecrit sırasında, bütün ayrıcalıklarınızdan ve ilgilendiğiniz şeylerden alakanızı kesip dualar, meditasyonlar ve sohbetler aracılığıyla sizi Tanrı'ya yaklaştıracak bir dil oluşturacaksınız.
Perhaps talent, sensitivity and character are no longer privileges of the so called upper class
Belki de yetenek, duyarlıIık ve karakter sözde üst sınıfların ayrıcalığı değildir artık.
We must work to guarantee our privileges.
İmtiyazlarımızı sağlama almalıyız.
But understand that doesn't entitle you to privileges.
Fakat bu sana bir ayrıcalık sağlamayacak.
Prisoners'normal exercise periods and other privileges which were stopped during the work to rule will be restored tomorrow morning.
Kontrolü ele almak için mahkumların askıya alınan rutin çalışma ve hakları yarın sabahtan itibaren geri verilecektir.
Take the merchants of Brasov a letter to strengthen their privileges, so that you can pass through Wallachia without problems, towards the villages along the Danube.
Brasov tüccarlarına, imtiyazlarını güçlendiren fermanımı iletin, böylece, Eflak'dan Tuna boyunca tüm köylere kadar sorunsuzca geçebilirsiniz.
I took out the sword to defend the boyar's privileges.
Boyların imtiyazlarını savunmak için kılıcımı çektim.
Let's take away their privileges.
İmtiyazlarını kaldıralım.
You will give the people of Brasov their former privileges back.
Brasov halkına eski imtiyazlarını geri vereceksiniz.
For how long have you given them back their privileges?
Peki onların ayrıcalıklarını ne kadar süre için geri verdin?
He wants to give us back our old privileges if we help him take the throne and arrange for King Matyas to recognize him.
Eğer tahta çıkmasına yardımcı olursak ve Kral Matyas'ın onu tanımasını sağlarsak bize eski ayrıcalıklarımızı geri verecekmiş.
Are we not members of this fleet with equal rights and privileges?
Bu filonun, eşit haklara ve imtiyazlara sahip üyeleri değil miyiz?
Are we not members of this fleet with equal rights and privileges?
Biz bu filonun, eşit haklara ve imtiyazlara sahip üyeleri değil miyiz?
Now, your privileges. You can talk.
Şimdi, ayrıcalıkların..... konuşabilirsin.
Alcatraz is a maximum security prison with very few privileges.
Alcatraz, çok az ayrıcalıkları olan en sıkı korunan cezaevi.
- That is one of my privileges.
Bunu konuşmaya daima hazırımdır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]